1. Bölüm- İstanbul/Kadıköy

28 2 0
                                    




       

Alarm çaldı. Bu ses, beynimi tırmalayan, konuşmamı engelleyen, hayata tekrar ve tekrar küsmemi sağlayan ses; gözlerimi açmama yardımcı olan ses olmamalı. Duymak istediğim başka sesler var. Filmlerdeki gibi kimsenin yanıma gelip "Uyan güzel kızım." Demesini beklemiyorum. Kimsenin baş ucuma gelip "Uyan sevgilim." Deyişini duyamayacağımı biliyorum. Bu hayatta kimsenin adımı dahi bilmediğine eminken, evimde benden başka birinin yaşadığını düşünemiyorum.

Saat 09:27. Kalkmam gerek, fakat kalkmak istemiyorum. Giyinmem gerek, makyaj yapmam gerek ama içime sinmiyor. Düşüncelerim tüm vücudumu ele geçirmişken derin bir nefes almak, bu düşüncelerden kurtulmak bile yapabileceklerim arasında yer almıyor. Ne kadar isterdim, gözümü açar açmaz yataktan kalkabilmeyi; hareketli parçalar açıp dans ederek kıyafetlerimi giymeyi ve makyaj yapmayı... Son bir hamleyle kapıdan içeri kolumu sokup evimin anahtarlarını alabilmeyi, sonra da neşeli bir şekilde gözyüzü kokulu sokaklarda yürümeyi...

Bazen çok şaşırıyorum nasıl iş bulduğuma. Hem okuyup hem nasıl para kazandığıma. Tek başıma yaşamakla yükümlüyken nasıl hayatımın dolup taştığına ve hala neden mutsuz olduğuma. Eminim ki yalnız değilim, eminim ki her gün aynı şeyleri yaşadığım bir sürü insan var dünyada. Tek sorun yalnızım ama yalnızlığımı yok edecek o çok ben olan insanlar burada bu sokakta bu apartmanda yaşamıyorlar, bu caddede yürümüyor benimle aynı okula aynı işe gitmiyorlar. Gerçekten tek problem bu. Ne zaman hayata tutunmaya çalışsam aklıma kara günler geliyor ve ben kendimi telkin edemiyorum. Ortada var olan yalanlar, konuşmalar, terk edilişler ve kahroluşlar yakamı bırakmıyor. Gördünüz mü? Aklım bunlarla doluyken saatin 09:39 olduğunu dahi fark edemiyor ve hala yataktan çıkamıyorum. Biliyorum ki bu saatte yatağından çıkamayan sadece ben değilim.

Son dakikaları zorladıktan sonra vaktim kalmayınca yatağımdan çıkmaya mecbur olma hissinden de nefret ediyorum. Kalktığım yatağımdan günlerce çıkmadığım zamanları da hatırlıyorum ve neler yaşadığıma hayret ederek artık derin bir nefes almam gerektiğini anlıyorum. Nefesimi alırken banyoya doğru yol alırken salonun kapısının önünde duraklayıp bir elim banyonun lambayı yakacak olan o sihirli düğmesinin üzerinde kalıyorum. Gözlerim salondan içeriye doğru yayılarak boynumu büküyor. Sihirli düğmeye basarak içeri giriyorum ve işlerimi hallettikten sonra odama geri dönüyorum. Saatin 10:10 olduğunu gördükten sonra ne kadar yavaş hareket ettiğime bir küfür savurup alelacele üzerime bir şeyler geçirip saçlarımı at kuyruğu şeklinde topluyorum. Yüzümdeki ufak tefek kızarıklıkları kapatıp, bir maskara ve bir ruj ile işimi bitiriyorum. Kimseye güzel görünmeye niyetim yok, yalnız dik duran omuzlarımı yüzümdeki yorgunlukla indirmek istemiyorum.

Hava bu aralar çok soğuk, ya da ben ekstra üşüyorum. Paltomun şapkasız oluşu bir şapka takma mecburiyetinde bırakıyor beni. Boynumun üşümesine de içim razı olmadığından bir şal doluyorum hemen. Caddeye çıktığımda sadece önüme bakıyorum. Önümdeki yola... 3 adımımda bir kırmızı tuğlaya basıyor sağ ayağım. 10 adımımda ise bir elektrik direğinin yanında nefes alıyorum. Karşıya geçmem gerektiğini dönercinin park etmiş olduğu motorsikleti sayesinde anlıyorum ve direkt sola dönüş yapıyorum. Karşıya geçmem gerektiği zamanlarda hafifçe kafamı kaldırıp sağa ve sola bakıyorum. Bu altın kural bize doğduğumuz gün öğretilmiş sanki. Yoksa köpeklerin, kedilerin ve hayatımızdaki tüm canlıların bu bilgi sayesinde hayatta kalıyor oluşu imkansız. Karşıya geçtiğimde bir çığlık duyuyor kulaklarım. Duruyorum olduğum yerde. Arkama bakıyorum, sağıma dönüyorum; fakat sesin sahibini göremiyorum. Aramaya vaktim yok. Gidip ne olduğuna bakmaya ise cesaretim. Zaten benden başka da kimse duymuyor bu sesi, herkes yürümeye devam ediyor. Bazıları arkadaşları ile muhabbet edip gülüyorlar. "Sorun yok" diye telkin ediyorum kendimi ama, sorunun olduğunu o kadar iyi biliyorum ki...

Bir Süredir YalnızımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin