7

1.8K 104 0
                                    


Biraz cesaret, sadece bir damla. Daha sonra bütün bu anlamsız ve can sıkıcı hisler kendiliğinden dağılacak.

Bütün akşam sağa sola dönmekten bir türlü uyumaya fırsat bulamayan Amelia, gece nihayet sabaha döndüğünde yatağından kalkarak oda hizmetçisini beklemeden giyinmeye başladı.
Gidip ağabeyinden özür dilemeli ve aralarındaki bu anlamsız soğukluğu bir an önce bitirmeliydi. O sahip olduğu için tanrıya her sabah şükrettiği nadir insanlardandı, böyle saçma bir şey için ağabeyini kırmanın hiçbir manası yoktu. Kendi fikirlerine belirli bir sınır çizmesinde bir sakınca yoktu, belki de bu çoktan yapması gereken fakat inaçtı yanlarının ısrarla ertelediği bir zorunluluktu. Hayatının sonuna kadar,bildiğini okuyan bir kız çocuğu olarak kalamazdı, biraz olgunlaşması, içinde bulunduğu durumu daha ağır başlı bir şekilde idare etmeyi öğrenmesi gerekiyordu.
Derin bir nefes alarak ayakkabılarını ayağına geçirip dolabından öylesine bir bez parçası kapıp omuzlarına yerleştirdi ve her zamanki hoş görünümlü düğümlerin aksine, başıboş bir düğüm attı bez parçasına.
Ayakkabılarından çıkan tıkırtılar ölü zemine yeniden hayat vermek istercesine güçlü fakat kimseyi incitemeyecek kadar yavaştı. Sessizce çektiği kapıyı arkasında bırakarak ağabeyinin odasına doğru yürümeye başladı.Bu saatte onu rahatsız etmek istemiyordu ama masadan ayrılmadan önce ağabeyinin gözlerinde gördüğü o duygu bütün gece zihnini kemirmişti.Bu eziyetten bir an önce kurtulmak ve ağabeyi ile geçireceği sayılı günleri hakkıyla yaşamak istiyordu.
Koridorun sonundaki büyük camlardan yansıyan sabahın ilk ışıkları koridora hiç olmadığı kadar hayat dolu bir nefes veriyordu sanki.Sadece ağabeyleri geldiği zaman kullanılan odaların yolunda farklı bir şeyler vardı sanki,malikanede tek başınayken hiç bir koridorda ya da salonda rastlamadığı kadar hoş şeyler...
Önünde durduğu büyük ahşap kapıyı ince parmaklarıyla dövdü.Kapıdan yayılan ince ses nihayet son bulduğunda sessizce beklemeye başladı,sadece bir kaç nefeslik ara veren Amelia aynı hareketi bu kez sabırsızlıkla tekrarladı.
"Abi" bu kez kendi sesine bir cevap bekledi fakat uzayan sessizliği dinlerken ve gelecek herhangi bir hareket belirtisini beklerken gittikçe heyecanlanıyordu. Ağabeyi asla uykusu ağır biri olmamıştı, en ufak tıkırtıda bile derin uykusundan uyanıp etrafına dikkat  kesilen Oliver'ın bu sessizliği normal karşılanamazdı. Normal olmayan bir şeyler vardı.
Eli korkak hareketlerle yapının kulpuna dokundu aynı korkaklık be  tembellikle onu aşağı indirmesi uzun sürmemişti şimdi tek yapması gereken kapıyı biraz itmek ve içeride görmek istediği şeyin gerçekliği ile karşılaşmaktı. Ağabeyi içerdeydi ve derin bir uykunun kollarındaydı, en azından Amelia'nın umduğu şey buydu.
Ufak gıcılarla aralanan kapıdan içeri başını uzattı ve özenle hazırlattığı fakat hiç dokunulmamış olan boş yatağı gördü. Gözlerine çarpanlar beyninde yıldırım etkisi yarattı,ardına kadar açtığı kapıdan hızla içeri giren vücudunu beklenti ile etrafın inceleyen gözleri takip etti.
Telaşla geldiği yoldan geri döndü ve malikanenin batı kanadına doğru ilerlemeye başladı. Eğer aklına gelen şey gerçekleşmiş olsaydı, ağabeyinin gördüklerini sessiz bir şekilde karşılamayacağını biliyordu fakat odadaki yokluğunun sebebi olabilecek bu umuda öylesine sıkı tutunuyordu ki aksini aklına getirmek dahi istemiyordu. Gitmiş olamazdı. Kardeşini saçma  bir tartışma uğruna, ağabeyiyle geçireceği bir kaç günden mahrum bırakmış olamazdı.
Bir ömür gibi gelen yol nihayet bittiğinde omuzlarındaki bezi kafasına geçirdi ve yüzünü kendinden başka herkes için sakladı.
Tanrım lütfen.
Yine sessizce açılan kapının ardında yatağında uyuyan ve pek de huzurlu olmadığı yüz ifadesinden anlaşılan dükten ve koltukta öylece uyuya kalmış olan Bay Thompson'dan başka kimse yoktu.Açtığı kadar yavaş bir şekilde kapattığı kapıyı ardında bırakıp hızla diğer odaları dolandı.Açtığı her kapıda ümidi biraz daha kırılıyor,yaşadığı hayal kırıklığı sert bir poyraz gibi yüzüne çarpıyor ve duygularını üşütüyordu. İçini ısıtacak ufat bir kıvılcıma ihtiyacı vardı,kendisini ayakta tutmaya yarayacak ufak bir dayanağa.
Bütün bu umutla açılan kapılar nihayete erdiğinde Amelia artık iyice yorulmuş ve boşa çıkan umutları ile saatlerce kendini yıpratmıştı. Ağabey'i onu bırakıp gitmişti fakat bütün suçu onun üzerine yıkmak bencillikten başka bir şey olmazdı, sonuçta bütün bu kavgalarım sorumlusu sadece ağabeyi değildi. Eğer kendisi konuyu her zamanki gibi sakin bir biçimde kapatsa şu an bahçede yabani otları temizlemek yerine ağabeyiyle neşeli bir kahvaltı yapıyor olabilirdi.
Sabahın ilk ışıklarında kesilen yağmur etrafa güzel kokusunu ve çiçekleri için gerekli olan suyu bıraktıktan sonra yerini güneşin sıcak kollarına bırakmıştı. Sonbaharın ilk ayları çiçeklerinin ise son zamanlarıydı, bir kaç haftaya kalmaz çoğu yaz ve bahar aylarında etrafa kattıkları renkli  düzeni kaybedecek,kışa hazırlık için yapraklarını dökeceklerdi. Her ne kadar onlarla ilgilenmeyi sevsede bu sabah yaşadığı hayal kırıklığını onlar bile iyileştirememişti. Bu nedenle biraz onlarla oyalandıktan sonra güzel bahçesini esir alan yaban otlarını temizlemeye koyulmuş ve gül ağaçlarının arasında kendine onlardan ufak bir tepe oluşturabilecek kadar çok yabani ot yolmuştu. Hiç durmadan yaptığı bu iş ve açlık onu güçsüz kıldığında bulunduğu yerden çıktı ve tepesinde dikilen hizmetçiyi gördüğünde korkuyla çığlık attı.
"Tanrım! Orada sessizce başımda dikilmek yerine bana seslenebilirdin."
"Afedersiniz hanımefendi, seslendim ama duymadınız sanırım."
Kendini ele vermemek için elinden çıkarttığı eliveni ot yığınına doğru sallayıp otoriter bir sesle "Gördüğün gibi meşkuldüm, sen neden buradasın şu an bana kahvaltımın şimdiye çoktan hazır olması gerekiyordu" dedi.
"Şey efendim, sizi hiç bir yerde bulamayınca merak ettik." hizmetçi utançla kızaran yanaklarını gizlemek için başını eğdi. Çalışanları tarafından güler yüzlülüğü ve anlayışlı tavırları ile tanınan hanım efendisinin bu sözleri onu utandırmıştı.
"Bu ilginiz için teşekkür ederim Bayan Elenor fakat sizin göreviniz benim iyiliğimi düşünmek değil, disiplinli bir şekilde bana hizmet sunmak!" ciddi bir dille uyardığı genç kadın kelimelerin ağırlığıyla hala başını yerden kaldıramamıştı.
"Gidip oda hizmetçilerime birazdan üzerimi değiştireceğimi haber verin ardından da şimdiye kadar çoktan yapmış olmam gereken kahvaltımı yapacağım."
"Peki hanımefendi."önünde bağladığı kollarıyla uzaklaşmak için hareketlenen kadının arkasından seslendi " Ayrıca, Bay Thompson'a söyleyin bu hafta size bir maaş fazla versin." duydukları ile hızla hanımına dönen kadın mutluluk dolu bir ifadeyle başını salladı ve yoluna devam etti.
"En azından, kırdığım bazı kalplerin farkına çabuk varıyorum." içinde bulunduğu gül ağaçlarıyla kaplı yerden çıkmadan önce diğer eldivenini de çıkarıp dışarı derin bir nefes bıraktı. Bu güzel günün bu kadar kasvetli olmasını istemezdi fakat elinden gelen bir şey yoktu, olanları sürekli başa sararak düşünmek ona bir fayda sağlamıyordu. Bir an önce uzunca bir mektup yazıp ağabeyine göndermeli ve olumlu bir cevap alana kadar bunu tekrarlamalıydı.Kendisine yapacağı bir dahaki ziyarete kadar da mutlaka dilini tutmayı öğrenmeliydi.
Bütün bu yapılacaklar ile ilgili bir liste tutmaya başlasam iyi olacak, bu dil bendeyken bunları sık sık bunu yapmamam gerektiğini kendime hatırlatmam gerekecek. En azında unutmam imkansızlaşır...
Kendi kendine söylenerek içeri girip vakit kaybetmeden odasına çıktı ve etekleri çamurla kalpanmış elbisesini çıkarıp onun yerine daha temiz bir şeyler giydi,çamurdan gerçek rengi görünmeyen ayakkabılarını ise odaya girer girmez çıkartmıştı.Hazırlığı tamamen bittiğinde dolabından yeni bir bez parçası çıkarıp omuzlarına yerleştirdi,önüne gösterişli ve kuvvetli bir düğüm attıktan sonra odasından çıkarak yemek salonuna geçti.
Yıllar yıllar önce büyük toplantılar için bile aynı masanın kullanıldığı bu yerde tek başına yemek yemek çoğu zaman bir eziyet halini alıyordu.Bu koca yerde tek başına olduğunu bilmek canını sıksa da yanında ona refakat edecek, onlarca iyi insan olması onu az da olsa teselli ediyordu.Son günlerdeki sergilediği agrasif tavırlarının aksine oldukça sıcakkanlı bir ilişkileri vardı onlarla. Kimseye -gerekmedikçe-aralarındaki sınırları hatırlatmaz, bu günkü gibi onları rencide edecek cümleler kurmazdı.Dük'ün hayatlarına bir vicdan azabı misali dahil olması bütün dengesini bozmuş, kelimelerini alt üst etmişti. Bunun böyle devam etmemesi için artık bir şeyler yapmak şart olmuştu...
Yemeğinin ardından hizmetçilere bahçedeki çiçeklerden yeni bir buket hazırlatıp, batı kanadına doğru yola koyuldu. Sabahki koşuşturmacanın aksine daha sakin bir havası ve ağır bir mesafesi vardı Amelia'nın.  Omuzlarını örtmeyecek kadar küçük fakat boğazına doladığında göğüslerinin açıkta kalan yerlerini kapatacak kadar orantılı olan bez parçasını çıkartıp başını kapattı.Önünde durduğu kapıyı tıklatıp kendini içeri davet eden Bay Thompson'u takip etti.
"Size taze çiçekler getirdim Majesteleri, umarım bunlar yaydığı kokuyla dünkülerden daha sakinleştirici bir etkiye sahip olurlar."kinayeli konuşmasıyla odaya giren Amelia yatakta oturan düke bakıp eşarbının altında gülümsedi. Belkide bütün enerjisini sorunların kaynağında bırakmak en iyisiydi...
Bölüm umarım hoşunuza gitmiştir:)Amelia'daki bu enerji sayın dükümüzü çileden çıkaracak gibi ne dersini😂Her zamanki gibi yazım hataları için özür dilerim:-)

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin