Uyandığımda pis bir depodaydım. Etraf çok pisti ve her yerde uyuşturucular vardı. Içimdeki korku git gide büyürken sakin olmaya çalıştım. En azından yanımda kafası güzel insanlar yoktu. Bu düşünceyle birazda olsa rahatlarken başımın ağrısı çoğalmaya başlamıştı. Anlıma doğru akan sıcak ve uğursuz sıvı beni korkutmaya başladı. Kapı gürültülü şekilde açılınca zorda olsa gelen kişiye bakabilmiştim.
''Uyanabildin sonunda. Biraz kaba davrandık ama bunu patrona söylemezsin öyle değilmi güzellik'' deyip pis bir şekilde sırıttı. Acaba patron kimdi ve benden ne istiyordu? Aklıma gelebilecek tek şey şirkette yapılmaması gereken bir anlaşma yapmışlardı ve bu adamlarda beni kaçırarak annem ve babamdan intikam alabileceklerini düşünmüş olabililrdi.
''Ne istiyorsunuz benden?''sorduğum soruyla adam yine o iğrenç gülümsemesiyle biraz daha yaklaştı. Korkmaya başlamıştım. Kafamı geriye doğru götürdükçe bana daha fazla yaklaştı. Korkudan gözlerimi kapattığım sırada kapı gürültülü bir şekilde açıldı. Içeriye giren kişi her kimse adam benden uzaklaştı.
''Neler oluyor burada? Sen ne yaptığını sanıyorsun?''tanıdık gelen sesle gözlerimi açtığımda şaşkınlığımı gizleyememiştim. O'da en az benim kadar şaşırmıştı.
''Sen... ne istiyorsun benden?'' Evet bu Amerika'daki saplıntı aşığım olan Mücahit'ti.
''Gerçekten seni kaçırdıklarını bilmiyordum. Özür dilerim.''bunu içten bir şekilde söylemişti. Onu tanıyordum. Her ne kadar piskopat olsa bile bana zarar verecek bir şey yapmazdı.
''Ne için kaçırdınız beni?'' başım daha fazla dönmeye başladığı için Mücahit'in bana sırıtarak yaklaştığını ve etraftan gelen siren sesiyle başımın ağrısı iki katına çıkmıştı.
Uyandığımda bir hastahane odasındaydım. Yanımda kağıtlara bakan güzel yüzlü hemşire bana bakıp gülümsedi.
''Merhaba Su. Nasılsın?''
''Iyiyim saolun.''
''Ben aileni çağırayım sonra görüşürüz.''gülümseyip çıkınca annemleri beklemeye başladım.
Kapı açıldığında Sevda teyze kıpkırmızı olmuş gözlerle yanıma gelip beni öptü. Çok korkmuştu bunu yüzünden anlıyordum. Annem ve babam herhalda polislerin yanındaydı.
''Kardeşim çok korkuttun bizi. Iyi misin?''kafamı olumlu anlamda salladığımda gülümsedi.
''Annen ve baban emniyetteydi birazdan gelirler''
''Tamam.''sesim çok yorgun çıkmıştı ve eminim yüzümde öyle gözüküyordu. Kapı açıldığında annem,babam ve tanımadığım bir adam içeri girmişti.
''Kızım,yavrum iyi misin?''babam beni annemden daha çok severdi. Annem abimi hep daha çok severdi ama bunu asla belli etmezdi. Düşündükçe başım ağırdığı için daha fazla düşünmemeye çalıştım.
''İyiyim baba.'' Annem ve babam gelip yanımdaki koltuğa oturunca adam bana bakıp gülümsedi.
''Merhaba canım. Ben babanın arkadaşı Ali Kaya.''uzattığı elini sıktım
''Memnun oldum efendim.''
''Daha farklı bir şekilde tanışmak isterdim ama olmadı hastahaneden çıkınca telafi ederiz.'' Gülümseyerek söylediği cümleyle Ali amcayı sevmeye başladım. Orta yaşlarda ama oldukça yakışıklı bir adamdı. Birine çok benziyordu ama çıkaramamıştım. Siyah saçları kahverengi gözleri ve muhteşem bir fiziği vardı. Düşünmeye başladım ve Bingo! Ateş'e benziyordu. Acaba bir akrabası olabilirmiydi? Bunu Ali amcayada sorabilirdim ama bu fikirden hemen vazgeçmiştim. Babamın telefonu çaldığında herkes dışarı çıkmıştı sorgulayacak gücü kendimde bulamıyordum ve bende uyumaya karar verdim.
Uyandığımda çok kötü bir baş ağrısı çekiyordum. Inleyerek gözlerimi açtığımda Ateş,Toprak ve Deniz yanımdaydı. Hepsi çok sessizdi. Benim sesimle hepsi bir anda bana döndü.
''Canım iyi misin? Doktor çağırayım mı?''
''Toprak çok başım ağrıyor.''inilti gibi çıkmıştı sesim. Toprak Deniz'e bişeyler söyledi ve ikiside odadan çıktı. Ateş'le yanlız kalmıştık. Neden hala gitmemiştiki?
''Geldiğin için saol. Ama Toprak ve Deniz burada ailemde gelir zaten.''söylediğim cümleyle dikkatini azda olsa çekebilmiştim. Bana kötü bir şekilde bakıyordu.
''Sen nasıl olurda o tenha sokağa gidersin? Beni çağırsaydın aptalsın işte aptal! Bir daha bensiz bir yere gitmeyeceksin!''gerçekten çok sinirli gözüküyordu. Ne olmuştu şimdi? Gerçekten anlamıyorum bu çocuğu.
''Sen kimsin ki bana emir veriyorsun? ayrıca asla seninle bir yere gitmem bunu kafana sok ve bağırmayı kes başım ağrıyor''gereksiz derece yakındık eğer Toprak bizi yine böyle görürse bu sefer gerçekten onu kimse durduramazdı.
''Heyecanlandın mı? Bak işte yüzünde kızardı.''sırıtarak söylediği cümleyle kafamı başka bir yere çevirdim ve sustum. Benden uzaklaştığını hissetsem bile O'na bakmadım. Kapı açılınca Toprak,Deniz ve doktor içeriye girdi. Ateş'e baktığımda bıyık altı sırıtıyordu. Başka bir durumda hoşuma gidebilecek bir sırıtıştı ama O'na bakmamaya çalıştım. Doktor gelip anlımdaki yaraya baktı.
''Ağrın olması çok normal. Ağır bir darbe almışsın. Ağrı kesici veririz geçer.''kafamı salladığımda Toprak doktara teşekkür edip yanıma geldi.
''Birazdan hemşire gelip iğne yapacak.''kafamı salladığımda gülümseyip koltuğa geçti. Sormak istediğim çok şey vardı ama hala heyecanımı üzerimden atamadığım için gücümü biraz daha toparlayabilmek için sustum. Sesizlik ve Ateş'in bakışları beni daha çok heyecanlandırırken konuşmaya karar verdim.
''Annemler nerede?''
''ifade veriyorlar. 1 saate gelirler.'' Toprak'ın söylediği cümleyle kafamı salladım. Deniz'in telefonu çaldığında odadan çıktı.
''Ben kahve alacağım. Gelirim hemen.''
''Banada su alır mısın?''
''Tabi canım.'' Toprak odadan çıktığında Ateş'le her ne kadar konuşmak istemesemde çok sıkılmıştım ve telefonum neredeydi bilmiyordum.
''Telefonum nerede?''
''Saplantılı aşığın telefonunu parçaladı.''yüzüme bakmadan söylediği cümleyle şaşırmıştım. O nereden biliyordu ki Mücahit'i.
''Sen nereden biliyorsun?''umursamazca yüzüme baktı.
''Herkes biliyor.'' Inanmıyorum! Annem,babam herkes biliyordu. Acaba şuan neredeydi Mücahit. Büyük ihtimal babası her zamanki gibi parayla kurtaracaktı birirci (!) oğlunu.
''Mücahit'e ne oldu?''yüzüme kısa bir bakış attıktan sonra yeniden telefonuna bakmaya devam etti.
''Bilmiyorum ve ne sen nede çevren beni ilgilendirmiyor.'' Söylediği cümleyle gerçektende şaşırmıştım. Herhalde bu çocuk iyi değildi. Yarım saat önce bensiz bir yere gitmeyeceksin diyor şimdi ise umurumda değilsin. Acaba hazır hastahanedeyken O'nda doktora göstersemiydik.
Deniz içeri girdiğinde bir bana birde Ateş'e baktı. Beni sinir ediyordu ve gerçekten artık gitmesi gerekiyordu.
''Canım babam beni çağırıyor gitsem ayıp olurmu?''
''Hayır tabiki giderbilirsin. Numaranı bırakır mısın?''kafasını sallayıp bir kağıda numarasını yazıp masaya koyduktan sonra bana sarılıp çıktı.
Yine yanlız kalmıştık ve artık göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Kendimi uykunun sıcak kollarına bırakırken kapı açıldı ama o kadar yorgundumki kimin geldiğini göremedim.