Mutsuzluk, acıma hissi ve yeni şeyler öğrenmenin heyecanı vardı içimde. Aklıma zaman zaman o küçük bebeğin yardım isteyen ağlayışı, zaman zaman o küçük çocuğun dolmuş yeşil gözleri geliyordu.
Ama aklıma yapabileceğim hiçbirşey olmadığını getiriyor, vicdanımı biraz olsun rahatlatmaya çalışıyordum.
Geçit, beni kendi zamanıma geri götürmüştü. Tüm ekip beni eksiksiz karşılarken, getirdiğim birkaç eşyayı ve kalıntıyı teslim ettim.
Ruhsuz adımlarım çalışma odama yönelirken kapıyı açtım ve dönen sandalyeme oturdum. Çantamdan defterimi çıkartırken bugüne kadar çizdiğim resimlere bakmaya başladım.
Geçmiş, savaşlarla ve acılara doluydu. İlk başlarda heyecan vericiydi, eğelenceliydi. Fakat her bir yolculuktan sonra herşey yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı.
Bu sanıldığı gibi eğlenceli değildi. Bu özenilecek birşey değildi. Eskiden gitmek için yalvarırken, artık yorulduğumu hissediyordum. Bu kadar bilgi fazlaydı, yorucuydu. Uykusuz geceler demekti.
Odamın kapısının tıklanması, düşüncelerimden sıyrılmamı sağlamıştı. Defterimin kapağını seri bir şekilde kapattıktan sonra hızlıca çekmeceme koydum.
"Gir"
Arda içeri tam tabiriyle hayvan gibi girerken arkasından kapıyı seri bir şekilde kapatıp koltuğa yayıldı.
Heyecanı yüzünden okunuyordu. "Nasıl geçti?"
Ona ters bir bakış attım. "Sence?" Dudağını büzüp ben suçsuzum dercesine ellerini kaldırdı. Gözlerimi devirdim.
"Ölümü gördüm Arda, yine"
"Ee, başka?"
"Gladyatörleri falan gördüm, bide imparatoru" Defterimi dolabından çıkarıp imparatorun resmini açtım ve defteri Arda'ya ittim.
Heyecanla defteri kaptı ve çok dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. "Çizimin iyiymiş"
Gülümsedim. Biraz daha inceledikten sonra Arda aklına birşey gelmiş gibi defteri masaya bıraktı.
"Diğerleri seni bekliyor"
"Bu kadar erken mi?" Başını evet anlamında salladı. Yavaşça sandalyenden kalkıp toplantı salonuna yönelirken Arda da peşi sıra beni takip ediyordu.
Kapıyı tıklatma zahmetinde bulunmadan direk odaya daldım. Bu hareketim herkesin sesini yarıda kesmiş, tüm dikkatlerini bana vermelerini sağlamıştı.
Yavaş adımlarımla sandalyeme geçerken arkama yaslanıp beklemeye başladım. Bu sırada tek tek herkesle göz kontağı kuruyor, meraklı yüzlerine bakıyordum.
Kapının açılmasıyla tüm yüzer bana bakmaya son verirken odaya giren kişiye yöneldi. Patron, herzamanki giydiği takım elbisesiyle baş köşeye geçiş yaparken tüm dikkatlerin odağı olmuştu.
Sandalyemde dikleşip neler olacağını kestirmeye çalıştım. Patron herkesle tıpkı benim yaptığım gibi göz kontağı kurarken en son bende durdu.
"Başak, neler yaptığını anlatmak ister misin?"
Başımı mecburen evet anlamında salladım.
"Geçidin çıktığı yer ormanlık bir alanda, gözlerden uzak birerdeydi. Ilk gün genel olarak insanları inceledim.
Çoğu insanın durumu yerindeydi ama olamayanda vardı tabii.Birçok kez, ne kadar söylemek istemesemde, kaçırılmalara, cinayetlere ve en çok da tacizcilerle karşılaştım. Akşam uyumamanın zararları olsa gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcusu
Fiksi IlmiahZaman, insanoğlunun hiçbir zaman çözemediği ve çözemeyeceği tek bilinmezliktir. Zaman, çözülemez. Hiçbir eşitliği yoktur, koca bir boşluktur. Bu boşluk insanın çözemediği büyük bir sırdır. Hiçbir zaman çözemeyeceği koca bir sır. Ama bu zamanın yönet...