Enes hoca eşliğinde bir kaç saat oturmuşduk.
Güzel vakit geçirmiştik.
Hazarla sohbet ettim.
Edebiyata ilgi duyduğunu söyledi sevinmiştim.
Ama mimarlık okuduğunu duyunca üzüldüm.
Buna Elvin sevinmişti en çok.
Pelin hoca artık kalkmamız gerektiğini söyledi.
Yurt için son gün olduğunu.
Üzülüyorduk artık.
Zordu kaç yıl burada kalmıştık.
Yurda girdiğimizde odalara dağılmıştık.
Aklıma şıp gelip oturdu.
Gözleri ne kadar da güzeldi.
Enes hocayla konuşurken ses tonu bile güzeldi.
Ben birini beğenmeye başlamıştım.
Neden kendimi bu kadar kaptırdım hiç bir fikrim yok.
Kendimi bulmaya çalışıyordum.
En büyük labirent insanın içidir derler.
Bir kez kayboldun mu yolunu bulamazsın.
Ne zamandan beri düşünüyorum bilmiyorum.
Siyah gözler aklımdan çıkmıyor.
Bana noluyor bilmiyorum.
Yurtta son gecemin böyle sabahlayarak geçecegine inanmıyorum.
Kalbim neden söz dinlemiyor bilmiyorum.
Elvinde de durum vahimdi anlaşılan o duygularını anlatan biriydi.
Çekinmez söyleyveriydi.
O bizim hiç susmayan Elvinimiz bugün cıtı çıkmamıştı.
Yorucu bir gündü.
Kafa karıştırıcı ve kalbimin bana kafa tuttuğu gündü.
uyusam iyi olur diye son kez yurt odasında gözlerini kapattım.
Ama uyuyamamıştım.
Bir genç kız olarak sevilmek benimde hakkımdı belki.
Biri ile birşey yaşamak.
Ama ben sessizliği Seçmiştim ve öyle yaşıyordum.
Çoğu şeyi hatta her şeyi içime anlatırım.
Kendimle konuşurum kimse duymaz beni.
Belki de kimse duymasın diye böyle yapıyorumdur.
Sahi bir insan sonsuz mutluluğu bulabilir mi?
Sonsuz mutluluk var mı?
Ben hayata karşı kırılmış bir kızdım.
Canım yanıyordu çoğu gece.
Ben dostluğu burada tatmıştım.
Evet bu yönden şanslı biriydim.
Ama çoğu şey yoktu hayatımda.
Artık iki kız kendi evinizde yaşayacaktık.
Yarın bu yurttan çıkıp gideceğiz.
Bir ömür olmasa bile Elvinle yaşayacağız.
Elvin kendine ayrıca ek iş bulmuştu.
Enes hocanın ayarladığının yanında.
Aslında ev bizim olduğu için gerek olmadığını söyledim.
Bu sefer bana ev için kira vereceğini söyledi.
Delirmiştim ne diyordu bu kız.
Bu sözüne kırılmıştım.
Katiyen kabul etmeyeceği mi söyledim.
Gururlu hali sökmezdi bana.
Bu ne demekti.
Nasıl düşündü bunu o benim kız kardeşimdi.
Saçmaydı.
Ben zaten çok zaman kaybettim.
Şimdi onu da kaybedemezdim.
Bazen ağlayabilsem herşeyin düzelebileceğine inanıyordum.
Ağlıyordum gözlerim kızarıp göz altlarım morarana kadar.
Ama hiç bir şey düzelmiyordu.
Anne hep derdin ya sen babanın kızısın inatçı ve güçlüsün.
Hayır anne ben senin kızınım.
Ve bundan mutluyum.
İnatçılık var biraz.
Hala insanlarla iletişim kurmuyorum.
İnsanlar dilsiz olduğumu düşünüyor.
Bir gün marketten çıkarken birine çarpmıştım.
Sesiz donuk şekilde kadınlara bakmıştım.
Oradaki kadınlardan biri dilin yok mu kızım bi özür dile en azından demişti.
Evet özür dilememiştim.
Yardım da etmemiştim.
Canımı sıkan,beni bunaltan yüzlerce insan içinde yalnız hissettiren kafamın içinde bir sağa bir sola çarpan düşüncelerimi bir an olsun aklımdan atamıyordum.
Ve her gün bir miktar yer kaplayan, beni günden güne kemiren, kemirdikçe hisizleştiren bir ton düşünce ile savaşan bir kız olmuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİK TANRIÇASI
General FictionHırçınlık mı çağıracakdı aşkı hep,belki de bu sefer sessizlik kendini gösterecekti;Sessizliğin Tanrıçası Ama bu hikayede adam da kadın da sessizdi. Ve adam sessizliğin diğer yarısına aşıktı... Açı dolu bir hayat hikayesi. Mutluluğu bulabilecek mi il...