BÖLÜM ŞARKISI: Nina Nesbitt-Chewing Gum.
"İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. Bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. Gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi biri olmadığını görüyorsun."
-John Steinbeck, "Fareler ve İnsanlar"
Tam anlamıyla ayakta durur vaziyete gelince Çağın ve Alkan'a mesaj atıp hazırlanmaya başlamıştım. Dün o kadar yorgun düşmüştüm ki öğleden sonra uyanabilmiştim. Gözlerimin şiş olduğuna adım gibi emindim ancak umursamıyor ve daha önce hiç yapmadığım bir şekilde kendimi makyajın güvenilir ellerine bırakıyordum. Şu iş hız kazanıp elle tutulur verilere ulaştığımızda gönül rahatlığıyla güzel bir uyku çekebilecektim. O zamana dek sert kahveler vazgeçilmezim olacaktı. Tıpkı şu anda elimde tuttuğum şekersiz ve sütsüz, tam anlamıyla insanı ayıltacak kahve gibi...
Kupayı onuncu defa dudaklarıma götürdüğümde huzursuz edici sessizliği bıçak gibi kesen kapının çalınması oldu. Yavaş hareketlerle kupamı mutfak masasına bırakıp dakikalar öncesi sandalyenin sırtına astığım ceketi elime aldım ve zil ısrarla ikinci kez çaldığında kapıyı açtım.
Kapının pervazına yaslanmış vaziyette beni bekleyen Çağın yorgun bir gülümsemeyi dudaklarına yerleştirdi. Düne göre iyi görünüyordu. O da benim gibi uyumuş, duşunu almış ve en azından bir saatte olsa kafasını dağıtmış olmalıydı.
"Düne göre nasılsın?"
"Bomba gibiyim," dedim. Anahtarlarımı portmantodan kapıp kapıyı kilitledim ve ceketimi üzerime geçirdim. Yaz ayında olsak da rüzgârın serinletici etkisi devam ediyordu.
"Uykuya muhtaçtık."
"Evet, biraz mola vermenin iyi gelmediğini söyleyemem."
"Sana 'insansın' derken ciddiydim. Daha önce bitap düşmediğine şaşırıyorum."
"İyi bir motivasyon kaynağım var," dedim ve gülerek omzuna vurdum. Yan yana yürümeye başladık.
"Eh, insanları analiz etmede iyiyimdir."
Garaj kapısını işaret ederek, "Araba ile mi gideceğiz?" diye sordu.
Başımı iki yana salladım. "Hayır, başka bir arabayla girip içeriden farklı bir arabayla çıkarsak dikkat çeker. Motosikletle gitmeyi düşünmüştüm."
"Tahmin etmiştim. Ben de gelirken kızımla gelmiştim zaten."
Son model motosikleti görüş alanıma girdiğinde istemsizce sırıttım. Çağın'ı başka araçla düşünemiyordum. O ve motosikleti ayrılmaz bir ikiliydi.
Motosikletin yanına asılı kasklardan birini bana uzattı ve arkasına geçmem için beni bekledi.
"Bir dakika," dedim. "Alkan gelmeyecek mi?"
"Onunla orada buluşacağız. Bir işi varmış, oraya direk geçerim dedi."
"Aynen böyle mi söyledi?" diye sordum. Alkan ve ciddiyet? Hangi dağda kurt ölmüştü?
"Arada takıldı elbette ama ben sansürleyerek söyledim. Cümle fazlasıyla 'aşk kumruları' ve 'fazla oynaşmayın' kalıplarını içeriyordu."
"Sansürlemek makul bir seçim olmuş."
Kaskı takıp alt tarafındaki emniyet kemerini geçirdim ve çevik hareketlerle motosiklete çıkıp kollarımı beline sardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Binlerce Anı
Roman pour AdolescentsGeçmişin karanlık gölgesi seni takip ederken hissetmek ne kadar kolay olabilirdi? Buzdan kalbin ve kumral bir oğlan hayatında yer edinmişken eskiler seni mağlup edebilir miydi? Eski defterlerin açıldığı bir oyuna; binlerce kez anıları hatırlamaya va...