Gözyaşlarımı kimse görmedi ya da çok nadiren tanışma fırsatı yakaladı onlarla insanlar. Çünkü hep kahkalarımla gizledim hüzünlerimi. Kimse ne kadar acı çektiğimi görmesin, bana acımasın istedim. Ama patlamalar hep acımı gizlemek istediklerimin yanında oldu. Sırf bu yüzden intihar düşüncesi daha da çok yoklar oldu beynimi. Ben yazarak rahatlamak isterken, onlar beni yok olarak rahatlayacağıma inandırdılar. Boğazımdaki yumruları yutmaya çalışırken, onlar o yumrularla beni boğmaya çalıştılar. Ben yukarı bakarak gözlerimden uzaklaştırmaya çalışırken yaşları, onlar o göz yaşlarımla beni aşağı ittiler. Ve en acısı, üzerime en sevdiklerim bastı ilk. Önce onlar beni ben olmaktan çıkardılar. Şimdi yarattıkları eserle gurur duyabilirler. Çünkü ben ruhu bedenine küsmüş bir adet cesedim. Ruhsuz bir beden...
"Hadi Dünya yapabilirsin, az kaldı. Sen neleri başardın!"
Derken evet bee son şifre de halloldu. Sizi gidi pislik herifler şu banka hesabındaki paralarınızı bir anda bağışladığınızı görün de kudurun! En azından paranız bir işe yarasın.Aslında tabi ki de ben kötü bir kız değilim ya da hırsız, sadece durumu eşitlemeye çalışıyorum. Birileri para içinde yüzerken, diğer tarafta insanların yoksulluk çekmesi hoşuma gitmiyor. Ben de en azından yapmayı en iyi becerebildiğim şeyi bunun için kullanıyorum. Gizlice banka hesaplarına girip onlar adına parayı bağışlıyorum. "Denge önemli" diye mırıldanırken anneannemin sesi kulaklarımı doldurdu.
"Hadi Dünya geç oldu, yat artık." Onun sesi üzerine "Tamam sultanım yatıyorum merak etme. "Sabah gözümü beni dürtükleyerek sarsan ve üzerimde tepinen arkadaşımla açtım.
"Offf Gece bi uyutmadın, sabah sabah bu enerjini neye borçluyuz?"
"Ne sabahı Dünya saat öğlen iki hadi kalk hazırlan, yarın okulun ilk günü alışverişe çıkalım. Hem biraz hava alırız."
Oflamaya devam ederek yataktan ayaklarımı sürüye sürüye çıktım. Aslında Gece'yi çok severim, biraz olsun beni karamsar dünyamdan çıkarabilecek kadar neşeye sahip ve tek dostum. İnsanlara çabuk ve kolay güvenen biri değilim. Ama Gece çocukluğumdan beri benimle olan ve beni burakmayan tek arkadaşım. O da küçük yaşta annesini kaybetmiş ve babası onun üvey anne ile büyümesini istemediği için hiç evlenmemiş, ona hem annelik hem babalık yapmış. Bu da babasını takdir ettiğim başka bi özellik, kızı için kendi mutluluğundan vazgeçmiş.
Neyse, Gece ile çok yakınız demiştim. Hatta biz Gece ile o kadar yakınız ki ben geçen sene üniversite için şehir dışına çıkmam gerektiği ve anneannemi bırakıp gidemediğim için onunla beraber tercih vermeyip tekrar hazırlandık. Şimdi ikimiz de aynı üniversitede Özel Deniz Üniversitesi'nde yüzde yüz burs kazandık. O mimarlık kazanırken bende matematik bölümünü kazandım. Neyse ki ilk sene hazırlık ve biz onunla yine beraberiz. Onun cırtlak sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Hadi çabuk olsana Dünya'cım daha çok işimiz var."
Ona bişey söylemeden gözlerimi devirdiğimle kaldım. Çünkü ben bu 'çok işimiz var' imasını çok iyi biliyorum. Kısaca 'bugün pestilini çıkarıp, senin feleğini şaşırtacağım.' Banyoda işlerimi hızlıca halledip kısa bir duşun ardından çıkıp giyinmek için dolabın karşısına geçtim. Çok fazla abartıyı sevmediğim için bir kot ve tişört alıp hızlıca üzerime geçirdim. Saçlarım kendinden düz olduğu için elimle bir iki hareket verip önden uçlarını alıp arkadan tutturdum ve son halime aynadan baktım. Hızlıca Gece daha fazla delirmeden aşağı indim. Ve önce anneannemi öpüp ardından Gece'ye doğru ilerledim.Anneannemin tembihleri ile beraber, benim için kahvaltı sultanım için öğle yemeği gibi kısa bir merasimin ardından spor ayakkabılarımı alıp giyerek Gece ile beraber alışveriş merkezine yol aldık.
Çok geçmeden içeri girdiğimizde Gece, hemen beni de peşinden sürükleyerek gördüğü ilk mağazaya çekiştirdi. Aslında benim için çok sıkıcı olsa da yarın okula gideceğimizden dolayı da Gece'nin haklılık payı var. Ben de bakınmaya başladım. Gece'nin
"Dünya, ben ölüyorum. "deyip
elindeki elbise ile kabine koşmasını izledim. Kabinden çıkınca gerçekten de dediği kadar olduğunu anladım. Gece'nin ince beli daha da ortaya çıkmış iken boyu da dize kadar gelen elbisenin içinde hem masum hem de oldukça çekici olduğunu itiraf etmem gerekir.
"Dünya, kuzum nasıl buldun bebeğim elbisemi?" deyince
"Bence çok yakıştı kesinlikle senin olmalı."
"Biliyorum canısı her zamanki halim" deyince bir kez daha arkadaşımın ne kadar da mütevazı olduğunu gördüm.
"Tabi canım ne demezsin!" diyerek cevapladım onu. Aslında onu hem çok seviyorum hem de onunla uğraşmak hoşuma gidiyor. Hayat enerjisini seviyorum bu kızın ya.Yorucu alışveriş merasiminin ardından, karnımızı da doyurduktan sonra beraber eve dönüp, yarın sabah okula gitmek için sözleşerek ayrıldık.
Nihayet odama geldim derken aklıma gelen fikir ile hemen bilgisayarımın başına geçtim. Biraz da şu eşek yükü ile para harcayan, kendini dünyanın sahibiymiş gibi görüp ortalıkta dolanan pislikleri biraz yola getirme zamanı geldi.
Evet başlayalım bakalım bu seferki şanslı pislik kim?
Eser Sayer.
Bakalım hesabında ne kadar var? Güzel, oldukça yüksek bir miktar. Bu seferkini "TEGEV" için bağışlayalım bakalım. Hızla şifreleri kırmaya devam ettim. Son şifreyi kırınca sadece kişi ismini yazmak kaldı.Aman Allah'ım nasıl olur?
Eser Sayer yerine başkasının hesabından mı para bağışladım? İnanmıyorum nasıl yaptım ben bunu!
"Allah kahretsin işlemi geri alamıyorum!" diye sinirle mırıldandım. Kadın tacirliği yapan, çocukları zorla dilendiren Eser Sayer yerine tanımadığım belki de hiç bir suçu olmayan Eser Sayar'ın hesabını mı bağışladım?
Sanırım şimdi başım belada!
Hem de ne bela!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR
Teen FictionGeceleri bilgisayar ekranından kötülere kendince hakettiği cezaları verir iken aslında kendi başına açtığı beladan bihaberdi Dünya...