5

2.3K 128 2
                                    



En ağır sessizlik güçlü cümlelerin ardından gelendir...

"Hanımefendi?" odaya hızla giren Bay Thompson Amelia'nın dışarıya büyük ve rahatlamış bir nefes bırakmasını sağladı. Kapıyı ardından büyük bir telaşla kapatan Bay Thompson elindeki paketleri yatağın hemen yanındaki ufak komodinin üzerine bırakıp gözleriyle az önce girdiği kapıyı göstererek konuşma talebinde bulundu.
"Bu eğlenceli sohbetimizi istemeyerek de olsa sonlandırmak zorundayım, tekrarını yapabilmek dileğiyle. Size iyi istirahatler."belli belirsiz bir baş selamının ardından oturduğu koltuktan kalktı.
"Her ne kadar eğlenceli olduğu konusunda size katılmıyor olsamda benim içinde oldukça kıymetliydi. Sizi, ufak ve güneşin iyileştirici ışığının bile içeri girmesine izin verilmeyen istirahatgâhımda tekrar ağırlamaktan onur duyarım." kulağına çalınan iğneleyici sözleri sahiplerine bir mızrak gibi gerisin geriye saplama isteğini bastırıp içinde bulunduğu durumun ciddiyetine büründü ve sakin adımlarla kapıya doğru olan bir kaç adımlık mesafeyi geçip kendini büyük koridora attı.

Küstah!

Herhangi bir zorunluluğu olmadığı halde kendisine yapılan bunca iyiliğin karşılığını bu şekilde verebilecek kadar terbiyeden yoksun biriyle daha karşılaşmamıştı bu zamana kadar. Bu günden sonra da karşılaşmamak için tanrıya sayısız dualar edecekti!
"Leydim, malikanenin girişinde beyefendinin arabasını gördüm." hızlı cümlelerle Amelia'ya olayın büyüklüğünü ve tehlikesini bildirmeye çalıştığı oldukça açıktı fakat genç kadın bütün sakinliği ile  karşısında dikilirken, kullandığı bu yöntem Bay Thompson'u tereddüte düşürüyordu. Hanımefendisinin cesur ve sakin tavırlarını her daim taktir ediyor olsada, böyle bir anda  karşısındaki genç leydiden gelecek en ufak bir duygu belirtisine muhtaçtı.
"Biliyorum, bu nedenlede çok önemli bir sebep olmadığı sürece bu odadan çıkmamanızı istiyorum , ben herkesi misafirimiz konusunda sıkı sıkı tembihledim ama en büyük sorumluluk sana ait. Malikânenin bu kanadında en ufak bir yaşam belirtisi istemiyorum, aksi taktirde başımıza gelecekleri sen benden daha iyi biliyorsun." başka bir şey söylemeye gerek kalmadığını düşünerek hızla bulunduğu koridordan malikanenin kendine ayrılan kısmına doğru ilerlemeye başladı.
Kullanılmayalı uzun zaman olan batı kanadı bir zamanlar babasına ait olmakla beraber şimdilerde içindeki eşyalar ile birlikte çürümemesi için haftada bir defa ziyaret edilen ve temizlenen bir yer haline gelmişti.Kendisini ziyarete gelen kimsenin sorma gereği duymadığı çalışma ve devasa büyüklükteki yatak odaları ruhunu kaybetmiş eşyalardan ve tuğlalardan ibaretti. Ta ki dün geceye kadar...
Amelia yüzünü kapatan kumaşı hızla çekip nizami bir biçimde omuzlarına yerleştirdi. Nihayet aşağı inmesini sağlayacak merdivenlere geldiğinde stresten solgunlaşmış yanaklarını canını acıtmayacak fakat yüzüne renk getirecek bir sertlikte çimdikledi, sağ ayakkabısının taş zenimde farkında olmadan çıkarttığı dört kısa tıkırtının ardından derin bir nefes aldı ve yüzüne gerçek bir gülümseme yerleştirerek hızla merdivenleri inmeye başladı. İndiği her basamakta daha net ve kudretli görünen adam Amelia'nın adımlarını  dahada hızlandırmasını sağlıyordu.
Son bir kaç basamak kaldığında onları es geçerek kendisini genç adamın kollarına bıraktı.
"Oliver!" belini sıkıca saran kolların verdiği huzurla başını ağabeyinin boynuna gömdü. Burası her şeye rağmen huzurlu hissettiği nadir yerlerden biriydi. Kollarını özlemle biraz daha sıkılaştırdı ve ağabeyinin kokusunun güzel anıları canlandırmasına  izin verdi.
"Asla büyümeyeceksin değil mi?" havadaki ayakları yere değene dek genç kadını yavaş ve dikkatli bir biçimde aşağı indiren genç adam kız kardeşinden bir kaç santim uzaklaşıp gülerek, gözlerini kollarındaki minik kızın vücudunda dolandırdı.
Görmeyeli zayıflamış ve burnunun üzerinde bulunan yazdan kalma çilleri solmaya yüz tutmuşlardı, her daim salık ve özgürlüğüne düşkün saçları bu sabah örülmüştü. Amelia; güzelliğinden, zarafetinden ve her kız kardeşte bulunması gereken muzip hallerinden pek bir şey kaybetmişe benzemiyor , aksine sanki bunları tetikleyen bir şeyler varmışcasına huzurla ellerini arasında ona gülümsüyordu.
Karşısında mutlulukla ona bakan kardeşinin ince kollarında duran iri ellerini çekip hizmetçilerin büyük bir telaşla arabadan içeriye taşıdıkları sandıklara doğru yönlendirdi onu "Senin için gittiğim her şehirden bir şeyler almaya çalıştım, umarım beğenirsin."
Ağabeyinin dolaştığı şehirlerin ve kültürlerin telaşıyla hızla yerdeki sandıklara doğu ilerleyip büyük ve işlemeli olanın yanına diz çöktü.
Daha önce böyle bir şey görmediğine yemin edebilirdi, üzerinde bulunan motifler malikanenin büyük salonunu süsleyen devasa halınınkilerle benzerlik gösterse de bu bir sandıkta karşısına çıkacağını umduğu bir şey değildi. Ellerini kabartmaların üzerinde gezdirirken ağabeyininde duyabileceği bir sesle mırıldandı "Osmanlı" ağabeyinin baş sallayışını ona baktığı ufak bir anda yakalayan Amelia bu tahminin doğruluğundan dolayı içten bir sevinç duymuştu.
"Sadece bir sandık bile seni mutlu etmeye yetiyor, kadın neslinin kalan son iyi örneklerindensin. Koruma altına alınmalısın kardeşim!"  Genç adam kız kardeşine gurur dolu bir gülümseme yolladı, heyecanı ve tutkusu onunkinin aynısıydı. Kalbi, gülümsemesi, bütün hal ve hareketleriyle annesi vardı onda.
"Ah lütfen şu kabartmalara bir baksana bunu görüp de hayran olmamak elde değil." kont bilmiş bir gülümsemeyle kız kardeşini arkasında bırakarak büyük salona doğru ilerledi.
Yıllardır bu koca evde değişen tek şey kız kardeşi ve her hafta yenileri ile değiştirilen rengarenk çiçeklerdi. Her daim canlılığını koruyan bu malikâne hayatının büyük bir kısmında, soğuk bir hapishaneden farksız olan bu yer kardeşinin sadece birkaç dokunuşu ile içinde barınanlara huzur veren bir mekân haline gelmişti. Etrafını çevreleyen ıssız topraklara rağmen evin içinde her daim tatlı fakat sessiz bir koşuşturmaca olurdu,  bu genç adam için orayı gerçek bir ev yapmaya yeterdi.
Kendini camın hemen yanında duran sandalyelerden birine bırakıp, daha odasına çıkarılmasını beklemeden karıştırmaya başladığı sandıklardan birinde kaybolmuş olduğunu tahmin ettiği kız kardeşine hitaben konuştu "Her defasında benden çok sandıklarla ilgilenmen, tarafınızca kullanılıyormuşum gibi hissettiriyor genç hanım."
"Bütün bunlar bir harika..." kollarındaki kitaplardan yüzü görünmeyen kız kardeşi ufak tıkırtılar eşliğinde salona girip hemen  karşısındaki sandalyeye oturdu fakat kendisiyle ilgilenmek yerine yanında getirdiği kitapları karıştırmaya başladı.
"Bunca aradan sonra yüzünü doyasıya görmek beni ne kadar mutlu etti bilemezsin." ağabeyinin yerinde isyanlarına uygun cevaplar vermek için geldiği salonda asıl amacından sapmış ve kitaplara dalmıştı.
"Belki de misafirperverliğimi sorgulamadan önce, sizinde az önce belirttiğiniz o uzun aradan bahsetmeliyiz." açık olan kitabı imalı bir şekilde kapatıp, gereksiz bir özenle kucağındaki kitap yığınının üzerine bıraktı.
"Bir de kız kardeşin en iyisi akıllı olanıdır derler."
"Şunu belirtmek isterim ki, aynı söz toplumumuzda erkek kardeşler içinde sıkça kullanılmakta."
"Sivri diliniz ve cümleleriniz kadar ince zekanızda burayla ilgili özlemediğim nadir şeyler arasında sevgili kız kardeşim." Genç adam konuşmadan oldukça keyif alıyordu, bunu belirtmekten de çekinmiyordu.
"Madem konu birbirimizin göze batan özellikleri , bende insanı derinden yaralayan kaba cümlelerinizle söze başlamak isterim sevgili ağabeyciğim."
"Belki de buraya yaptığım ziyaretlerin aralıklarını olabildiğince uzun tutmalıyım."
"Ya da olabildiğince kısa." duyulan son cümlenin ardından salona ağır bir sessizlik hakim oldu. Amelia  acı dolu bakışlarını saklama gereği duymadan ağabeyinin gözlerine sabitlemişti. Burada yalnızdı, eğer ağabeylerinin aklına kırk yılda bir onu ziyaret etmek gelirse ne ala...
"Bir açıklama yapmak zorunda değilsin, sanırım olabilecek en açık ve anlaşılır biçimde dile getirdin duygularını." bir şeyleri toparlamak istercesine derin bir nefes alarak oturduğu koltukta dikleşti "Bilmeni isterim ki burada bizlerden uzak bir hayat sürüyor olman Thomas'ı ve beni fazlasıyla rahatsız ediyor, gelip bizimle birlikte yaşayarak da burada kurduğun sessiz düzeni devam ettirebilirsin." ağabeyinin sözleri biter bitmez başını eğdiği yerden kaldırıp bakışlarını karşısında oturan ve her ziyaretinde aynı cümlelerin farklı şekilleri ile ona anlamsız önerilerde bulunan genç adama baktı.
"Az önceki cümleleri ilk duyduğum gün, bu konu hakkındaki fikrimi açık ve anlaşılır bir biçimde sana iletmiştim diye hatırlıyorum." kucağınnda duran kitapları sandalyenin yanına düzgün bir biçimde yerleştirdikten sonra elinde kalan son kitabı da ait olduğu yere koydu.
Kız kardeşinin lüzumsuz uğraşının son bulmasını büyük bir sabır ve kendisinden beklenemeyecek kadar uzun bir sükunet eşliğinde bekliyordu Oliver.
Küçük kız kardeşi ne kadar aynı şeyleri duymaktan sıkıldıysa, Oliver'da aynı konu hakkında dil dökmekten bir o kadar yorulmuştu ve bilindik cevaplarla yetinmeyeceğini Amelia'nın da anlaması gerekiyordu.
"Artık bu ucu açık cevaplarla benden kurtulamazsın."
"Belkide bütün bunları akşam yemeğinde konuşmalıyız, ben hazırlıklar için talimat verirken sende odana çıkıp biraz dinlen." hızla sandalyesinden kalkarak, büyük adımlarla salonu terk etti.
"Benden kurtulabileceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun kardeşim, çok yanılıyorsun..."kendi kendine söylediği sözlerin ardından, derin bir nefes eşliğinde arkasına yaslanarak dışarıda büyük bir gürültüyle yağmakta olan yağmuru izlemeye koyuldu.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin