Aklında binbir düşünce yüzünde her zaman ki gülümsemesiyle parktan içeri girdi Damla. Her zaman ki masalarına yöneldi. Asya el salliyordu ona. Arkadaşları rica etmese şu Merve ile hayatta aynı masaya.oturmazdı ya neyse. Masaya geçip tek tek sarıldı arkadaşlarına Merve'ye sarılırken kendi vücudundan tiksindi temas ettiği her yerden tiksindi. çaktırmamak için gülümseyerek ayrıldı Merve den. Ilk konuşan Dilan olmuştu her zaman ki tez canlılığıyla
- Ee kızlar duydunuz mu mahalleye yeni bir kahve açılıyormuş kim acaba???
Kızlar hep bir ağızdan gülüştüler
Asya - biz nerden bilelim canım hem böyle şeyleri sen bilirsin sen bile bilmiyorsan biz nerden bilelim :)
Dilan - sır gibi sahibi kimse kim olduğunu bilmiyor. Sordum etrafa kimse görmemiş adamı çok gizemli
Damla - aman bizene ya kimse kim. Belli ki yabancı buradan olsa bilirdin sen.
Merve - belki de buradandır kim bilir
Dilan - sen bir şey mi biliyorsun yoksa
Bütün gözler merveye dönmüştü.
Merve - yok canım ne bilecem sır gibi dedin ya ondan dedim hani buradandır da duyulmamasini istemiştir felan diye.
Asya - iyi öyle olsun bakalım.
Bol kahkaha ve dedikoduyla geçen iki saat yeşil harelerin gözetiminde olduğunu bilmeden geçti Damla için. özlemle titreşen açık yeşil hareler Damla nın gülüşünü kaydeder beynine. Gülerken derin kahvelerinin kenarlarında oluşan ince çizgileri saçlarının öne doğru savruluşunu kiraz dudaklarının yukarı doğru kıvrılışını açığa çıkan inci dişlerini yanaklarında oluşan minik belli belirsiz çukurları... Bir bir zihnine kazıdı. Yumdu yeşil harelerini. Döndü sırtını kalbine adım adım uzaklaştı parktan orada bıraktığı yüreğinden...
...
Kol kola çıktılar parktan Merve işim var mahalleye gelmeyecem deyip ayrılmıştı yanlarından. Iyi ki gitmişti yoksa Damla daha fazla dayanamayacaktı onun varlığına. Dilanlarin evinin önüne gelince durdular vedalaşıp ayrıldılar.
Eve geldiklerinde Candan teyze bağırdı camdan
- nerde kaldın kaç saattir daha bir ton iş var söylene söylene girdi içeri. Gülüşerek üç katlı binadan içeri girdiler.
(alt katta mehmet ve kardeşi oturuyordu yetimlerdi. Orta katta Asya lar oturuyordu. Babası beş yıl önce vefat etmişti. en üst katta Damlalar oturuyordu. çatı katı vardı birde damlalarin eviyle birlesikti Damla nın odasıydı orası.)- sultanım ben geldiim
- hah geldin mi al şunu da ekmek alıp gel hadi yemek hazır
- of anne ya gelir gelmez. Arasaydın gelirken alırdım işte
söylene söylene mahalle bakkalına kadar geldi DamlaBakkaldan içeri girip dolaptan ekmekleri aldı tezgaha doğru geldi ekmeği ve parayı bıraktı tezgaha doğru çılgın iç sesi devredeydi. iki ekmek aldım eve gidiyoooruumm
- al bakalım
- sagol hüsnü amca kolay gelsin diyerek arkasını döner tam dükkandan çıkacakken duyduklarıyla olduğu yerde kaldı
- candan in oğlu gelmiş diyorlar doğru mu? Gelmiş mi Altemur?
-
Bi.. bilmiyorum hüsnü amca diyerek hızla çıktı bakkaldan. Zihninde kocaman soru işaretleri. Bir yanı gelmiş olmasını deli gibi isterken bir yanı gelmemiş olmasını diliyordu. Içinde bulunduğu duygu karmaşasıyla eve doğru hızla yürüdü. Tam evin önüne gelmişken onun sesiyle yola çakıldı adımları. özlemi dışarı çıkmak için kalbinin kapılarını çaliyordu her saniye dahada hızlanıyordu kalp atışları.Altemur - Damla
Adını onun ağzından adını duymak dünyanın en güzel melodisinden daha güzeldi. Yavaşça arkasını.döndü Damla baktı özlemini duyduğu yüze.
- hoşgeldin demeyecek misin abine
Diyerek elini uzattı tokalaşmak için abi kelimesi milyonlarca ok fırlattı kalbine , kahvelerine acı doldu gülümsedi inatla.
Madem hic bir şey olmamış gibi farzediliyordu o zaman Damla da yok farzedecekti. Uzattığı eline baktı gülümsedi ve kollarını boynuna doladı sevdiği adamın. hasret kaldığı kokusunu doya doya içine çekti. Hapsetti unutamadığı bu kokuyu zihnine.- hoşgeldin Altemur abi.
Altemur un havada asılı kalan elini işaret etti gulerek
- ne o Altemur abi kardeşine tokalaşarak mi selam verecektin bunca zaman sonra. Bu ne resmiyet sanki yabancıymışım gibi.
Gülerek konusmustu Damla cevap alamayınca binadan içeri girdi ve hızla yukarı çıkmaya başladı. Arkasından çıkan tok adım seslerini duyabiliyordu ama arkasını dönmedi. Biliyordu çünkü bakarsa eğer bir daha gözlerine dayanamazdi. Sarılıp o mis kokusunu içine çekerek akıtırdı o güçlü omuzlara göz yaşlarını. özledim derdi çok özledim. dönmedi arkasına. Eve girdi kapıyı kapattu sırtını dayadı soğuk tahtaya yumdu gözlerini bir kez daha gömdü acısını gözlerine, gözlerinin acı kahvesine...
Ekmeği mutfak masasına bıraktı.
- ben aç değilim sultanım biraz uyuyacam
diyerek öptü annesinin tombul yanaklarını. Odasına çıkan ahşap merdivenlere geldiğinde annesinin sesini duydu- aç açına uyunur mu hiç bir iki lokma bir şey yeseydin bari.
- aç değilim anne sonra acıkırsam yerim olur mu
Başını sallayarak onayladı kızını.sultan hanım onayı alinca hızlan çıktı odasına hava kararmaya başlamıştı. Yatağının üzerine oturup camdan gökyüzüne baktı. Bir zamanlar beraber seyrettikleri gökyüzüne. Belki şimdi beraber izlememiyorlardi ama hâlâ aynı gökyüzüne bakıyorlardı. En azından aynı çatı altindayiz diye fısıldadı iç sesi. Yumdu gözlerini usul usul akıttı göz yaşlarını. Sessizce , herkesten habersiz yasadı acısını. O an bir karar verdi genç kız abi demesini istiyorsa.diyecekti kardeşi gibi görüyorsa öyle davranacaktı. acısını sevgisini ona yansitmayacakti. Artık zayıf gözükmeyecekti güçlü duracakti.
Altemur
ağır ağır çıktı merdivenlerden kimseye geldiğini haber vermemisti supriz olacaktı herkese. Artık mahallesine geri dönmüştü. Ipleri eline almasının vakti gelmişti. Zili çaldı usulca kapıyı açan kardeşiydi- abiiii anne anne koş abim gelmiş
Sıkıca sarıldı asya abisine
- oglummm
Annesi sarıldı oğluna sesi titriyordu oğlum derken ne çok.ozlemisti yaralı yavrusunu.- geç içeri hadi sofrada hazır heber verseydin keşke sevdiğin şeyleri yapardım.
Içeri geçtiler. Altemur kendini koltuğa bıraktı.
- gerek yok anne zaten bundan sonra buradayım
- ne demek buradayım oğlum işin ne olacak
- birikim yaptım yeterince kahve açacağım buraya burdayım yanı bundan sonra ne o sevinmedin mi yoksa
- o nasıl söz sevinmez olur muyum hiç.
........
Camdan dışarıyı seyrediyordu. Altemur buranın gecesini bir başka severdi bir başka güzel olurdu. Yıldızlar parıl parıldı hep. Ay her zaman ki gibi bütün heybetiyle duruyordu. Başka yerde görmemişti bu kadar güzel gökyüzünü belirgin yıldızları. Her şeyden önce küçükken sığındığı şeydi gök yüzü. Babasından yok yere yediği dayakları ağır işkenceleri göğe anlatırdı. Sığınırdı. Bir an önce gece olsa da babam yatsa diye beklerdi yıldızları dört gözle. Bu yüzden çok severdi geceleri kurtarıcısıydi geceler sığınağıydi. Bir de derin kahve gözler en çok ta onlara sığınırdı. Ama artık sığınmak yoktu. Artık ben korkmayacam ben sığınmayacam. Korkulmasi gereken kişi benim artık korkacak kişi değilim. Artık benden korkup sığınacaklar. ben değil. O küçük yaralı zayıf çocuk yoktu artık. Güçlüydü bu mahalle onun gücünü kabullenecekti. Bu mahalle ondan sorulacakti. Yatağına geçti usulca ve derin uykusuna yattı.Ve ilk bölüm uzun zamandır.paylaşmak istiyordum ama ancak toplayabildim cesaretimi. Bu benim ilk hikayem umarım okursunuz.ve beğenirsiniz.. Okursanız desteklerinizi eksik etmeyin lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Delikanlısı-Altemur
RomanceAltemur... Adının anlamı gibiydi tıpkı. O ateşti. Yüreğindeki yangına tesiri olmayan bir ateş. Demir kadar sert. Ve belli etmesede aşkla dolu bir kalp. Böyle adamlar güzel severdi. kendinden koruyacak kadar güzel severdi. Ondan uzak kaldığında acı ç...