Elimdeki izmariti yere atıp etrafıma baktım. Taehyung'u görmem ve ondan dün için özür dilemem gerekiyordu.
Dün buralarda arkadaşıyla oturduğu için yine aynı yere gelmiştim. Neredeyse yarım saat olmuştu. Bu süre zarfında can sıkıntısından sigara içmiştim.
Derin bir nefes alıp elimi sigara paketime attım. Bir tane daha içecektim fakat görüş açıma giren Taehyung'la bundan vazgeçerek ayağa kalktım.
Hızla yanına ilerlerken bakışları beni buldu. Nedense o bana bakınca heyecanlanıyor, ayaklarım birbirine dolanacakmış gibi hissediyordum.
Her an yere yapışacak gibi yürümem de benim açımdan hiç iyi değildi. Ama neyse ki yanına geldiğimde adımlarım durmuştu. "Selam."
Bana bir şey söylemek yerine göz kırpıp kafasını salladı 'ne var' dercesine. Saygısızlık ve umursamazlık diz boyuydu. Yine de umursamamaya çalışarak boğazımı temizledim konuşmak için. "Ben dün için özür dilemek istiyorum."
"Dün için?" Alayla güldüğünde kaşlarımı çattım. Dün bana yardım ettiği için biraz da olsa düşünceli birisi olduğunu düşünmüştüm fakat şuan ki bakışları bu düşüncelerimi tersler nitelikteydi. "Başıma bela olduğun için yani."
Bıkkınlıkla nefesimi üfleyip önüme gelen saçları geriye attım. Baş belası denmesinden nefret ederdim. Însanları bela olarak gören insanlardan nefret ederdim. "Tamam yardım ettin, bunun için teşekkür ederim ama bana sakın bela deme!"
"O zaman bela olmaktan vazgeç."
Sinirlerim bozuluyordu. Kendime hakim olamayıp ağlamaktan korkuyordum. "Bir daha karşına çıkmayacağım zaten, sadece özür dilemek iste-"
"Sevgilim?"
Cümlem yanımıza henüz gelen bir kız tarafından kesilmişti. Kız bana garip bakışlar atarken Taehyung'a yapışıp, kollarını ona doladı. "Bu da kim?"
Taehyung kolunu kızın ince beline doladı. Her ne kadar bu durum hoşuma gitmesede kız bana bakılarak oldukça güzel bir vücuda sahipti. "Tanımıyorum."
Dudaklarından dökülen bu kelimeyle istemsizce güldüm. Sevgilisine beni anlatacak hali yoktu ya. "Ben gideyim artık."
Baş selamı verip yanlarından yavaş adımlarla ayrılsamda konuşmalarını net bir şekilde duyabiliyordum.
"Ne garip kız. Neyse bu gece kesin geliyorsun değil mi?"
Bu tarz konuşmalarına şahitlik etmek iğrençti. "İşim çıkmazsa geleceğim."
Gözlerimi devirip adımlarımı hızlandırdım. Onlar hala konuşmaya devam ediyorlardı fakat ben artık net bir şekilde duyamıyordum.
***
Telefonumla uğraşmaya devam ederken her zaman ki gibi Hwayoung'u dinliyordum.
"İnanmıyorum, çocuğun sevgilisi mi varmış?"
"Hıı." Telefonumdan oynadığım oyuna sinir olmakla meşgul olduğum için onu geçiştiriyordum.
"Ondan falan mı hoşlanıyorsun?""Hıı." Böyle zor leveller yapmak kimin aklına gelir ki? Verdikleri görevi bile anlayamamıştım, o kadar karışıktı.
"Oha aşık mısın yoksa?"
"Hıı."
Bazen Hwayoung'un bu kadar uzun süre ne konuştuğunu merak etmiyor değildim. Normalde oturur onu dinlerdim fakat beş cümlesinden altısı beni azarlamakla geçiyordu. Ben de haliyle akışına bırakıp onu dinliyormuş gibi yapıyordum.
Oyun hızlandıkça daha fazla dayanamayıp yanmıştım. "Ahh! Daha görevleri tamamlayamamıştım."
Telefonun tuş kilidini kilitleyip Hwayoung'a döndüğümde donuk bir ifadeyle beni izlediğini fark ettim. "Bir şey mi oldu?"
"Daha iki gündür tanıdığın çocuğa aşık mı oldun sen?" Demek istediği şeyi algılamaya çalışsamda pek anlayamamıştım. "Ne demek istediğini anlamadım. Ben birine mi aşık olmuşum?"
"Sabahtan beri ne soruyorum sana burada? Aşık mı oldun diye sordum, onayladın."
"Haa o mu?" Çarpık bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. "Seni dinlemiyordum, geçiştirmek için öylesine onayladım."
"İnsan arkadaşını dinlemez mi ya?"
Konu değiştirmek amacıyla kampüsten geçen yakışıklılardan birini gösterdim. "Ayarlayayım mı sana?"
"Konuşma benimle."
Oflayıp ona döndüm. "Tamam konuş, dinleyeceğim seni."
Omuz silktiğinde sessiz kalmayı tercih ettim. Beş dakika sonra her şeyi unutup benimle konuşacaktı zaten.
Sessizce oturup beş dakikanın geçmesini beklerken bana doğru gelen Taehyung'la gergince Hwayoung'a döndüm.
"Taehyung geliyor."
İlk başta hala trip atsa da gelen kişiyi görünce tribine ara verdi. "Bunda ne var?"
Evet, ben ona tam olarak dün geceden bahsetmemiştim. Sadece tesadüf olarak karşılaştığım zamanlardan bahsetmiştim.
Hwayoung benim geçmişte ne yaşadığımı bilmiyordu. Anlatmaya da niyetli değildim.
"Bir şey yok, sadece bir an da şaşırdım."
Ağzını açsada Taehyung'un başımıza dikilmesiyle susarak kafasını kaldırdı. "Konuşabilir miyiz?"
Sonunda ben de Taehyung'a baktığımda imayla ekledi. "Yalnız."
Hwayoung istemsizce ayağa kalkıp sessizce mırıldandı. "Ben de gideyim artık, dersim başlayacak."
Onun aklının burada kaldığını çok iyi biliyordum. Meraktan içi içini yiyordur şimdi.
Taehyung, Hwayoung'un kalktığı yere oturduğunda ona döndüm. "Ne var?"
"Dün gece bir soru sormuştum." Evet, sorduğu soruyu hatırlıyordum. "Cevabını vermedin."
"Seni ilgilendirseydi verirdim." Bu çocuk kendini ne sanıyordu? İstediği zaman beni tersleyip istediği zaman da her sorusuna cevap alabileceğini mi?
Gerçekten yanılıyordu. Gitmek için yerimden kalktığımda konuşarak beni durdurmuştu.
"Sorun değil.." Çakmak sesi geldiğinde sigarasını yaktığını anlamam uzun sürmemişti. Zaten bir süre sonra da dumanı görüş açıma girmişti. "Zaten biliyorum."