BÖLÜM ŞARKISI: Ed Sheeran- Castle On The Hill.
"Yüreğini kolla Aureliano, ölmeden çürüyorsun."
-Gabriel Garcia Marquez, "Yüzyıllık Yalnızlık"
Geçmişin silik toz bulutu şimdinin üzerine örtüldüğünde geleceğin güneşi birer anıdan ibaret gözükürdü gözüme. Geçmiş, var olan zamanın önüne geçiyordu kimi zaman. O anlar ne kadar sayılı gözükse de hayatımda saliselik de olsa bir yer kaplıyordu.
Viperalara girişim o anlardan biriydi. Dizilerdeki ana karakterin yaşadığı o duygusal an ve hatıraların hücum edişi benim de başıma gelmişti. Parmaklarımın arasında döndürdüğüm kupa elimden kayıp düştüğünde zaman kavramına yine hâkim olabilmiştim. Kupa tuzla buz olduğunda ağır hareketlerle eğilip kırılan parçaları topladım. Elimi kesme riskini göze almıştım. Ruh halimin bulanık olması bu riski en üst seviyeye çıkarsa da umursamazlık pelerinimi üzerime geçirmiştim.
"Elini keseceksin."
Çağın'ın tok sesi kulaklarıma dolduğunda parçalarımı toparlama işlemini çoktan bitirmiştim. "Bitirdim bile."
Kırık kupadan geriye kalanlar çöpü boylarken üç çift gözün üzerimde olduğunun bilincindeydim. Sırtımda bakışlarının ağırlığını hissediyordum.
"Viperalara geri dönmek kolay olmayacak," diyerek saatlerdir süren sessizliğini bozdu Kayahan. Yuvarlak maun masanın üzerindeki cam kadehi almak için uzandı. İçinde viski olduğunu tahmin ettiğim bir sıvı vardı. Uzun parmaklarının arasında kaydırdığı kadehi dudaklarına yaslarken tekli koltukta oturan bana soğuk bir bakış attı. Viperalara girmemi onaylamadığının farkındaydım ancak yanıma geldiğinden beri var olan soğukluğundan bunun istememekten çok daha fazlası olduğunu anlamıştım.
Eski günlere dönme fikrinden delicesine nefret ediyordu.
"Senden bir gösteri bekleyecekler."
"O zaman biz de onlara istedikleri gösteriyi sunarız," dedim çatallaşmış bir sesle. Yaz ayında olmamıza rağmen garip bir şekilde üşüyordum. İçtiğim onca sıcak kahveye rağmen hala ısınamamıştım. Sanırım hasta oluyordum.
"Ne tür bir gösteri istiyorlar?"
Çağın dizlerimin üzerinde yumruk yaptığım ellerimi tutup avuçlarının arasına aldı. Buz tutan tenim anında sıcaklığıyla ısındı. Koltuğun kolçağına oturmuş, Kayahan'ın diyeceklerini dinliyordu.
"Yarışmalara katılmanı isteyecekler. Sonra düzenlenen her bir Şafak Doğuşuna..."
Şafak Doğuşu, yarışlardan sonra birinciler arasında düzenlenen partilerdi. Birçoğu sızana kadar içer, birinci olmanın tadını dibine kadar çıkarırdı. Birçoğu ise yalnız kalmayı seçer ve bir köşeye çekilip geceyi somurtarak geçirirdi. İkinci seçenek gözüme ne kadar cazip gözükse de benden istenenin birinci seçenek olduğunun farkındaydım. Bunu yapmak içimden gelmese de zorundaydım. En azından dikkat çekmemem ve oyunu kuralına göre oynamam gerekiyordu. Bunu başarabilirdim hiç olmazsa.
"Zor değil, yapabilirim."
"Eymen..."
"Biliyorum, Kayahan..." dedim iç çekerek. Bunun zor olduğunu biliyorum ama başka çarem yok. "Biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Binlerce Anı
Ficção AdolescenteGeçmişin karanlık gölgesi seni takip ederken hissetmek ne kadar kolay olabilirdi? Buzdan kalbin ve kumral bir oğlan hayatında yer edinmişken eskiler seni mağlup edebilir miydi? Eski defterlerin açıldığı bir oyuna; binlerce kez anıları hatırlamaya va...