BÖLÜM 4

132 31 23
                                    

Kapıdan içeri orta boylu, hafif kirli sakallı, beyaz tenli ve sempatik birine benzeyen bir  adam girdi. Neşeli bir ses tonuyla " selam " dedi. Hızla yerine oturup şunları söyledi:

- "kusura bakmayın. Yolda arabam arızalandı da. Bir kurye olmasaydı zor yetişirdim."

Böyle bir adam Toprak Bey' le nasıl anlaşıyor. Hala anlamış değilim. Çünkü adamın hareketleri Toprak Bey' in hareketlerinin tam tersiydi. Diye düşünürken gelen adam bana şu soruyu sordu:

- "Sen yeni misin ya? Seni daha önce hiç görmedim."
Ben tam cevap verecekken Toprak Bey atıldı:

- "o benim yeni asistanım Oğuzhan. Daha fazla soru sormayacaksan misafirlerimizi bekletmeyelim ha."Dedi dişlerinin arasından.

Ben saate bıkkınlıkla bakarken saat 09.30' u gösteriyordu ve tam bir buçuk saattir toplantıdaydık. Sabahtan beri bir lokma bile atmadım ağzıma ve inanılmaz derecede yorgundum. İlk iş günüm olmasına rağmen...
Derken omuzumdaki dürtmeyle birden irkildim.

- "Hadisene toplantı bitti diyorum. Ama istersen kalıp sandalyelerle toplantıya devam edebilirsin."
Dediğinde herkesin gittiğinin farkına vardım.

- "Duymadım Toprak Bey. Tamam geliyorum."
Dedikten sonra Toprak Bey' in odasına gittik. Odaya girdiğimizde iki masanın olduğunu görünce aynı odada çalışacağımız geç olmadı. Yine de emin olmak için Toprak Bey' e şu soruyu sordum:

- "Şey acaba ben nerede çalışacağım? "
Bay ukala ikinci masayı göstererek:

- "Bu masa uygun mudur acaba hanımefendi? "

Alay etmeden de durmuyor bu ukala.
Gözlerimi devirip:

- " Tamam o zaman."Dedim ve ardından şunları sıraladım: 

- " Saat epey geç oldu. Sizin de işiniz bittiyse artık çıkabilir miyim?"

- "Ne gitmesi canım ya daha yeni başlıyoruz."
Allah' ım öldürecek mi bu adam beni? Eğer tüm bunlar araba içinse daha fazlası onda var.

- "İyide saat çok geç olmadı mı?"

Ben bunları söylerken gözü kolundaki saate kaydı.

- "Saat daha 10.30 sabaha daha 08.30 saat var. Bence bir asistan için üç saatlik uyku, bir saat yemek ihtiyacı yeter."

- "İyide şirkette bizden başka kimse kalmadı."

Bir patronun çalışanlarından fazla çalışması çok anormal geliyor. Neyse unutmuyoruz; dengesizden normal hareket beklenmez. Diye içimden düşünürken parmak şıplatma sesiyle kendime geldim.

- " Şirkette kimsenin olmaması bizi bağlamaz. Yarın bir toplantı var ve ön hazırlığı yapmamız gerekiyor. Daha fazla oyalanmadan eve gidelim."

- "Nasıl yani, şirkette çalışalım işte."

-  "Senin de bir dediğin bir dediğini tutmuyor. Şirket boş dedin eve gidelim dedim, şu an eve gideceğiz şirkette çalışalım diyorsun."

- "Tamam. Ama lütfen fazla çalışmayalım..."
Toprak Bey devamını beklemeden söze atladı:

- "Ona evde karar vereceğiz. Şimdi masanın üzerindeki al ve beni takip et."
O bunları söylerken masadaki dosyalara baktım ve şaşkınlıkla:

- "Nee? Bunların hepsini ben mi taşıyacağım? "
Bana dönüp soğukkanlı bir şekilde:

- "Tabiki sen taşıyacaksın. Ben mi taşayacağım?"

El insaf be adam! Vicdansız ukala
Diye söylenirken oflayarak kaba mavi dosyaları kaldırmaya çalıştım.
Bu sırada Toprak Bey' de arkasına bakmadan ilerliyordu.
Dosyaları taşımaya çalışırken kollarımda artan ağırlıkla yüksek bir gürültüyle dosyalarla düşmem bir oldu.

- "Aayyy."Diye çığlıkla karışık bir ses çıktı ağzımdan. Boş olan şirkette sesimin yankılandığını farkettim. Toprak Bey' de telaşla arkasını döndü: 

- "Noldu? Dosyalar iyi mi?"
- "Nee? Dosyalar mı? Ben düştüm Toprak Bey, dosyalar iyi! Merak etmeyin."

Allah' ım öküzlükte son moda olmalı karşımdaki bu adam.

- "İyi madem. Ver iki dosyayı." Dedi yanıma yaklaşarak. Bende yerimden kıpırdamadan:

- "Pardon da burda on dosya var. Sekiz tanesini ben mi taşıyacağım? "

- "Neden olmasın. Bunları aldığıma şükret sen."

- "Tamam ya kaldırıyorum." Dedikten sonra kendimle birlikte dosyaları da kaldırdım. Şirketten çıkıp garaja doğru ilerledik. Toprak Bey' in bindiği araba sabah bana çarptığı arabadan çok farklıydı. Arabada hiç konuşmadan ilerledik ve sonunda koca bir villanın önünde buldum kendimi. Toprak Bey arabadan indi:

- "Hadi gel."Deyip dosyalarla birlikte eve doğru yürüdük.
Benden önce içeri girdi. Ardından bende içeri girerken gözüme takılanlar, loş ortamdaki krem tonunda spor bir L koltuk, şömine ve gözlerini bana dikmiş bir köpek! Ne yapacağımı şaşırarak elimdekileri kapının girişine hızlı bir şekilde fırlatıp hala açık olan kapıdan hızla kaçtım. Ben hızla koşmaya devam ederken Toprak Bey' in sesiyle durdum.

- "Heyy! Nereye gittiğini sanıyorsun?"
Nefes nefese kalmışken ona cevap verdim:

- "Ben o köpeğin olduğu yerde durmam."

- "Onun adı köpek değil Laki."

- "Adı her neyse ben onun olduğu yerde duramam!"

- "Onu dışarıya çıkaramam. Dışarısı çok soğuk, her an yağmur yağabilir. "

- "O zaman size yardımcı olabilecek bir asistan yok! "

- "Neyse sen içeri geç dosyaları hazırla, bende Laki' yi hallediyorum." Sonra Laki' ye dönüp:
- "Hadi oğlum seni saklayalım bu caniden."

- "Ben cani değilim. Sadece korkuyorum."

Ben koltukta oturmuş dosyaları hazırlarken oda merdivenlerde belirdi ama bir dakika üzerini değişmiş. Siyah, beyaz çizgili bol bir pijama ve havaların soğuk olmasına rağmen ince desensiz  siyah uzun kollu bir üst giyinmişti. Bana:

- "Biraz bekle şömineyi yakıp geliyorum." Dedi
Bir süre sonra gelip yanıma oturdu ve bana hiç beklemediğim bir anda:

- "NİSAN o dosyaları bana uzatır mısın? "
Adımı onun ağzından duymak bana çok şaşırtocı gelmişti. Önce şaşırmamın bana verdiği yetkiye dayanarak dalgınlaştım ve hafif bir dürtülmeden sonra bana denileni yaptım. Biz işe dalmışken Toprak Bey esneyerek bana döndü:

- "İki dakika bekle. Kahve  yapmaya gideceğim."

- "Benim daha iyi bir fikrim var. Siz uyumaya gidin bende evime gideyim. Çok geç oldu zaten."

Oda saati yoklarken şunları söyledi: 

- "Offff tamam. Haklısın galiba."

- "O zaman ben gidiyorum."

- "iyi bende bu vesileyle Laki' mi kurtarayım."

- "özürlerimi iletirsiniz. İyi geceler Toprak Bey."
Gözlerini devirip başını sallayarak:

- "İyi geceler."Dedi.

Dışarıda çok kötü bir yağmur vardı. En kötüsüde yanımda şemsiyem yoktu ve yürüyerek gitmek zorundaydım. Böylesine bir odunda ilk defa görüyorım doğrusu. Beni eve götürmeyi bile teklif etmemişti.
Yarım saattir yoldaydım ve sırılsıklam oldum. Soğuktan ölmek üzereydim.

Ben kaldırımda yürürken yolun karşı tarafından yüzünü karanlıkta seçemediğim, deri montlu biri bana doğru yürüdü.
İçimde büyük bir korkuyla adımlarımı hızlandırdım.



Multide Toprak varr

İSİMSİZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin