11 ~ Duygusal An

653 50 24
                                    

Gecenin güzelliğine bir de benden bir şarkı gelsin istedim, müzik listemin sonlarındaki Yüksek Sadakat-Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer'i açtım. İçimdeki bitmek bilmeyen kasırgayla birlikte sağa sola savrulan düşüncelerime şarkı sözleri eklenmişti. Bir de kapanmak üzere olan gözlerim var tabi.

Gözlerimi açtığımda odamın içine doğru gülümseyen güneş ışığı bir güzel aydınlatmıştı etrafımı. Yataktan çıkıp soğuk zemine bastım, soğuğu içimde hissetmiştim. Aldırmadan koridoru geçip kapının önüne geldim. Camdan dışarı baktığımda hava aydınlıktı. Gülümseyerek kendimi dışarı attım. Kapıyı kapattığımda ve arkamı döndüğümde hava kararmıştı. Kaşlarımı çatarak bahçenin sonundaki salıncağa doğru yürümeye başladım. O anda karşımda uzun boylu bir vücut gördüm, salıncağın yanında duruyordu.

Buğra! Evet o Buğraydı.

"Buğra!" diye bağırdım. Fakat sadece bağırdığımı sanmıştım. Çünkü ses tellerimi yırtmak üzere olsam dahi sesim çıkmıyordu.

Buğra'ya doğru yürümeye başladım. Ama ne kadar yürürsem yürüyeyim ona ulaşamıyordum. Yürüdüm, yürüdüm... Koşmak istedim, beceremeyip düştüm. Ayağa kalkmak için ellerimi yere koydum, çok güç olsa da ayağa kalktım yürümek için. Tam Buğraya ulaşmak üzereydim, tam kollarını açmış beni bekliyordu.

"Derin?"

Cevap veremedim.

"Derin."

Gözlerimi kapattım.

"Gözlerini aç."

Açamadım.

"Sevgilim, gözlerini aç."

Göz kapaklarımı hareket ettirmek isterken bir rüzgar esti ve ben neresi olduğunu bilmediğim bir yerden düşmeye başladım.

Vücudum zangır zangır titreyerek uyandım. Bu kış gününde saç diplerimde sıcağı ve teri hissederek uyanmıştım ve nefes nefeseydim . Rüyanın etkisi ile karanlık odamda gözlerimi dolaştırdım. Üzerimdeki yorgan açılmıştı. Ayağa kalkıp lavaboya doğru yürürken yürüdüğüm yolu aydınlatması için odamın ışığını açmayı da ihmal etmemiştim. Kapıyı açarak içeri girdiğimde kalbimin hızla çarpan ritmi biraz daha azalmıştı. Yüzümü yıkayıp aynadaki görüntüme baktım, "Gülümse." dedim kendi kendime.

Gülümsedim, "Süper!"

-----

Elimdeki iki kahveyle merdivenleri çıkarken rüyamı düşünmeye başladım. Tuhaftı ki ben rüyalarımda böyle şeyler görmem hiç. Ece gelmiş olsaydı ona anlatacaktım ama tabiki gelmemişti. Buğra'ya da anlatmak istemiyorum. Bu yüzden en iyisi unutmaktı. Sınıfımın önüne geldiğimi farkederek durdum ve kapıdan içeri girdim, hâlâ uyuyan Buğra'ya gülümseyerek baktım ve sıramıza doğru ağır adımlarla yürümeye başladım. Omzuna birkaç kere dokunduğumda "Hı?" dedi.

"Kalk."

"I-ı."

"Kalk hadi kahve aldım, iç şunu düzgün gir derse."

"Uykum var." dedi mırıldanarak.

"Neden? Uyumadın mı gece? Ne yaptın sabaha kadar? En son uyuyorum dedin. Uyumadın mı yoksa? Neden uyumadın? Sen b-"

Ben cümlelerime devam etmeyi planlarken o kafasını kaldırıp "Derin." dedi, "Lütfen yavaş."

Kaşlarımı kaldırdım, kesin bir sorun var.

"İyi, peki." dedim elimdeki kahveyle oturduğum yerde önüme dönerek. "Ama iç onu, bi' kendine gel. Dinle biraz dersi."

"Tamam." dedi. Bir yudum alırken göz ucuyla baktım, kafasını omzuma koydu. "Babamı gördüm rüyamda. Beni sevdiğini söyledi. Tuhaftı, ben 17 yaşımdaydım o, beni bıraktığı yaşta." Kafamı onun kafasına koydum.

The PROTEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin