|9|

5.5K 528 186
                                    

Önümde ki kıza tereddütlü bakışlarımdan gönderirken konuşmaya cesaret edemiyordum. Sessizliğe gömülmüş, sadece yeri izliyordu. Çoğu zaman sessizliğe büründüğü anlar oluyordu. Ve genelde ya canı sıkkınsa ya da sinirliyse böyle davranırdı. O zaman iletişime geçmek oldukça güç oluyor, ağzından laf almaya çalıştıkça bağırıp çağırıp iyice kendi dünyasına çekiliyordu.

Sonrasında ise pişman olup özür diliyordu işte. 

"Yun?" Ama onu sessizce izlemek de istemiyordum. Bir yerden konuya girmek gerekiyordu. Dünden beri ona ulaşamıyordum ve ona ulaşmışken de sessizce onu izlemek, içimden tahminlerde bulunmak istemiyordum. "Dün sana ulaşamadım, bir şey oldu sandım." 

"Şarjım bitmiş."

Yalancı! Şarjının olduğuna emindim. Telefonu bilerek kapatıp beni sinir küpüne çevirmişti. 

"Dün şu çocukla ne konuştunuz?" Bağırması an meselesiydi ve ben de kendimi ona göre ayarlamaya çalışıyordum.

Onu susturacak cevaplar verip üste çıkmalıydım. Yoksa hayatta derdini bana anlatmazdı. Ama beklediğimin aksine yavaşça bana baktı. Şişmiş ve bu yüzden kısılmış gözleri ağladığına işaret ediyordu. Hem de tüm gece..

Benim ise neden ağladığını bilmemem canımı sıkıyordu. Onun en yakın arkadaşıydım söylemesi gerekiyordu. 

"Saçma sapan şeyler." Omuz silkip yorgunluktan güçsüzleşen kollarıyla yan taraında duran çantasını bacaklarına koydu. Elleriyle çantasını karıştırdıktan sonra bir sigara paketiyle birlikte elini çantasından çıkarınca gözlerimi devirdim. "Açıkçası pek dinlediğim söylenemez."

Sessiz fısıldayışları ve sürekli konuyu geçiştirme çabaları artık beni sinirlendiriyordu. Ben ona her derdimi gözüm kapalı anlatırken onun bana birini bile anlatmaması garip hissettiriyordu. Sanki en yakınında olmama rağmen çoğu insandan daha uzak olmak gibi. Bu kötü his kalbimi kırıyor, konuşmamak için kendimi zor tutmama neden oluyordu. "Yun, madem onunla pek bir şey konuşmadın,o zaman neden ağladın?"

Ama lanet merak duygusu tüm hücrelerimi ele geçirmişken ne yapabilirdim ki? Bir şeyleri anlatmalıydı, belki ona yardımcı olabilirdim. O etrafta zombi gibi gezerken ben hiçbir şeyden haberi olmayarak yanında mutlu mesut gezemezdim. Ona destek olamadıktan sonra arkadaş olmamızın bir mantığı yoktu. 

O sigarasını dudaklarının arasına yerleştirip yaktığında yoğun duman karşısında sadece gözlerimi kıstım. Umursamıyordu, bu yüzden cevap verme zahmetine bile girmiyordu. "Yun artık anlatma vaktin gelmedi mi? Ben senin en yakın arkadaşınım."

Derin bir nefes aldı sigarasından, kendisini zehirlemek her daim hoşuna giderdi zaten. "Anlatılacak bir şey yok."

"Olduğunu sen de ben de iyi biliyoruz." 

Bir insanın üzerine gitmekten hoşlanmıyordum. Ama Yun beni gerçekten mecbur bırakıyordu.

"Var ama anlatmayacağım Hwayoung." Yorgun bakışları bir kaç saniye yüzümde oyalandı. Tepkimi ölçmekten çok kararlılığını göstermek ister gibi bir hali vardı. "Yalvarsan da, ağlasan da, benimle bir daha konuşmayacağını söylesen de anlatmayacağım."

Bu kadar mı değersizdim gözünde? Ben dertlerime onunla çare bulmak isterken o bana anlatmaya bile tenezzül etmeyecek miydi? 

Gözlerime yerleşen hayal kırıklığı, kalbimin de tamamen kırıldığının göstergesiydi. Çok önemli bir konu olduğu için anlatmak istemeyebilirdi. Ama ben onun küçüklükten beri arkadaşıydım. Bana yıllardır her şeyini anlatırken bir an da onları benden gizlemesi beni gerçekten de onun gözünde değersiz yapardı. Ya da kesinlikle bana güvenmiyordu. Ben ise sonsuz güveniyor, her şeyi bir çırpıda anlatıp çözümü için bana yardım etmesini istiyordum. 

loser あ taehyung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin