SelinSelin
"Helin'den."Gelen mesajı tekrar tekrar okumuştum. Beynim algılamak ve sinyalleri göndermek istemiyordu. Son bir kez daha okudum ve oyunu kapatarak başımı ellerimin arasına aldım.
Her şeye olabildiğince göz yummuştum.
Her şeye olabildiğince sabır göstermiştim.
Her şeye olabildiğince dayanmaya çalışmıştım.
En azından her şeye sil baştan demiştim.
Ama gerçekten bu kadarı da fazlaydı. Her bokta, her zırvalıkta, her saçmalıkta onun parmağının olması bende artık son damlayı taşırmıştı.
Kapının çarpılma sesiyle saate baktım. Av, tam zamanında gelmişti.
Avcı sessiz adımlarla sinirli ve olabildiğince agresif şekilde odasına çekilen leş kokulu avının, oda kapısının önüne gelmişti. Şuan da sinirden kudurmamak için kendini tutuyordu. İki defa derin şekilde nefes alıp verdikten sonra 'Ya Allah!' diyerek odaya daldı.
Av yarı çıplak şekilde ona bön bön bakıyordu. Ve artık avlanma zamanıydı.
"Ne yapıyorsun ya!' diye cırladı Helin.
Aramızda bir karışlık mesafe kalana kadar hızla ona doğru gittim ve önünde durdum.
"Seni sürtük cadı!" dedim.
Önce bir kaç saniye baktı sadece, sonrasında ise gülmeye başladı -anırarak.
"Bu cesaret patlamasını neye borçlusun?"
"Lan senin amacın ne?" diye bağırdım avazım çıktığı kadar.
"Ne diyorsun sen ya?" dedi cırtlak sesiyle.
"Sen oyuna nasıl girdin? Nasıl yaptın? Her şeyi dökül hemen orospu!"
"Laflarına dikkat et! Yoksa..."
"Yoksa ne Helin? Yoksa beni o sevgili anneciğine, seni prenses olarak gören babacığına mı şikayet edersin? Ay altıma sıçtım galiba." dedim öfkeyle. Mıymıntılanıyordu ve hala daha anlatmıyordu.
Üstüne yürüdüm.
Bakışlarımın nasıl olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama Helin'in korktuğu gerçeği vardı.
"Anlat..." bağırmayı hiç bırakmamıştım "...hemen."
"Tamam ya..." dedi, sesi cılız çıkıyordu ilk defa. "...bir gün senin o oyunu oynadığını gördüm. Sonra da mesajlaştığını. Ondan sonra kendime de indirdim. Hani bi ortak hesabımız vardı. Ben onunla oyuna kaydoldum. Ve o sayede senin hesabın bana da geçmiş oldu. Bende nasıl olduğunu keşfetmeye çalışırken mesajlaştım bir kaç kişiyle." dedi yere bakarak.
"Kaç kişi?" dedim.
"Çok değildi." dedi mırıldanarak.
"Söyle! Kaç kişi?"
"Sanırım 4." dedikten hemen sonra sol gözüm seğirmeye başladı.
Asıl mesele mesajlaşması mı sanıyorsunuz veya hesabıma girmesi? Asıl mesele, hayatımı mahvedip bir kenardan izlerken, en sonunda kendimi mutlu edebileceğim bir yeri de zindan ediyordu. Kaçınız anlar bilmiyorum ama, artık Helin'den bıkmıştım ve bu son damlaydı.
"Kim onlar?" dedim iki elimide yumruk yaparak.
"Birisinin adı Can. Diğeri Emre. Ötekisi Ömer. Öbürü de Ege."
×××
Her şeyin üstünden yaklaşık 14 saat geçmişti.
Ben bağırmayı hiç kesmedim, Helin'de ağlamayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Amacın Ne?
Teen Fiction"Senin amacın ne?" diye yazdım hışımla ve gönderdim. "Hatırlıyor musun? Kış günleri bir elim hep cebimde olur ama diğer elimi dışarda bırakırım, belki gelir birisi tutar diye demiştin." Bi an afalladım. Yine nasıl bir oyun oynanacak diye düşünmeden...