Cadı

5.2K 74 14
                                    

 Merhaba! Ben Ecem ve bu benim uzun süredir saklayıp doğru düzgün kimseye okutmadığım,ilk hikayem.Burada herkese açık olarak paylaşmak korkutucu.Tereddüt etmiştim ama ikna edildim. :)) Umarım beğenirsiniz. :')

 Her zamanki gibi keman dersime geç kalmıştım.Bütün gece uyuyamayıp resim yapmış,sonra da uyuyakalmıştım.Zaten çoğu gece ya böyle oluyordu ya da kabus gördüğüm için uyuyamıyordum.Kabuslarım peşimi bırakmıyordu.Önceden daha az olurlardı ama artık katlanamıyordum.Babama ve sarayın doktoruna anlatmıştım ama onlar hepsinin kafamda bittiğini söylemişlerdi.Ah,evet.Ben bir prensesim.Ve bundan nefret ediyorum.Adım Catherine.Babam,Kral Victor,çok kuralcı bir adam.Tıpkı annem gibi olmamı istiyordu.Annemi hiç tanıma şansım olmadı.Babam,acısını hatırlamamak için bütün fotoğrafları ben daha küçükken yaktı.Annemin neye benzediğini dahi bilmiyorum.Acaba bana benziyor muydu?Babama her sorduğumda adam sanki konuşmayı unutuyordu.Bu yüzden bir süre önce sormaktan vazgeçtim.İnsanların üzerine gitmeyi hiç sevmiyorum.

Sarayın mermer koridorlarında koşarak müzik salonuna ulaştım.Öğretmenim,Bay Quel, beni bekliyordu.Adam her ders geç kaldığım için bu kez de bir şey demedi.Tam reverans yapmak için eğilirken durdu.Hizmetkarların ve öğretmenlerimin bunu yapmasını tuhaf buluyordum.Bu yüzden birkaç yıl önce isyan etmiştim.Birçoğu şehirden geldiği için çabuk alışmışlardı.Ancak Senoria'dan gelenler,yani bu tür zırvalıklar için yetiştirilmiş olanlar ise,eh pek alışamamışlardı.Sonuçta prensestim.Ne mutlu bana.Sapına kadar Senoria'lı olan Bay Quel de onlardan biriydi.Uzun,zayıf,orta yaşlı bir adamdı.Her ne kadar aşırı resmi olsa da ondan nefret etmiyordum.

''Yine kaybolduğunuzu sanmıştım prenses.'' dedi sıkıntıyla.Kemanı elindeydi.

''O hata en çok iki kez olur John.Uyuyakalmışım.''dedim.Bu kısmen doğruydu.Kral, saraydakilere kabuslarımdan bahsetmemem gerektiğini söylemişti.Nedenini sorduğumda tabii ki cevap vermemişti.

''Peki leydim.'' dedi Bay Quel iç çekerek.

İlk yarım saat işkence gibiydi.Müzik konusunda yetenekli olduğum söylenemezdi.Hele klasik müzik tam bir faciaydı.Uykumu getiriyordu.Öğretmenlerim muhtemelen bunun farkındaydı ama babamın ısrarıyla denemeye devam ediyorlardı.Belki de günün birinde bir müzik dehası olur çıkardım.Kim bilir.

Ders bitişinde Bay Quel'e selam verip bahçeye çıktım.Bahçe,biraz olsun rahatladığım tek yerdi.Ancak görünmese de yüksek duvarlarla çevirliydi.Senoria'nın her yeri böyleydi.Bu sayede şehirden ayrılıyordu.Kendimi kapana kısılmış hissediyordum.Duvar zıtlıkları birbirinden ayırıyordu.Senoria tam bir kraliyet anlayışına sahipti.Orta Çağ tarzı vardı.Şehir ise -söylenenlere göre -modern bir dünyaydı.Krallar ve kraliçeler yoktu.İnsanlar istediklerini yapıyorlardı.Kendimi bildim bileli Şehir’e gitmeyi istiyordum.Ama kurallara göre benim yerime biri geçmezse bu olamazdı.Ve giden geriye dönemezdi.Bahçede dolaşırken bunları düşünüyordum.Tam düşüncelere dalmışken duvar parlamaya başladı.Demek ki birileri geliyordu.Kimin geldiğine bakmak için ana kapıya doğru yöneldim ki saray çanı çaldı.Ne çabuk öğlen olmuştu?Şimdi birçok kişi bahçede toplanacaktı.Tehlikenin farkına varıp odama döndüm.Odam fazla büyüktü.Duvarlar favori rengim olan mordu.Bir duvar boydan boya gardıroptu.İçinde nefret ettiğim süslü ve kabarık elbiseler vardı.Bir davet ya da yemek olmadığı zamanlarda giymezdim.Odada ilerleyip aynanın önüne geldim.Aynada kendime hoşnutsuzlukla baktım.Biraz fazla uzun ve zayıftım.Omuzlarımın aşağısına gelen açık kahverengi ile koyu sarı arası dalgalı saçlarım vardı.Gözlerim elaydı.Kendime dil çıkardım ve geceliğimi giyip kendimi yatağıma attım.

Ve elbette yine kabus gördüm.

Bu sefer Büyük Salon’daydı.Genç bir kadın, küçük bir topluluğun ortasında duruyor,yalvarıyordu.Konuşmaları duyamıyordum.Ancak kadının çevresindeki adamların öfkeli yüzlerini ve ellerindeki kılıçları gayet net görebiliyordum.Tek bir adam ifadesizdi.Tahminen otuzlu yaşlardaydı.Elinde hançere benzer bir şey vardı.Metaldi ve kabzasının üzerinde kabarık bir desen vardı.Desen tuhaf yeşil bir ışık yayıyordu.Kadın bir süre sonra sustu.Hançerli adam, kadının güzel gözlerinden süzülen yaşlara bakmamaya çalışarak bir şeyler söyledi.Ve sonra parmağını hançerin üzerindeki damgaya bastırdı.Hançeri kadının tam kalbinin olduğu yere soktu.Konuşmaların aksine kadının iç parçalayıcı çığlığını çok net bir şekilde duydum.

Terden sırılsıklam bir halde uyandım.Kadının çığlığı kulaklarımda yankılanıyordu.Bir kraliçe gibi görünen zavallı kadının canına nasıl kıydıklarını düşünmemeye çalışarak yataktan kalktım.Birkaç dakika sonra kapım çalındı.

‘’İçeri girebilir miyim leydim?’’ diye seslendi Lilith.

‘’Gel.’’ dedim bitkin bir şekilde.

İçeri gelip beni endişeyle süzdü.Lilith benim kişisel hizmetkarımdı.Tombul ve sevimli bir kadındı.Kıvırcık sarı saçları vardı.Normalde güler yüzlü biriydi ama şimdi endişeyle bana bakıyordu.

‘’Babanız Kral sizi huzuruna çağırmamı rica etti leydim.’’ dedi.

‘’Neden?Sana söyledi mi? ‘’

‘’Hayır majesteleri.Ancak sanırım sizin kıyafetlerinizi hazırlamalıyım.’’ dedi gülümseyerek.

Hızlıca duşa girdim.Odaya geri döndüğümde lacivert-gümüş renkli bir elbise, yatağımda beni bekliyordu.Her ne kadar elbiselerden nefret etsem de, bu elbiseyi seviyordum.Hemen giyinip Kral’ın salonuna gitmek için hazırlandım.Koridorlarda ilerlerken beni neden çağırdığını düşündüm.Keman dersime geç kaldığım için mi? Hiç sanmıyorum.Bunları düşünürken kapıya geldiğimi fark ettim.Kapıyı çalıp içeri girdim.Babam yalnız değildi.Uzun ve iri yapılı genç bir adam vardı yanında.Koyu renk ve yüzüne düşen dalgalı saçları vardı.Gözleri yeşildi.Ve şimdi o güzel gözler pür dikkat bana bakıyordu.

Bir an irkildim.Neden bilmiyorum ama içimdeki ses bana buradan derhal uzaklaşmamı söylüyordu.Aynı anda hem korku,hem de huzur hissettim.Ona bakakalmış olmalıydım ki babam boğazını temizledi.Kıpkırmızı kesilip babama döndüm.

‘’Catherine,tanıştırayım.Bu Bay Alexander Devoux.Yeni öğretmenin.Sana kılıç kullanmayı ve dövüşmeyi öğretecek.Şehir’den geldi.’’ dedi.

Dövüşmek ve ben? İşte buna gülerim.

‘’Neden dövüşmeyi öğrenecekmişim ki?Bunun için askerler ve muhafızlar var sanıyordum.’’

‘’Öyle ama bunlar gerekli.Nedenini sorma.Her neyse, umarım başarılı olursun.’’ dedi ve odadan çıktı.

Buna inanamıyordum.Gerçekten,neden gerekliydi ki?İşte.Başarısız olacağım bir konu daha.Harika.

Yalnız kalınca Bay Devoux hafifçe reverans yaptı.

‘’Tanıştığımıza çok memnun oldum Catherine.Umarım iyi anlaşırız.’’ dedi gülümseyerek.

Pekala,gerçekten fazla gençti.En fazla on dokuzdu.Bu yaşta nasıl eğitmen olabilmişti?Daha da önemlisi neden babam bu kadar genç ve yakışıklı,aynı zamanda ürkütücü birini saraya almıştı?

‘’Ben de,Bay Devoux.Dersleri sabırsızlıkla bekliyorum.’’ diye yalan söyledim.Değil ders almak,bu adamla aynı odada bulunmak istemiyordum.Ama onda beni çeken bir şey vardı.Bu histen kurtulmalıydım.

‘’Asıl ben sabırsızlanıyorum Catherine.Ve bu arada lütfen bana Alexander de.Kendimi yaşlı ve huysuz bir eğitmen gibi hissediyorum.’’ dedi ve sırıttı.Ürkütücü ve etkileyici bir sırıtma.

Ooolllduu.Hafifçe gülümseyip salondan ayrıldım.Koridordaki aynalardan birinde yansımamı gördüm.Yüzüm bembeyaz kesilmişti.Ruh gibiydim.Bu adamda doğru olmayan bir şeyler vardı.Hissedebiliyordum.

CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin