Arabayı Havalimanı istikametine doğru son süratle sürmeye başladı. Cesur kaşlarını çatmış meraklı bakışlarının arasında Ellada'nın yüzünde gezindi. Ellada, belli etmemeye çalıştıkça gözlerinin ışığı söner gibi ruhundan boşluğa düşüyordu.
Güzel kadınlar keşfettik, kırık boyunlu, zarif gözleri olan kadınlar..
Ama Ellada bambaşkaydı..
Gözler..
Gözleri, boşlukta sallanıyordu.
Gözlerinde acıdan başka bir iz bulamıyordum.Güç,zeka,dayanıklılık.. Bunlar çok belirgin olan özellikleriydi. Ama yine de acıdan daha farklı bir iz aradım. Onda sessizlikten başka bir iz yoktu..
Sessizlik..
Sessizlik aramızda güven kokan bir anlaşmaydı. Şimdi bu kaplan yavrusunun üzerine gidersem sinirlenecekti.Ama umurumda değildi. Ellada'nın duvarlarına toslamaktansa o duvarının ardında onunla olabilirdim..
Boğazını temizledi. Sert kadife bir sesiyle;
Cesur, temkinli bir şekilde "Canın mı acıyor?"
"Hayır." Derken bile kaşlarını çatmasından acısını gizlemeye çalıştığı belli oluyordu.
"Yanımda güçlü olmak zorunda değilsin."
Ellada, Cesur un bu sözlerine karşılık düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı. Ve gözlerini yolcu kapısındaki cama takıldı. Ardından düşüncelerine çekilmenin hüznüyle gözleri boşluğa daldı. Ne bildiğini sanıyordu ki.
Cesur, sanki onun dünyasında anahtarı çevirmiş gibiydi. Ellada, dünyasında sakladığı taşın altında, her kapalı dolapta, her ağaç dalında görmek istemediği ilgiyi görüyordu. Cesur'u ilk gördüğü andan itibaren dünyasındaki zemini sarsılıyordu.
Hayatında hiç duymadığı cümleleri onun ağzından duymak bariz olanı ortaya çıkarmaya çalışıyor gibiydi. Tekrar düşünüldüğünde insanın moralini bozan, canını yakan bir cümleydi.
"Güçlü olmak zorunda değilsin.."
Güçsüz olmaya ihtiyacım yoktu. Gardımı indirirsem anında devrileceğimi biliyordum..
Ben güçlü olmak için, her şeyden vazgeçmiştim.
Sert bir rüzgar, sürükler bazılarını; bir diğeri en amansız fırtınalara bile karşı koyabilir.
Devrilmemek için güçlü olmak zorunda kalan ben, en acımasız fırtınaları içime sığdırarak, vücudumda ki damarlarımdaki yanmayı hissettim.
Ve..
Kavrularak, fırtınayı içimde dindirmiştim.
Biliyordum ki, kaybedecek bir şeyim olmadığında cesaretim ve inadım beni yüz üstü bırakmazdı.
Hayatım, karanlığa gömülmeden önceki zamanlarda mutluyken, dünyamın zemini ayaklarımın altından çekilmeden önce biri demişti ki :
"Her insan ömründe bir kez mutlaka karanlıktan geçecek, ışıklar sönecek ve renklerini görebildiğin herşeyi üstüne siyah gri bir sis çökecek..
İnsan, nihai yaşamının anlamını bulacak.."
O'nun haklı oluşu benim ruhumu biçimlendirmişti. Işıklar sönmüş üzerime yoğun karanlık sis çökmüştü..
İliklerime kadar üşüyordum..
Üşüdüğümü hissettiğim ilk andı. Fırtınalı şimşekler çakan bir yağmurun ortasında, yağmur damlaları saçlarıma dalmıştı. Denize düşmüş gibi sırılsıklam olan saçlarımın uçlarından yağmur suları önüme damlıyordu. Artık kimsesizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEBERCİ
AksiSaf insanlığın izlerini taşıyan bir erkek , ve ruhu acıyla biçimlenmiş karanlık bir kız. Yolları büyük bir çarpışmayla kesiştiğinde ne olacaktı? Not: Karakterler gerçektir..