BÖLÜM ŞARKISI: The Weekend-The Hills
Çırağı""Acı ve üzüntü, vicdan ve derin bir yürek için her zaman zorunludur."
-Dostoyevski, "Suç ve Ceza"
Hiçbir zaman havalı girişlerin insanı olmamıştım. Kabuğuma çekilip başrol oyuncuları izlemeyi severdim. Filme yön veren, gidişatını yazıp çizen ben değil de başkaları olurdu hep. Ancak bu sefer farklıydı. Bu sefer o başrol koltuğunda bir başkası değil, ben oturuyordum. İlk defa hayat denen uzun metrajlı filmde asıl oyuncu bendim. Bundan da şikâyetçi değildim şimdilik.
"Bu kadar özlendiğimi bilmiyordum. Gözlerim yaşardı doğrusu."
Alaycı sözlerim bomba etkisi yaratıp sessizliğin ortasına düşerken Yağız bir şey deme ihtiyacı hissetmiş gibi girdiği şoktan sıyrıldı. Bembeyaz olmuş yüzünde kızgın bir ifade yer edindi; biçimli kaşları biraz hayret biraz da öfkeyle çatıldı.
"Senin burada ne işin var?"
Saçlarımı tek elimle dağıtıp hınzırca sırıttım. "Ah, yarışçını böyle mi tebrik ediyorsun?"
"Yarışçın mı?" Kalabalıktan şaşkınlık nidaları yükseldi. "Yağız için mi yarıştın?"
Cevap vermek için ağzımı araladığım sırada belime sarılan bir kol beni durdurdu. Çağın beni korumak için kendisine doğru çekerken sesimi çıkarmayıp ona izin verdim. Az sonra işler karışacaktı; insanların tepkisini kestiremediğinden de beni yakınında tutmak istiyordu. Gece karası gözleri direk Yağız'a kitlenmişti. Sakin gözüküyordu ancak bu soğukkanlı maskenin altındaki öfkeyi sezebiliyordum. İyi olduğumu anlatmak maksadıyla elini sıktım.
"Çağın..." diye fısıldadım. Bakışları Yağız'dan ayrılıp bana sabitlendi. "Halledebilirim."
"Tedbirli olmakta sorun yok," dedi. Tutuşunu kastediyordu.
"Yanımda dur ama şu anlık müdahale etme, lütfen."
Ricam karşısında tereddüt etse de isteğime karşı gelmeyip kolunu belimden çekti ama elimi tutan elini bırakmayıp bana alan tanıdı ve geriye çekildi. Dudaklarımı oynatarak ona teşekkür ettim ve ardından bir açıklama bekleyen Yağız'a ve diğerlerine döndüm.
"Kafanızın karıştığını biliyorum," diyerek neredeyse yüz kez aklımdan geçirdiğim açıklamama başladım. "Bazılarınızın beni tanıdığını bazılarınız için ise yabancı biri olduğumu da biliyorum. Hatta içinizden "Ne saçmalıyor bu?" diye de geçiriyor olabilirsiniz. Bir açıklığa kavuşturmak için size her şeyi anlatacağım."
Sertçe yutkundum. Bunları söylemek zor geliyordu. Sanki boğazımda koca bir taş vardı da her cümle kurduğumda o taş büyüyor ve aşağıya doğru yol alıp nefes borumu tıkıyordu. Öyle bir acı, zorlanma hissediyordum.
"Ben Eymen Akça. Bundan üç yıl önce Viperaların üyesiydim. Bu sahada defalarca kez yarıştım, aklınıza gelmeyecek anlara şahit oldum. İftiraya uğradım, öldürülmek istendim, yaralandım. Ancak yılmadım. Kanlı canlı karşınızda duruyorum. Buraya da hak ettiğimi almaya geldim."
Çağın elimi sıktı. Teninden akan güven kalbime çöreklendi ve beni rahatlattı.
"Sen neden bahsediyorsun?" diye kükredi Yağız. Üzerime atlamamak için kendini zor tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Binlerce Anı
JugendliteraturGeçmişin karanlık gölgesi seni takip ederken hissetmek ne kadar kolay olabilirdi? Buzdan kalbin ve kumral bir oğlan hayatında yer edinmişken eskiler seni mağlup edebilir miydi? Eski defterlerin açıldığı bir oyuna; binlerce kez anıları hatırlamaya va...