2. Bölüm- İstanbul/ Kadıköy- Turuncu Sokak

38 2 0
                                    

Duyduğum ses karşısında cevap vermek yerine arkamı dönüp kendi evimi terk etmek istedim. Fakat arkamı döndüğüm an, evden çıkacağımı çok iyi bilen karşı ses; iki saattir rtimle vurduğu topuklarının üzerinde doğrularak ayağa kalktı ve 3 adımda yanıma gelerek kolumu tuttu. Arkam hala dönüktü. Biliyorum o bir hırsız değildi, çığlık atmamı gerektirecek biri de değildi. Evi terk etmemi gerektirecek biri hiç değildi. Biliyorum çünkü evden gitmek istememin tek sebebi 3 yıldır görmediğim kişiyi bir anda görmeye hazır olmayışımdı.

Kolumu tutmasının, beni sakinleştirip salonumdaki koltuğuma oturtmasının, karşımda kendini tutamayıp hüngür hüngür ağlamasının ardından tam 5 saat geçmişti. 5 saattir burada böylece oturup, hiçbir şey düşünmüyordum. O, ağlayışının ardından biraz da içmiş olmasının verdiği enerji kaybı nedeniyle koltuğumda sızmıştı. İlk kez 3 saat sonra sağ tarafına dönmüş, 5 saat sonra da kıpırdanmaya başlamıştı. Başımı hafifçe sağ tarafa doğru çevirdim. Rüya gördüğüne ve rüyasında çok mutlu olduğuna emindim. 3 yıl önce beni terk edip sonrasında mutlu olacak hali yoktu zaten. O çok istese de mutlu olamayacağını benden daha iyi biliyordu. Ne kadar "gitme" desem de, yalvarsam da, ağlayıp tüm göz yaşlarımı tüketsem de gitmişti ve tam olarak 3 yıl 4 ay 21 gün 17 saat dönmemişti. Beklediğimden çok uzun bir süreydi bu. Beklemekten vazgeçtiğim, insan içine karışabildiğim, okula devam edip iş bulduğum bir zamanda çıkıp gelmesi elbette ki derindeki yaramı eşeleyerek bulmuş ve beni yeniden kahretmişti. Görmeye hazır değildim ama bakmaya doyamıyordum.

Saat 07:12. 3 yıldır bu saatte hiç uyanık olmamıştım. Günün bu saatlerini hiç hatırlamıyorum o yüzden. Küçükken tek başıma uykuya dalmaktan korkup kollarını çekiştirip benimle uyuması için yalvardığım abim, yine benden önce uyuyakalıp beni yalnız bırakmıştı. Ben yalnız kalmayı, yalnız uyumayı tam 9 yaşımda öğrendim bu yüzden. Abim yanımdaydı ama benden önce uyuyordu. Benim isteğim bu değildi. Önce ben uyumalı ve yanımda onun varlığını hissetmeliydim. Sonrası yok zaten. İlk olarak abim terk etti, en yakınım. Sonra annem gitti, babamda beni istemedi. 19 yaşımda kimsem yoktu. En güzel çağımda tek başıma kalmıştım. Sonra "Bar İstanbul" a gidip Cengiz Abi ile tanışmış ve bir iş sahibi olmuştum.

Cengiz Abi o günden sonra, her gün bıkmadan usanmadan "Senin içine hapsettiğin insanları serbest bırakman gerek." Der bana. Ne zaman gülümsesem, mutlu olsam ya da mutlu edecek bir şey yapsam, "Bugün biri eksilmiş gönlünden." Diyerek sözünü dinlediğim için gururlanır. 3 yıldır içimde hapis olan ve serbest bırakamadığım tek insan abimdi. Çünkü serbest bırakırsam, gitmesine izin verirsem geri dönmeyecekti. "Abi" kelimesinin içimde yarattığı boşluğu ne kimseye anlattım, ne de onu arayıp "Abi" diyebildim. Zor günler geçirdim ama bir gün bile faturalarımı geciktirmedim. Evimde eksik olan tüm yiyeceklerin yenisini hemen hazır ettim. Sanki 5 domatesimden birisini tükettiğimde, kalan 4 domatesim yalnızlık çekecekti. Ben gibi olacaktı, "benim" gibi...

Saat tam 07:59'da yattığı yerden doğruldu ve gözlerini kırpıştırarak koluma dokundu. "Günaydın" dedi ve gülümsedi. Ona doğru döndüm ve gülümseyemedim. Onu çok özlemiştim ama beni terk edip gidişini içime sindiremiyordum. Bağırmak istedim.3 yıldır hangi cehennemde olduğu sorusunu çığlıklarımın arasına serpiştirmek istedim. Kurulmuş gibi gözüken ama bir bok olmayan düzenimi neden bozmak istediğini sormak istedim. İçimde olup biten her şeyin dışıma vuruşu suskunluktu.

Yaklaşık olarak 1 saat 47 dakika sonra yatağımdan çıkıp hazırlanıyor olmam gerekirdi. Ama ben dün sabah ayrıldığım yatağıma kavuşamamıştım bile. İlk kez bu kadar uykusuzluk çekmiyordum. Hatta alışkındım. Ben uykusuzluğu da, aşırı uyumayı da iyi bilenlerdenim. Olmayan düzenimin tek varlık göstergesi bir nebze de olsa –ki ben bunu yorgunluğuma sayıyorum- uykumun düzene girmiş olması idi.

Bir Süredir YalnızımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin