4

16 3 0
                                    

Breht kolumdan tutarak çekiştirmeye başladığında engel olmayarak beni yönlendirmesine izin verdim. Merdivenleri çıktığımızda karşımızda kocaman etrafı tüllerle süslenmiş bir kapı vardı. Kapı açık olduğundan içeride dans eden insanları görebiliyordum. Derin bir nefes alarak Breht'in kolunda büyük kapıdan içeriye giriş yaptık. Daha şimdiden sarhoş olan insanlarla çevriliydi etraf. Kocaman sahnenin önünde sırasıyla dizilmiş masalar , onlarında üstünde beyaz tülden oluşan süsler.

Etraf özenle süslenmişe benziyordu. Sahnenin hemen yanında bulunan masaya geldiğimizde bizimkilerin burada olduğunu görmek rahatlamama neden oldu. Az önce aşağıda görmek istemediğim şahısı görmek beni oldukça tedirgin etmeye yetmişti. Masaya geldiğimizde kısa bir selamlaşmanın ardından herkes kendi haline dönmüştü. Küçük çantamdan telefonumu çıkartıp bende telefonumla ilgilenmeye başladım.

Herkes bir şeylerle uğraşırken bir anda bütün ışıkların söndürülmesiyle etraftaki seslerde kesilmişti. Meraklı fısıltılar etrafta gürültü oluştururken sahnenin spot ışıkları tek tek ışık saçmaya başladı. Salondaki herkes hipnoz olmuş bir şekilde sahneye bakarken ben hala olduğumuz yerden dolayı sahnedeki kişinin yüzünü görememiştim. Sahnenin tüm ışıkları yandığında yan profilden tanıdığım simayla elimde tuttuğum telefon masanın üzerine düştü. Ben hala olayın şokunu atlatamamışken etrafı saran müzik sesiyle kaşlarımı çattım.

İki ay üstüne karşımda Andrew'i görmek içimde anlamlandıramadığım bir şekilde tarifsiz bir heyecana neden olurken bunca zaman içimde tuttuğum kinide ortaya çıkarmıştı. Ortadan kaybolurken tek satırlık bir mesaj bile yazmaya tenezzül etmezken bir kere bile aramamıştı. Martin'e Andrew'in nerede olduğunu sorduğumda beni ilgilendirmediğini söylemişti. Bu cevaptan sonra ne Andrew'i bir daha sormuştum nede başkalarıyla konuşmuştum. Tabi Breht hariç. O benim olmayan öz abim gibiydi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp gözlerimi Andrew'e çevirdiğimde göz göze geldik. Üstüne giymiş olduğu siyah vücudunu tamamen saran takım elbiseyle onu görmek tuhaftı. Gitmeden önce üzerinde hep spor kıyafetler olurdu. Şimdi onu takım elbiseyle görmek oldukça tuhaf hissettirmişti. Gözlerine baktığımda daha önce tanık olmadığım sert bir ifadeyle bakıyordu. Başımı önüme eydiğimde bütün salonda Andrew'in sesi yankılandı.

What do you mean? When you nod your head yes

But you wanna say no

What do you mean?
When you don't want me to move
But you tell me to go
What do you mean?
Said we're running out of time
Trying to catch the beat make up your mind
What do you mean?
Better make up your mind
What do you mean?
You're so indecisive of what I'm saying
Don't want us to end where do I start
First you wanna go left and you want to turn right
First you up and you're down and then between

Ohh I really want to know...

When you nod your head yes
But you wanna say no
What do you mean?
What do you mean?
But you tell me to go
Said we're running out of time
What do you mean?
Better make up your mind
What do you mean?
You're overprotective when I'm leaving

Trying to compromise but I can't win
You wanna make a point but you keep preaching
You had me from the start won't let this end
First you wanna go left and you want to turn right
Wanna argue all day make love all night
First you up and you're down and then between
Ohh I really want to know...
What do you mean?
When you nod your head yes
What do you mean?
When you don't want me to move
But you tell me to go
What do you mean?
Said we're running out of time
What do you mean?
Better make up your mind
What do you mean?

İkimizin Hayatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin