2. BÖLÜM|HAYAL

4.4K 213 25
                                    

İyi okumalar... 💕♥️

••••••••

Gözlerimi araladığım an mavi çadırımın tepe noktası ile bakıştım. Gözler bir güneşin doğuşu gibi açılır, bir ayın doğması gibi kapanırdı. Bir ay doğardı, lakin geceye doğardı; karanlık ruhları aydınlatmak istermiş gibi.

Kafamı sol tarafa çevirdiğimde dilan'ın uyuyan masum yüzü ile bakıştım. 23
yaşındaydım ve dilanla lise 1 de yani 15 yaşında tanışmıştık. O gün bu gündür asla ayrı bir şey yapmamıştık. Hayalimiz ise beraber yurt dışına çıkabilmekti. Bunu da yapmıştık. Bir temizlik kampında olsak bile en yakın arkadaşımla olduğum için bu durumdan üşengeçliğim harici şikayetçi değildim.

Çadıra vuran yağmurun sesini duyabiliyordum. Ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve yavaşca doğruldum. Ufak çantamdan siyah taytımı ve gri askılı tişörtümü çıkardım. Giyindikten sonra siyah hırkamıda giyinip çadırdan dışarı çıktım. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim içime. Dün kamp alanına döndükten sonra kendimi direkt çadırıma atmıştım. Elimde gördüğüm taş beni koskocaman bir korkunun içine iteklemişti. Anlam veremiyordum yada hayal görüyordum. Elimden fırlattığımı sanmıştım ama firlatmamışım. Zamanın su gibi akmış olmasıda ormanın güzelliğine kapılmış olmamdan kaynaklanıyordu. Eminim.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve telefonumu da yanıma alarak çiseleyen yağmurun altında koşmaya başladım. Saat 6.30 du ve hava yeni aydınlanıyordu.

Dilan elimdeki taşı gördüğünde çok beğenmişti ve nerde bulduğumu sormuştu. Yerde buldum diye gecistirdim çünkü olanları hatırlamak bana zihnimin oynadığı bir oyun gibi geliyordu.

Taşa bir ip bağlamış ve benim için bir kolye yapmıştı. Çok güzel olduğu için boynuma takmıştı. Bir sey demedim çünkü görüntüsü gerçekten güzeldi.

Yavaş bir tempoda dün gittiğim kesime doğru koştum. Tertemiz ve güzel bir yerdi.  O bölgeye geldiğimde adımlarım yavaşladı ve etrafa dikkatlice bakınmaya başladım aynı zamanda da kendi kendime söylemiyordum.

"Her şey senin kuruntun Ayliz. Bak ve gör. Normal bir orman."

Evet böyleydi. Cebimden telefonumu çıkardım ve kamerayı açarak bir kac doğa fotoğrafı çektim. Türkiye'ye dönünce yanımda kanadadan hatıralar olsun istiyordum. Zaten 1 hafta sonra kamp Doğacılar partisiyle sonlanacak ve herkes tatilini yapabilecekti. O zaman hatıra için çok vaktim olacaktı. Telefonumu tekrar hırkamın cebine koydum ve yürümeye başladım fakat fark ettiğim şey ile bir an duraksadım. Gözlerimi kırpıştırdım fakat hala aynıydı.

Dün burada kocaman ve kırmızı yapraklı bir ağaç olduğu gerçeğine kalıbımı basabilirdim. Hatta o taş ağaçtan düşmüştü.

Yoktu. Koskoca ağaç yok olmuştu. Dün içeceğime filan bir şeyler karıştırmış olma ihtimalleri neydi bunu bilmiyordum. Bu kadar hayali bir arada görmem çok garipti. Gerçekliğine ne kadar inanmasam da bu orman beni korkutuyordu.

Tam arkamı dönüp kamp alanına geri dönecekken pat diye önüme düşen bir şeyle geriledim ve çığlık attım. Sakinim. Sakinim. Bir daha buraya tek gelmeyeceğim. Sakinim.

Gözlerimi yere çevirdiğimde gri siyah karışımı renkte tüylere sahip olan kargayla karşılaştım. Kanadının biri garip duruyordu. Alt dudağımı üzüntüyle sarkıttım ve yere eğildim.

KIZILCA KUYTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin