Demir'in Anlatımı
Karın şiddeti arttığı yetmiyormuş gibi kar motorunun da benzini tükenmişti. Öfkeyle soluyarak motordan indim. Etrafıma göz gezdirdiğimde kararan havayla hiçbir şeyi düzgün göremediğimi anladım.
Yardım çağırmam lazımdı ama telefonumu salak gibi masada bırakmıştım. Hızlı adımlarla ilerlediğimde bir yandan da Beren'in adını sayıklıyordum. Kaç saattir oradaydı? Donmuş muydu? Ya da yanlış yola sapıp kaybolduysa? Başkaları benden önce onu bulduysa? Aklıma gelen bir milyon tane soruyu bir kenara bırakıp ilerlemeye devam ettim.
''Beren!'' diye bağırdığımda sesim tüm ormana dağılmış ama bir tek Beren'e ulaşmamıştı sanki.
Kar yağışı azalmaya başladığında vücudum yavaş yavaş donmaya başlıyordu. Ayaklarımda kar botu yoktu ama üzerimde ki kalın mont bana yetecek ısıyı verebiliyordu.
Attığım adımla yere düştüm. Ayağa kalkıp kara bulanan üstümü silkelediğimde kara batmış mor montlu birini gördüm. Parlayan gözlerimle hızlı yanına doğru koşmaya başladım.
O kadar hızlı koştum ki durma anımı hesaba katmadığım için kayıp düştüm. Sert düşmeyle sarsılsam da hızla doğrulup karda yüz üstü yatan kişiyi hızla kollarımın arasına aldım.
Beren, işte gene kollarımdaydı.
Sevinçten dolan gözlerlimle baygınca kollarımda yatan Beren'e sarıldım.
Buz kesmiş yüzü sıcak boynumla buluştuğunda onu kendime daha çok bastırıp kulağına, ''Beni ölümüne korkuttun, bunun hesabını vereceksin.'' Dedim.
Beren'in eli boynumu sıkıca tutunca soğuk havayı içime çektim.
''Ben geri dönerken bana verdiğin kolyeyi.... Kaybettim.'' Dedi yorgun sesiyle, ''Onu aramak için geri döndüm... buldum.'' Sesi sona doğru sessiz çıkınca bu soğuk ve şiddetli kar havasında daha fazla durmamamız gerektiğini anladım.
''Bunu sonra konuşacağız. Şimdi seni ısıtalım.''
Beren'i kucağıma alıp ayağa kalkıp gidiş yönüne doğru bir adım attığımda kar ve rüzgarlar hep yüzüme vurup dizlerimin üstüne düşmeme sebep oldu.
''Kahretsin.'' Diye inleyip bir kez daha ayağa kalktım ama şiddetli kar yüzüme bir daha tokat gibi çarpıp ilerleyemeyeceğimi hissettirdi.
''Burada öleceğiz.'' Dedi Beren buz gibi nefesiyle bana daha sıkı sarılarak.
''Güzel. En azından birlikte öleceğiz.'' Dedim aldığım nefesle bir kez daha ayağa kalkarak.
O sırada ayağıma dolanan kar köpeğine bakıp gülümsedim. Yerinde zıplayıp bacaklarıma sürtünüyordu. Daha sonra geri dönüp uzaklaştı.
Bir adım atıp ilerlediğimde soğuk nefessiz kalmamı sağlamıştı.
''Özür dilerim.'' Dedi Beren buğulu sesiyle.
Beren'in soğuk yüzüne öpücük kondurup, ''Daha sonra konuşacağız, anlaştık mı?'' dedim ve bir adım daha attım.
Eğer her dakika da bir adım atarsam sabaha kadar burada donup ölebilirdik. Arkamızdan gelen ışık ve kar motorunun sesini duyup büyük bir umutlu arkamı döndüm. Bizim motorlardan daha da geniş ve büyük olan motora baktığımda yüzüme çarpan ışığı gözlerimin kısılmasına sebep oldu.
Yanında daha demin bacağıma sürtünen köpeği görünce gülümseyerek yanımızda duran motora ve onu kullanan yaşlı adama baktım.
Yaşlı adam kaskını çıkartıp bize baktı kaşları çatık şekilde, ''Allah aşkına siz deliler bu fırtınada ne yapıyorsunuz?'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK PATRON
General FictionBir adam var; nefret dolu, hırs dolu, geçmişinin mahkumu yaşayan. Bir kadın var; hayat dolu, huzur dolu, sabır dolu geleceğine tutunarak yaşayan. Hayalleri ölmüş biri, hayalleri olan birine aşık olursa ne olurdu ki? ''Kapak tasarım...