Gözünü açtığında yine yerdeydi fakat bu zemin önceki bayılmasına kıyasla sertti. Hissettiği kadarıyla elleri ve kolları bağlıydı. Ve başı feci şekilde ağrıyordu. Nerede olduğu, ne zaman geldiği ile ilgili hiçbir fikri yoktu. Kımıldamadan yatarken gürültülü bir ses duydu. Ardından güçlü bir ışık odaya hücum etti. Kapı açılmıştı Eylül uyuyor gibi görünmek için gözlerini kapattı. Önce hiçbir ses duymadı, sonra yavaş yavaş ona yaklaşan ayak sesleri duydu. Gözleri kapalı olduğu için sadece duyduklarıyla yetiniyordu. Ayak sesleri kesildiğinde başında birinin dikildiğini hissetti. Evet görmüyor olabilirdi. Ama aralarındaki yakınlık hissedilecek derecedeydi. 'Eylül, göğsüne yerleştirdiğimiz nabız cihazı sayesinde uyanık olduğunu biliyoruz, gözünü açabilirsin.' Eylül beklenmedik bir şekilde konuşulmasından dolayı irkilmişti ve her türlü uyanık olduğunu belli etmişti. Yavaş yavaş gözünü açtı. Gördükleri karşısında şaşırmıştı. Çünkü o gayette siyah giyinimli yüzleri maskeli bellerinde silahları olan adamlar beklemişti. Ama karşısında gördüğü düşündüğünün aksine yüzleri açık bembeyaz giyinimli ve zerre zarar verici materyal bulundurmayan ve üstelik biri bayandı. Adam gülerek arkasına uzandı, Eylül ürkek gözlerle adama bakarken bileklerinde bir rahatlama hissetti. Adam ellerini çekerken 'acıtmış olmalı' dedi ve elini uzattı. Bu kalkması için bir işaretti, kısa bir bakışmadan sonra Eylül uzanan eli tuttu ve beklemediği bir güçle çekildi. Ne olduğunu anlayamadan ayaktaydı.
'Seni buraya bu şekilde getirdiğimiz için çok üzgünüz ama etrafın bu kadar kalabalıkken başka çaremiz yoktu, ben Cem buda arkadaşım Emma, kendisi Alman seni ben gelene kadar takip etti. Eylül Emma'ya baktığında kendisine kafa salladığını gördü. Cem kısa bir sessizliğin ardından belini kavrayıp yürümesine teşvik ederken konuşmasına devam etti.
'Burası B.M.A.G Enstitüsünün Almanya şubesi. Normalde senin Türkiye şubesinde olman gerekiyordu ama bu gereksiz gezinden dolayı buraya getirmek zorunda kaldık. Aslında bundan daha fazlası var ama hem seni daha fazla merak etmemeleri hemde kafanı toparladıktan sonra konuşmak için şimdi aldığımız yere geri götüreceğiz, al bunu Türkiye'ye döndüğünde üzerindeki düğmeye bas, bu bize senin hazır olduğuna dar bir sinyal gönderecek'
Eylül gümüş renkli kibrit kutusu büyüklüğündeki cihaza baktı, Üzerindeki tek pürüz düğmenin etrafındaki boşluktu, göz alıcı görünüyordu. Eylülü bir arabaya bindirdiler en son 'unutma Türkiye'de, hazır olduğunda, düğmeye bas' dedi Cem. Daha sonra otomatik cam kapandı ve araç hızla ilerledi...