Herkese merhaba!!! Sonunda yeni bir bölüm yazdım ve bu yüzden çok mutluyum.Aynı zamanda artık asıl olaylara girmeye başlayacağım, daha da mutluyum.Okul ve sınavlar sebebiyle bayağı bir uzun süredir yeni bölüm ekleyemiyordum.Sonunda hepimiz adına ''ÖZGÜRÜZ!'' diye haykırıyorum.Bundan sonra daha düzenli bir şekilde eklemeye çalışacağım ama şunu söylemeliyim ki,aşırı tembel biriyim.Hani yazarım, buraya eklemeye üşenirim.O derece. Zaten haftaya İstanbul'a gidiyorum ve bir sonraki hafta da başka yerdeyim ve internetsizim.O arada olabildiğince yazmaya çalışacağım.Söz veriyorum. Cadı'yı yazmayı özlemişim.Daha önce söylemiştim yeni bir hikaye üzerinde çalışıyorum diye, şimdi birinden onay bekliyorum yayımlayıp yayımlamama konusunda.Aynı kişi bu hikaye konusunda da çok etkili oldu.Buradan Hepimiz Ergeniz!'in yazarı Bengi'ye öpücükler gönderiyorum kfjkfld Neyse daha da uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım.Umarım beğenirsiniz.
Bir hafta çok sakin geçti.Yani muhtemelen sadece benim için.Sarayda balo telaşı süregelirken, ben sadece belli derslere girip, sonrasında odama kapanıyordum.Birkaç gündür elbise denemelerim vardı.Saatlerce ayakta durup, ara sıra vücuduma batırılan iğnelere bayılıyordum doğrusu.Alexander'ı pek görmemiştim.Gün içinde yalnızca kahvaltılarda görüşüyorduk.Ne babam ne de o pek konuşmuyordu.Onlar konuşmadığından benim de konuşasım gelmiyordu.
Bu süre zarfında Alexander'ın kim olduğunu anlayabileceğim bir bilgi elde edememiştim tabii ki. Kısacası bomboş bir haftaydı.Maalesef ki bu gece, tüm haftadan daha sıkıcı olacaktı.
Sabahın erken saatlerinden beri oradan oraya çekiştiriliyordum.Dün akşam elbisem tamamlanmıştı ama son ana kadar giymeme izin yoktu.Çünkü bir yerlerde düşüp yuvarlanacağımı ve elbiseyi mahvedeceğimi düşünüyorlardı haklı olarak.Birkaç sene önce öyle bir şey yapmıştım ve sonuçları...eh pek iyi olmamıştı.Resmen herkesten azar yemiştim.O zaman prenses olmam pek etki etmemişti.
Öğlene doğru beni özgür bıraktılar.Büyük salona girmem kesin bir dille yasaklandı.Elbise felaketine benzer bir şeyler yapma olasılığıma karşı elbette.Şaşırmadım.
Sarayın ana kapısının da olduğu bahçede oturuyordum.Jocelyn bu yıl geç kalmıştı.Normalde bir önceki günden gelip sıkıntıma ortak olurdu.Yanımda getirdiğim kitabı açıp okumaya başladım.Bayağı bir dalmış olmalıyım ki, eli omzuma değene kadar Alexander'ın geldiğini fark etmedim.Hafifçe sıçradım.
''Korkmana gerek yok.Sadece benim.'' dedi ellerini havaya kaldırarak.Her zamanki gibi mükemmel görünüyordu.Siyah bir tişört ve pantolon giymişti.Şehir'li olduğunu fazlasıyla belli ediyordu.Yeşil gözleri parlıyordu.
Hemen savunmaya geçtim.
''Niye senden korkayım ki? Kitaba dalmışım, seni fark etmedim.'' dedim.
''Haklısın.Niye benden korkasın ki?'' deyip hafifçe güldü.Kaşlarımı çattım.
''Burada ne yapıyorsun?'' diye sordum yanıma otururken.Aramızda boşluk bırakmak için biraz kenara kaydım.
''Eee, saraydan kovuldum gibi oldu? Etrafta dolaşarak hazırlıklara engel oluyormuşum.'' deyip saraya doğru yüzünü buruşturdu.
Güldüm.Gayet normaldi bu.Demek ki tek sorun ben değilmişim, ha?
''Peki ya sen ne yapıyorsun burada? Demek istediğim, kitabına gömülmekten başka?'' diye sordu ve biraz önce yanıma bıraktığım kitabı eline alıp incelemeye başladı.
''Kuzenim Jocelyn'i bekliyorum.Gecikti.'' diye açıkladım.
Kitabı elinden bırakıp bana döndü.
''Eminim ki birazdan gelir.İstersen beklerken sana eşlik edebilirim?'' diye önerdi.
Kafamı onaylamak için salladım.Belki bu şekilde ondan bilgi alabilirdim.
''Şey, kitap faydalı oldu mu? '' diye sordum başka tarafa bakarak.Ondan ses gelmeyince dönüp baktım.Beni inceliyordu.Tuuuhaaaf. Tam ağzını açmışken kapıların açılma sesi geldi.Ve ardından da tanıdık bir ses.
''Catherine! En sevdiğin kuzenin geldi!''
Söylediklerine gülüp arabaya doğru ilerledim.Bir anda Alexander'ı unutmuştum.Arkamı dönüp baktığımda o da ayağa kalkmış bu yöne yürüyordu.
Jocelyn arabadan çıkıp etrafına bakındı.Beni görünce de boynuma atladı.Sıkıca sarıldım.Geri çekilip beni inceledi.
''Her gördüğümde daha çok büyümüş oluyorsun ufaklık.'' deyip sırıttı. Jocelyn gerçekten güzeldi.Koyu kahverengi saçları, açık mavi büyük gözleri ve dolgun pembe dudakları vardı.Benim gibi sıska değildi.Olması gereken yerlerde kıvrımları vardı.
''Hey, aramızda üç yaş olduğunu hatırlatmak zorunda mıyım? Ufaklık deme artık.'' dedim.Kızmak istiyordum ama bunun için onu çok seviyordum.
''Umrumda değil.Olmayacak da.'' dedi ve yanıma gelmiş olan Alexander'ı fark etti.
''Tanıştığımızı sanmıyorum, ben Jocelyn.Ve siz?'' diye sordu tokalaşmak için elini uzatarak.
Alexander elini tuttu ve hafifçe başını salladı.
''Ben Alexander Devaux. Catherine'in hocasıyım.'' dedi basitçe.
Jocelyn muhtemelen ne hocası olduğunu soracakken arabadan genç bir adam çıktı.Kumral saçlı ve gri gözlüydü.İtiraf etmeliyim ki, çok hoş biriydi.
''Hayatım, beni tanıştırmayacak mısın?'' dedi Jocelyn'e.
İster istemez ağzım açıldı.Hayatım mı? Ben neyi kaçırdım? Adam ve Jocelyn bana bakınca anladım ki, dışımdan sormuşum bu soruları.
''Imm, Catherine, tanıştırayım. Bu nişanlım Robert. Robert, bu da kuzenim Catherine.Ve Catherine'in hocası Bay Devaux.'' dedi.
Şuan çenemin düştüğüne emindim.Nişanlı mı? Yok artık. Robert bana elini uzattı.Elini sıkıp imalı bir şekilde Jocelyn'e baktım.Yanakları kızarmıştı.Kafasını başka yöne çevirdi. Bu arada Robert da Alexander'ın elini sıkıyordu.
''İkinizle de tanıştığıma memnun oldum.Catherine, hakkında çok şey duydum.Sonunda seni bizzat gördüğüme sevindim.Şimdi izninizle Jocelyn ve ben odalarımıza yerleşelim.Akşamki baloda görüşürüz.'' dedi ve Jocelyn'in elini tutup saraya doğru ilerlemeye başladı. Giderlerken Jocelyn bana dönüp seslendi.
''Söz veriyorum her şeyi anlatacağım.''
''Hele bir de anlatma.'' dedim.
Onlar giderken Alexander'ın da burada olduğunu hatırladım.
''Ben de gitsem iyi olur.Birazdan beni aramaya başlarlar.'' dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
''Catherine.''
''Evet?''
''Kitabını unuttun.'' dedi ve kitabımı bana uzattı.Kitabı elinden alıp ona teşekkür ettim.Hızlıca yürüyerek saraya girdim.
Odama doğru ilerlerken Jocelyn ve Robert olayının nasıl olduğunu merak ediyordum.Jocelyn'i kesinlikle sorguya çekecektim.
Tabii, öncelikle bu geceyi atlatmam gerekiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cadı
FantasíaTuhaf kabuslar gören bir prenses. Yalnızca nereden geldiği bilinen bir adam. Geçmişten asla bahsetmeyen bir baba. Bir prenses olmaktan nefret eden Catherine,sürekli tuhaf kabuslar görmektedir.Bazen ses,bazen de yalnızca görüntü.Bir gün saraya oldukç...