Final | 3 Mart 2006

3.2K 434 161
                                    


Bu hikayeye her bölüm yorum yapan @baykussehri @DamlaB06 @SenpaiNoSekai @Lucaheas @Logandra_123 @tuba12360 @ilknuraltuntas_ @isnotnull @SlaDln @hesnaakoru @EbrarOzdinc @BernaAkglAslan @hanzadeabdulazizoglu yapan okuyuculara çok teşekkür ederim.

Bu hikaye yıllardır aklımdaydı, hep başladım ve başlayacağım diyerek geçti zaman. Konusu ve yazım tarzı başka olacaktı. Uzun bir hikaye olmalıydı belki de, ama sonradan kısa ve günlük şeklinde yazasım geldi.  

Kısa bir hikaye olarak başladım bu hikayeye, aslında yorum ve beğeni beklentim çok yoktu. Hatta 10 bölümde bitecekti. Ama sonra öyle güzel yorumlar ve mesajlar aldım ki, 6 bölüm daha uzadı.

Bu macerada benim, Mine ve Molly'nin de yanında olduğunuz için teşekkürler. Anılarınızı ve duygularınızı anlattığınız, içlendiğiniz ve benimsediğiniz için de.

Beni profilimden takip edebilirsiniz, mesaj atmak için de çekinmeyin, geri dönüş yapıyorum.


SON SAYFA - 03.03.2006

Birkaç gün okula gitmedim. Benim ailem ve Eren'in ailesi ortaklık için Çanakkale'ye gitme kararı aldığında garip bir şekilde rahatlamıştım. Artık burada durmak istemiyordum. Bir anlamı yoktu, sadece birbirimizi gördüğümüzde oluşacak pişmanlıklarla doluydu burası.

Kutulara eşyaları yerleştirirken, çocukluk resimlerimizi buldum, Buğra'nın verdiği oyuncak ayıyı, Sanem'in verdiği Barbie bebekleri, annemlere zorla aldırdığımız tetrisi, bir sokak köpeğini evlat edindiğimizde elimizle yaptığımız tasmayı...

Binlerce anı vardı, binlerce gülümseme, binlerce gözyaşı. Gülümsenecek anlar maalesef aklıma zor geliyordu, daha çok içlerine katışmaya çalıştığımı hatırlıyordum. Hatta en sonunda Buğra'nın saklambaç oynarken Sanem ile baş başa kalmak için beni nasıl saf dışı bıraktığını bile hatırladım. Saklamak istediklerimi bile bir poşete koyup çöpe atmak için hazırladım.

Tüm çocukluğumu atıp buradan öyle gidecektim.

Üç büyük poşet çöp çıktığında nefes nefese aşağı indirdim ve can havliyle attım. Çok yorulmuştum. Poşetlerden biri devrildi ve bebeklerden biri yere yuvarlandı. Almak için adım attığında biri eğilip almıştı bile.

Sanem.

Bebeği alıp elinde çevirdi ve bir şeyler hatılayarak acıyla gülümsedi. "Bunu çok sevdiğim için vermiştim." Çöplere baktı. "Atacağını bilsem vermezdim."

Ona düz düz bakmaya devam ettiğimde, "Taşınıyormuşsunuz," dedi.

Evet anlamında kafamı sallamakla yetindim. Yanıma gelerek bebeği çöp torbasının içine bıraktı, elleri titriyordu.

"Ben sadece böyle gitmeni istemedim. Keşke haber verseydin..." Sonra kafasını iki yana salladı. "O kadar saçma bir şey için aramız bozuldu ki, daha iyisini yapamaz mıyız? Ben seni çok özledim."

Yapamazdık.

İlk kez konuştuğumda sesim titriyordu, oysa çok soğukkanlı olduğumu düşünüyordum. "Olmaz."

"Sen de hatalıydın," diye bağırdı acıyla. "Bana söylemeliydin. Öylece durdun ve birden ilişkini kestin. Nasıl bütün suç bizimmiş gibi davranıyorsun?"

Mavi gözleri dolu doluydu, üzgündü ve zayıflamıştı. Biliyordum ki, o da üzülmüştü.

"Aranıza girmek istememiştim," diyebildim kafamı yukarı kaldırarak. Eğer yapmazsam gözyaşları iki yandan akmaya başlayacaktı. "Yapabilirim sandım. Bir de sanırım, sen anlarsın demiştim. Sen benim Altın Kızım'dın anlamalıydın."

"Özür dilerim," dedi gözyaşları içinde.

Artık gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya başlamıştı. "Biliyorum," dedim. Biliyordum sahiden, ama daha fazlasını yapamazdım ki...

"Benim için Buğra bu kadar önemli değildi. Senin kadar değildi." Burnunu çekti. "Ama bana karşı Buğra'yı tercih ettin. Eğer anlatsaydın, ayrılırdım. Yapardım ama sen çekip gitmeyi tercih ettin." Suçlayan gözleri bana dikti. "Senin için onu bırakamayacağımı düşündün. Nasıl yaparsın?"

Haklıydı. Bırakmayacağını düşünmüştüm. Sanırım bu oyunda hepimiz birbirimize ihanet etmiştik.

"Ben anlamanız gerektiğini düşündüm, arkadaşımızdınız. Anlarsınız sandım. Anlamadınız." Bu onların hatasıydı. "Gelip desteklemeye çalıştım, ama yapamadım. Söyleyemedim de..." Bu benim hatamdı.

"Buğra her seferinde ama her seferin de seni seçti." Bu Buğra'nın hatasıydı. "Sen de anladığın halde sırf kırgınlığını yok etmek için devam ettin." Bu da Sanem'in hatasıydı.

Arkamı dönüp giderken gözyaşlarımı sildim ve omzumu dikleştirdim. "Ama en büyük hata dostluğumuzdaydı. Hiçbirimiz bunu aşamadık." Derin bir nefes aldım, çocukluğumu ve en yakın arkadaşımı arkada bırakacaktım. Bir hıçkırık sesi üzüntümü yuttu. "Hoşçakal," dedim ve içeri girdim.

Şimdi Çanakkale'ye giderken merak ediyorum da Molly, onları yıllarca göremeyeceğim.

Bu dostluğun hakettiği bu değildi.

Hepimiz hatalıydık ama... Her şey nasıl bu hale gelebildi?

Eren yanımda uyuyor, ben onların arabasıyla gidiyorum.

Bütün gece mızmızlanmamı ve ağlamamı çekti. Gözkapaklarım şişene kadar ağladım. O da sabırla saçımı okşadı, en sonunda sustuğumda gülümsedi. "Benim sevgilim olsana," dedi şak diye.

Şaşkınlıkla ona baktığımda "Şimdi değil," dedi. "Hazır olduğunda." Gülümsedi ve saçlarımı okşamaya devam etti. Islak gözlerimi kapattım ve gülümsedim. "Beni çok seveceksin küçük hanım, ama ben sizi, beni sevdiğinizden daha çok seveceğim."

Molly, sevilmek güzel şeymiş sonunda öğrendim.

Bir süre burada olmayacağım, beni merak etme. Bu kadar acının yaşandığı, hayatımın keskin çizgilerle ayrıldığı bu günlüğü bir süre görmemem daha iyi olacak.

Ama eminim ki, seninle yine görüşeceğiz ve sen bu sürede iyi olacaksın.

Bekle beni, Molly.

Sevgilerle,

Mine.

Hayal BilyeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin