#KIZILCA KUYTU
#MİLEY CYRUS/MARK RONSON -NOTHİNG BREAKS LİKE A HEART (Kaliteli şarkıdır. Tavsiye ederim. Dil eğitimi almaya başladığım için medyalar sürekli Yabancı şarkılarla dolu :(
Önerdiğiniz şarkı varsa buraya yazabilirsiniz.)Okumadan önce bir emoji bırak 🧛🏻♀️🧛🏻♂️
Bu bölüm de aksiyon kısmına pek girmedim ve sakin bir bölüm olsun istedim. Sonraki bölümler gümbür gümbür desem...
İyi okumalar. ♥️
•••••••••••
Karanlık kutuya zorla tıkılmış gibiydim. Ruhum bedenimdeydi lakin bedenim onu istemiyor gibiydi. Ellerim kutunun duvarlarına vurmaktan harap olmuştu ama ben çoktan kutunun içine çekilmiştim.
Gözlerimin içinde şekillenen kan dolu kızıl damarların varlığını görmesem de hissedebiliyordum. Ağlıyordum, durmaksızın ama hiç bir şeye faydası olmadığını da biliyordum. Bir imkan olsa gözüm kapalı kendimi bile feda ederdim.
"Neden ben neden?" İsyanım Bera içindi. Aşık olmak için seçeceği isim ben olmamalıydım. İstemiyordum.
Elimin tersiyle gözlerimi sildim ve burnumu içime çektim. Oğuz ve Bera'nın sesi çıkmıyordu. Saatlerdir olduğumuz yerde oturmuş ağlıyordum. Bayhan bey serap hanıma gezdiğimizi söylemek için gitmişti.
Ağlamaktan başımda oluşan ağrıyı umursamadım ve tekrar göz yaşlarımın akmasına izin verdim.
"En son Wampir diyetine başlamadan önce çok beğendiğim bir kızın kanını ememedim diye bu kadar ağlamıştım." Ağlamam durdu ve anında gözlerim Oğuz'u buldu.
"Hay , yaylarını sikeyim." Bera oğuza küfür eder etmez daha da içli ağlamaya devam etmiştim.
İnsan kanı emmek iğrenç ve düşüncesi rezil bir şeydi. Kimsenin canına kıymak istemem ve en ötesi zarar vermeyide asla ama asla istemezdim. Oğuz bundan çok doğal bir şeymiş gibi bahsediyordu.
"Ayliz. Neden bu kadar kendini harap ediyorsun? Hem biz insanlarla uğraşmayız hayvanlarla besleniyoruz" Neden mi kendimi harap ediyordum! Yaşadıklarının farkındalar mı bunlar. Hayvanmış. İğrenç. Kırmızı et bile tüketmem ben!!!
Ellerimle kulaklarımı kapadım ve kafamı da dizlerime yasladım. Kendimi harap etmemem için sebep yoktu bir kere. Adamlar karşıma çıkıp resmen
'hey biz wampiriz ve senide bizden yapacağız demişlerdi. Tam olarak böyle olmasada aynı kapıya açılıyordu işte..."Ağlamak artık bir çözüm değil. Bunlardan kaçma ve alışmaya bak. Eğer kabul edersen bu ormana hapis kalmazsın. Dışarı çıkabilir ay ve güneşin altında gönlünce dolanırsın." Meraklı bakışlarım ikisi arasında mekik dokudu.
"Siz Ay'a lanetlisiniz." Dedim. Bera beni başıyla onayladı. Sormak istediğim tonlarca soru vardı onlara. Bera gözleri güneş gibiyken nasıl olur da Ay'a lanetlenirdi. O an elime değen ellerini hatırladım. Elleri buzdandı. Buzdan adamın, kordan gözleri vardı. Bakışlarım yüzünde fazla oyalanmış olacak ki alt dudağını içine çekti ve kaşlarını alayla havaya kaldırdı. Kafamı iki yana hafifçe salladım ve kafamı kurcalayan soruyu sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZILCA KUYTU
FantasyBir hayat. Nasıl bir anda tepe taklak olurdu? Bir ruh. Nasıl bir anda bedenden çıkar gibi acı çektirir , süründürür lakin o bedene hapis olurdu. Acılar? Hep bu denli acıtır mıydı? Bir dilek tuttum , titrek mum ışıklarına doğru gözlerimi kaparken. Ne...