XV | 27 Şubat 2006

2K 339 32
                                    


27.02.2006

Senden daha değerli kimse yok.

Tek bir cümle bir insanı ne kadar mutlu edebilir Molly?

Birkaç aydır tanışıyor olabiliriz ama Eren beni bir kez olsun yargılamadı. Neden yemek yemediğimi, hep uykusuz olduğumu yada sınıftakilerin benimle uğraştığını sormadı. Ama Sanem ile konuşmamı gördükten sonra bir parka gidip oturduğumuz da dakikalarca sessizce oturduk ve o, öylece çekirdik çitledi. En sonunda çitleme sesine gülüp ona döndüğünde karmaşık kahve-sarı saçlarına bakıp, muzur kahverengi gözlerini izledim. Hem alakasız hem de meraklı görünüyorlardı, gülümsedim.

Elimi uzatıp çekirdek paketinden bir avuç çekirdek alıp çitlemeye başladığımızda, bir saat kadar buna devam ettik. En sonunda paket bittiğinde ayağa kalktı ve üzerini silkeledi. Boş paketi yanıma bırakıp bana baktı.

"Sen biraz daha burada kalacak gibisin, benim gitmem gerek," dedi. Öylece onu izliyordum, yaptıklarıyla beni neşelendiriyordu. Üzüntümü geçiyordu, onunla yakın arkadaş olduğumuzdan bu yana, yaklaşık bir aydır, Buğra'yı düşünmüyordum.

Hayata dönmüştüm.

Benden birkaç adım uzaklaştıktan sonra durdu ve elleri pantolununun cebindeydi. Ayaklarıyla yeri eşeledi bir süre, sonra "Unutma," dedi kısık bir sesle. "Senden daha değerli kimse yok."

Rüzgar esmeye başlayıp saçlarım savrulduğunda, onu saç tellerimin arasından uzaklaşırken gördüm. Mutlu olmuştum. Bana değer veriyordu. Saatlerce sessizce oturup, hiçbir şey anlatmamı beklemeyecek kadar değer veriyordu. Hiç sevmediği halde sırf uzun sürsün diye çekirdek çitleyecek kadar değer veriyordu.

Güzel bir duyguydu değer verilmek.

Ve benim için alışılmadık.

Elimdeki boş çekirdek paketini katlayıp çantama koyduğum da gülümsediğimi farkettim. Eren'e değer veriyordum. Buğra gibi değildi; o derece takıntılı, o derece can yakıcı değildi. Buğra'yı sevmek kola ise Eren'i sevmek çaydı. Kola gibi asitli, zarar verici, bağımlılık yapıcı ve karın ağrıtıcıydı Buğra'yı sevmek; Eren ise tam tersi çay gibi samimiydi, içtiğinde gülümsetirdi, her zaman isterdin ve zararlı değildi.

Kimseyi Buğra gibi sevemeyecektim, biliyordum. Tüm çocukluğum, oyunlarım, hayal bilyelerim Buğra olacaktı ama yine de... Bir yine vardı işte Buğra'da takılıp kalma nedenim.

Ayaklanıp parktan çıktığımda deli gibi dolanan Buğra'yı gördüm. Nedensizce nefesimi tuttum, beni görmüştü, bana doğru geliyordu. Sinirli gibiydi ve biraz da dağılmış. Büyük olasılıkla Sanem olanları söylemişti, Buğra'da ona kızmış ve yanıma gelmişti. Bu düşünceme güldüm. Tabiki öyle bir şey yoktu. Bu kötü bakışlar bana kızgındı.

Büyük adımlarla yanıma ulaştığında, "Sanem seninle konuşmam gerektiğini söyledi," dedi. "Benden ayrıldı, Mine. Öylece. Artık yapamazmış."

Çok üzülmüştü. Gözleri kıpkırmızıydı, şişti, ağlamıştı. Sanem için ağlamıştı. Nasıl bu kadar aşıktı ki ona? Belki de kara kedi bendim. Neden onları öylece bırakmamıştım ki?

Eğer, eğer bıraksaydım... Ne dostluğumuz biterdi, ne de bu durumda olurduk!

Konuşmayınca ellerini omuzlarıma koydu. Gözleri bana bakıyordu, aylardır ilk kez bana bakıyordu. Ama sopsoğuktum, hissizdim. Bu kadar şeyden sonra ne önemi vardı ki?

"Sana anlattı değil mi? Sana derdini söyledi. Siz barıştınız ve sorunlarını seninle paylaştı." Bir şey bulmuş gibi kafasını iki yana salladı. "Beni dışarıda mı bıraktınız? Afe-"

Cümlesini tamamlamasına izin vermedim. "Bende sana aşıktım. İlk gördüğüm günden beri..." Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Omuz silktim ilgisizce, yıllarca bu anı beklemiştim. Ona anlatmayı istemiştim ama şimdi öylesine anlamsızdı ki, bende de hiçbir duygu uyanmıyordu.

"İlk kez ne zaman oldu bilmiyorum. Annenin yaptığı kurabiyeleri bana getirdiğinde mi yoksa hayal bilyelerini bana verip, bunlar çok değerli o yüzden sende kalmasını istiyorum dediğinde mi?" Yere bakarak kafamı kaşıdım. "Aslında bir fikrim yok. Tek bildiğim seni çok sevdiğimdi. Sonra Sanem geldi, beni unuttun. Yanınızda öylesine taşıdığınız biri oldum. Hele sevgili olunca tamamen silindim."

Kafasını iki yana sallayıp yanıma oturdu. "Öyle bir şey yoktu, sen hep değerliydin."

"Öyle miydim sahiden?" dedim alay ederek. "Aylardır bir kere aradın mı? Mine nasılsın, yanında olamıyorum ama en azından böyle konuşuruz, diyebilirdin." İşte şimdi gözlerim doluyordu. "Yahu bendim, ben. Senin çocukluğundum, düştüğünde kaldırandım. Bir kere ya, bir kez olsun merak etmez mi insan?"

"Ben..." dedi ve devamını getiremedi. Çünkü hiç aklına gelmemiştim.

"Denedim," dedim gözyaşlarımı silerek. "Siz sevgili olunca desteklemeye çalıştım ama o kadar zordu ki... Her gün el ele, sen onu severken... Ne bileyim, üçüncü kişilikten bile atılmıştım. Dayanamadım kestim ilişkimi. Söylemedim Sanem'e ama anladı. Nasıl anlamasın ki? Sanem, benim Altın Kızım ne de olsa."

Yere bakmayı sürdürüyordu. Bundan sonra hayatımızda yerimiz yoktu, biliyordum. Çok eskilerden bir hatıra olarak kalacaktık birbirimizin zihninde, biraz da yürek sızısı olacaktı. Belki garip bir durum ama bu insanlar olmadan birkaç ay önce yaşayamam diyordum. Hani bir şiir var ya, "Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım," diye işte tam da bu noktadaydım. Artık nefes alabiliyordum, Molly. Buğra ve Sanem olmadan nefes alabiliyordum.

Ama ne yazık oldu bize be, Molly.

Ayağa kalktığımda Buğra da çaresizce ayaklandı. Endişeli görünüyordu ve bir o kadar da sersem. İlk defa beni görüyordu, işte ilk kez ikinci kişiydim. Hayal bilyelerindeki gibi.

Çantamda hep taşıdığım bilyeleri çıkardım, Buğra meraklı gözlerle bana bakıyordu. Birkaç adım atıp onları çöpün içine bıraktığımda koşarak yanıma geldi. "N'apıyorsun?"

"Arkadaşlığımızı bitirdim," dedim rahatlayan bir sesle.

"Bizim arkadaşlığımız bitmez ki," dedi küçüklüğündeki masum haline dönerek. Benim için dayak yediği zamana benziyordu tavırları. "Hallederiz," dedi sanki ona aşık olmam bir sorunmuş gibi. "Anlamadığım için üzgünüm, ama seni hep düşündüm."

"Öyle mi?" dedim biraz daha alay edercesine. "Yüzüklerin Efendisi'ne niye benimle gitmedin ya da orada gördüğünde bir kelime dahi etmedin?"

Yüzü düştü. "Sanem çekiştirdi. O an... Onunla gitmem gerek diye düşündüm, nasılsa..." sesi kısıldı, "...sen beni affederdin."

Evet affedeceğimi düşünmüştü. Onun için orada bekleyeceğimden o kadar emindi ki... Hep öylece kendisine ait olacağımdan o kadar emindi ki...

"Bir kere olsun ben ne istedim diye düşündün mü? Bir kere olsun, benim herhangi bir isteğim Sanem'in isteklerinin önüne geçebildi mi?" Gözyaşlarım pınarlarından taşmıştı bile. "Bir kere olsun, niye beni seçmedin ki?"

Eren'in yaptığı gibi arkamı döndüm ve gökyüzüne bakarak, yeri eşeledim bir süre. Sonra yürümeye başladım, arkamı dönmeden Eren'i bana verdiği için Allah'a şükür ettim.

Eğer o olmasaydı, asla böylesine güçlü duramazdım.

Hayal BilyeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin