Hafta sonunun güzelliğine güzellik katan bir şey varsa o da kesinlikle mükemmel parlaklıkta olan güneşin tüm güzelliğini insanlara sergilemesiydi. Kesinlikle, bu hoş bir durumdu.
Taehyung, sabaha kadar barda durmasının ardından henüz aldığı parayı cebine sıkıştırıp evine gitmiş, güzel bir duş almıştı. Mutlu hissediyordu.
Bu garip bir mutluluktu ama, uzun zaman sonra önünde yatan mutluluğun farkına varamamasının ardından sonunda o mutluluğu tadabilmesinden kaynaklı bir mutluluktu bu. Garip hissediyordu, Yun ona garip hissettiriyordu. Ona hiç farklı gözle bakmamıştı evet, ama Yun'un ona karşı olan duygularını biliyordu. Duygularını kendisi için bastırmaya çalıştığını ve hiçbir zaman beceremeyip kendisine dahada bağlandığını da biliyordu.
Ve kendisine olan bu bağlılığı son zamanlar da Taehyung'un hoşuna gitmeye başlamıştı. Her gün götürdüğü psikoloğun odasından çıkarken gülümsemesi Taehyung'a güzel geliyordu. Çaktırmamaya çalışsa da bazen bilinçsizce gülüşünde oyalandığı oluyor, fakat Yun bunun pek farkına varamıyordu.
Karşısında ki saate göz ucuyla baktıktan sonra elinde ki telefonu kontrol eden Taehyung yavaşça kaşlarını çatmıştı. Sadece buluşmak için erken bir zaman mı diye düşünüyordu. Tamam, bugün buluşacaklardı ama ona tam bir saat vermemişti. Belki de uyuyordur diye düşünüp biraz daha beklemeye karan veren Taehyung telefonunun tuş kilidini açtı. Ona mesaj atmayacaktı ama gece sabaha karşı ondan gelen mesaja bakacaktı.
Yüzünde istemsizce oluşan gülümsemeye karşı koyamadığı yetmezmiş gibi mesaja girdiğinde daha da genişlemesine neden olmuştu. Sorun değildi onun için, belki hala Yun'a karşı derin hisler beslemiyordu fakat hoşlanıyordu. Ve onun gibi bir insanı kaybetmek istemiyordu. Derin hisler konusunda da sıkıntı çekmiyordu Taehyung, ona aşık olmak konusunda zorlanmayacaktı çünkü.
Derin bir nefes verip saniyelerce mesaja baktı. Hoşuna gitmişti, bir yandan da bazı şeyleri hızlandırmıştı bu mesaj. Mesela Taehyung'un bugün onunla buluştuktan sonra duygularından bahsetmeyi istemesi gibi. Yun'un bu mesajı Taehyung'u cesaretlendirmekle kalmamış, bazı hislerinin de bir yapboz parçası gibi yerlerine oturmasına neden olmuştu.
Ezberlediği cümleye uzun süre baktıktan sonra telefonunun tuş kilidini kilitleyip oturduğu koltuğun kendinden arta kalan boşluğuna koymuş, daha sonra da sıkıntıyla başını geriye atmıştı. Aslında gece çalıştığından uykusu vardı, ama nedense gözlerini kapatmak bile istemiyordu.
Ya uyuyakalıp Yun'la buluşmayı kaçırmaktan korkuyordu, ya da Yun'un mesajının heyecanı uyumasına izin vermiyordu. Taehyung neden olduğunu bilmesede bu ihtimaller zihninde dönüp duruyordu. Ama üzerinde pek durmadı, çünkü her iki ihtimalin ucu da Yun'a dokunuyordu.
Uzun bir süre gözleriyle akrep ve yelkovanın her hareketini takip etse bile kendisini uykunun kollarına bırakamamıştı. Çoktan öğlen olmak üzereydi ve Taehyung hala Yun'u aramakta kararsızdı. Erkenden arayıp aceleci bir tavırda bulunmak veya onu rahatsız etmek istemiyordu. Ama bir yandan da onu aramak ve bir an önce buluşmak istiyordu.
Kararsızlığının ardından derin bir nefes verip hemen yanında duran telefonunu eline aldı. Yun'un çoktan uyandığına kendine inandırmaya çalışarak Yun'u arayacakken ekranı kaplayan isimle durmak zorunda kalmıştı. Elinde ki telefon elini karıncalandırmaya devam ederek titrerken Taehyung bıkkın bir nefes verip telefonu açmıştı.
"Ne var?"
"Bir kere de insan gibi aç şu telefonu." Karşı hatta ki Jimin bıkkınlıkla konuştuktan sonra Taehyung'un ona laf sokmasına izin vermeyerek umursamazca ekledi. "Bugün Yun'la konuştun mu?"