1.3. Müziği değil acıları hissetmek ♪

699 86 158
                                    

Ateşe kanat olmak

"Pekâlâ..." diye mırıldandım, dilimle kuruyan dudaklarımı ıslatmadan hemen önce. Elimi yüzünden çekip gözlerimizin kurduğu bağı kopardım. Hayatta her istediğimiz olmazdı. Onun istedikleri de muhtemelen. Olabilirdi ya da. Çünkü o, istediğini alana kadar durmazdı. Yine de isteğinin beni ilgilendirmediğini söylemek istedim ama söyleyemedim. "Seni sevecek kişi ben miyim?"

Sorduğum soru beni sürükleyerek uçurumun kıyısına getirdi. Kendi sonuma, ağzımdan çıkanlara engel olmayı hiç başaramadığımdan gittim defalarca ama bu kez farklıydı. Her defasında kurtulmak için kendime açık bir kapı bırakırdım ama bu kez hazırlıksız yakalandım. Alaska bilerek ya da bilmeyerek kafamı karıştırıyordu. Ben ne yaparsam yapayım, onun karşısında savunmasız kalıyordum.

Gözleri gözlerime kenetlenmişken gülümsedi. Dudak kıvrılmasından fazlasıydı bu gülümseme. Yazdığım hiçbir ruh hastası gülüşüne benzemiyordu. Uçuruma sürükleyen de bu gülüşüydü işte. Sürüklediği uçurumdan itti beni. Görünmez elleri omuzlarımı kavradı ve itti.

"Sen sevmeyeceksin, ben kendimi sevdireceğim."

"Kendinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

Geriye çıkıp arkasını döndü bana. Mutfaktan çıkmak üzere yürümeye başlamıştı ki kapıda durdu. Öylece bekledi bir müddet. Cevabını biliyor ama söylemeyi geciktiriyordu sanki. Eli ensesini bulduğunda başını hafifçe çevirip bana baktı. "Çünkü beni sen yazdın." diyerek kapıdan çıktı, gitti.

O an fark ettim ki Alaska yazdıklarımdan ibaret değildi. Alaska için basit bir 'katil' sıfatı yetersizdi. Ben birkaç satır yazmıştım ama o yazdıklarımdan fazlasıydı.

Parmaklarım birbirine kenetlenirken bakışlarım tekini giydiğim ayakkabıma kaydı. Dakikalardır bu şekilde evin içinde koşturduğumu fark ettiğimde elimle başıma vurdum. Halim içler acısıydı. Yine de şu an bu düşüneceğim son şey bile olmamalıydı.

Ayaklarımı sürüyerek mutfaktan çıkıp dış kapının önüne geldiğimde eğilip ayakkabımı çıkardım. Cebime attığım anahtarı anımsadım sonra. Sessizce kapının kilidini çevirmeye çalışırken çıkan küçük ses irkilmeme sebep oldu. Yavaşça kulpu aşağı indirdiğimde kapının dışından gelen sesle duraksadım. Kapının önünde birileri vardı. Bana yardım edip edemeyeceklerini düşündüm kısa bir an. Seslerden kim olduklarını anlayamıyordum.

Bu saatte hiç kimse kapımı çalmazdı. Aslında genelde kimse kapımı çalmazdı. Uzun zamandır yalnız yaşıyordum ve kimse benim ne yaptığımı hiç merak etmiyordu. İndirdiğim kulpu geri eski haline getirdim. Benden başka kimsenin görmediğine emin olduğum birinden beni kurtarmalarını mı isteyecektim? İstesem bile yardım edemezlerdi.

"Keşke..." diye mırıldandım umutsuzca. Devamını getiremedim. Yapmasaydım, o sokağa hiç gitmeseydim, onunla karşılaşmasaydım, işlerine karışmasaydım, o gece orada olmasaydım... Diyeceğim çok şey vardı da söyleyeceklerimin muhatapları ya hayatta değildi ya da artık söylemek için çok geçti.

Kapıya sırtımı döndüğümde onu gördüm. Alaska... Kapı pervazına yaslanmış, kollarını göğsünün üzerinde bağlamışken dudaklarında haylaz gülümsemeyle beni gördüğü hâlde, "Neredesin?" diye seslendi içeriye doğru. "Beni özlemedin mi?" yüzü ifadesizleşirken kapıdaki sesler kısa süreliğine kesildiğinde amacının ne olduğunu anlayamadım. Suratıma bakarak bir süre sustu ama sessizliğini gülüşü bozdu. "Ben seni çok özledim." bir süre sonra kapıdaki konuşma sesleri tamamen kesilip yerini adım sesleri alırken başımı hafifçe kapıya vurdum. Gözlerimi kapadığımda duydum onun sesini. "Hadi gel, çok özledim."

Pars | Ben Katil DeğilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin