Kafamı, yasladığım camdan çekerek kolumdaki saate baktım. On buçuğa geliyordu. İstanbul'dan deniz otobüsüne dokuz buçukta binmiştim. Birazdan Bursa'da olurdum herhalde. Bu benim ilk yolculuğumdu. Yani üniversiteyi kazandığımdan beri Bursa' ya ilk dönüşümdü. Gerçi İstanbul'a geleli bir ay olmamıştı ama evimi, annemi, babamı şimdiden çok özlemiştim. Hele annemin yemeklerini... Öğrenci hayatı güzeldi, özgürdü ama bütün işlerin bende olması biraz yormuştu şimdiden. Yemek yap, kıyafetlerini yıka, ütüle, odanı temizle... Rahatım çoğu öğrenciye göre iyiydi aslında söylenmek belkide biraz şımarıklık. Maddi durumumuz güzeldi hem annem hem babam açısından. Annem psikolog, kendi kliniği var ama aynı zamanda dedemden kalan restoranı da işletiyor. Babam ise tekstilci. Bir fabrikamız var ve yedi yirmi dört çalışıyor.
Bunlar beynimden geçerken onları ne kadar çok özlediğim anladım. Hemen yanımda oturan adama dönerek Bursa'ya gelmemize ne kadar kaldığını sordum. '' Yarım saat. '' kelimesini duyunca telefonumu aldım elime. Babama haber vermeliydim. Onun Mudanya'ya gelmesi on beş dakikasını alırdı ama sabırsızlanıyordum işte. Hızla ekran kilidini açtım. Rehberden babamı buldum ve arama tuşuna bastım. Telefonu kulağıma götürürken bir yandan da camdan denizi izliyordum. Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Baba büyük ihtimalle yine çalışıyor ve telefonunu duymuyordu. Telefonumu kulağımdan çekip annemi gelip beni alması içi rehberden tuşladım. Tekrar çalıyordu telefon ama yine açan yoktu. İyice endişelenmeye başladım. Çantamı alıp yanımdaki insanları da geçerek koridora çıktım. Annemi tekrar aradım ama yine açmıyordu. Babama döndüm bu sefer ama oda açmıyordu. Sessizde olma ihtimalini düşünerek mesaj atmayı akıl ettim.
'' Baba arıyorum ama ulaşamıyorum anneme senide aradım ama açmadın. Merak ediyorum sizi beni arar mısın mesajımı alınca ?? ''
Aradan beş dakika geçmişti ama ne annem geri arıyor ne de babam mesajıma cevap verip arıyordu. Ellerim ve ayaklarım titreyerek tuvalete soktum kendimi. Çokta temiz olmayan bu lavaboda ıslattığım ellerimi boynuma sürdüm ve girdiğim hızla tekrar geri çıktım. Aklıma dayımı aramak geldi. Bu sefer onu seçtim rehberden ve arama tuşuna bastım. Telefonu kapalıydı. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Tam kendimi olduğum yere bırakacaktım ki deniz otobüsünün kıyıya yanaşmaya çalıştığını fark ettim. Annemi tekrar aradım ama yine açmadı. Gözlerim dolu bir şekilde bavulların olduğu tarafa yürüdüm. Kendi bavulumu kaptığım gibi kendimi dışarı attım ve güvenlikten dışarı çıktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Artık kendi başıma eve gidecektim. Karşımda duran taksiye yönelmiştim ki arkamdan tanıdık bir ses benim ismimi söyledi '' Ezgi ! ''. Gergin bedenimle kafamı arkaya çevirdim. Karşıma duran Samet'ti yani Samet abi. Rahatlamış bir şekilde ona doğru yürüdüm. Bavulumu bıraktığım gibi ona sarıldım. Çok fazla gerilmiştim ve tanıdık birisini görmek beni mutlu etmişti. Ayrıca sinirlerim de bozulmuştu ve sarılır sarılmaz birkaç damla gözyaşı istemsizce süzülüverdi yanaklarımdan.
Samet abi babamın sağ koluydu. Çoğu işini onunla halleder ona çok fazla güvenirdi. Hatta bazen bize yemeye gelirdi. Fabrikanın muhasebesi ondan sorulurdu. Benim sarılmam bitince bavulumu kavradı. '' Baban gönderdi seni alayım diye. Nasıl geçti bakalım yol ? '' Sağ elimi burnuma sürterek burnumu çektim. '' Güzel geçti yol ama babamla anneme ulaşamadım. Çok merak ettim. '' dedim. '' Baban bugün biraz gergindi. Akşama doğruda eve gitmem lazım diye sinirli sinirli çıktı bizim yanımızdan. Bir saat öncede beni aradı Ezgi'yi al diye işte. Sonra biz de konuşmadık. ''
Beynim iyice düşüncelerle dolup taşarken Samet abi bavulumu yerleştirdi bende ön koltuğa yerleştim. Deli gibi merak ediyordum. Sorun neydi acaba. Samet abi arabayı çalıştırırken annemi bir kez daha aradım ama sonuç yine değişmedi. Yol boyunca dışarıyı izledim ve Samet abiyle hiç konuşmadık. İçimde kötü bir his vardı. Eve çok yaklaşmıştık ki Samet abinin telefonu çaldı. Kafamı yan camdan hiç ayırmıyordum. Telefon çaldı, çaldı. Samet abi kafaını bana çevirdi. Ona bakmıyordum ama görebiliyordum. Sevgilisi falandı herhalde. Rahatsız olabileceğimi düşünüyordu sanırım. Kafamı ona çevirip '' Açabilirsin sorun yok. '' dedim. Yeşile doğru kaydırdı parmağını ama numara kayıtlı değildi telefonunda '' Alo ? '' dedi. Hala onu izliyordum. Oda nedense suratıma tedirgin bir şekilde bakıyordu. Sonra suratı birden değişince bakışlarımı ondan çekip yola bakmaya başladım. Kötü bir haber almıştı sanırım. '' Evet. '' dedi ve bekledi tekrar ona baktım göz göze gelince '' Yanlış numara beyefendi. '' dedi ve telefonunu kapattı. Çok belli etmese de rengi solmuş gibiydi. Daha fazla bu konuyu uzatmak istemedim ve düşüncelerimi kendime sakladım zaten eve gelmiştik. Yüzümde oluşan gülümsemeyle açtım kapımı tam kapıya doğru yöneliyordum ki Samet abi seslendi. '' Ezgi, benim işlerim var bavulunu sen taşıyabilir misin içeri benim gitmem lazım. '' Düşüncesizlik ettiğimin farkına vararak hızlı adımlarla bavulumun sapın kavradım. '' Kusura bakma Samet abi heyecandan unutmuşum bavulumu almayı. '' dedim. '' Yok ne kusuru işim olmasa biliyorsun. Sizinkilere selam söyle. '' dedi ve tekrar şoför koltuğunun kapısını açarak içine oturdu. O geri geri çıkarken bende ona teşekkür manasında el salladım.
Evin ışıkları yanıyordu koşar adımlarla kapıya koştum ve zile bastım. Açan yoktu. '' Hayda ! '' diye çıkışmıştım ki bugünün cuma olduğunu ve çalışanların izinli olduğunu hatırladım annemler de duymuyor olmalıydı. Çantamı önüme alıp karıştırmaya başladım. Evin anahtarı çantamda olmalıydı. Anahtar elime geldiği gibi kilide soktum ve çevirdim. Kapının açılmasıyla gelen koku... İşte bu tam olarak evimin kokusuydu. Yüzüm gülmeye başlarken içeri girdim ve bavulumu girişe ittirdim. Bizimkiler neredeydi böyle ?
Girişin hemen solunda kalan mutfağa ilerledim. Birkaç çekmece açıktı. Çekmecelerin yanına yaklaşıp onları ittirdim. O kadar zile bastım kapıyı açıp kapattım niye kimse duymuyordu ? Evde yoklardı sanırım. Kaşlarım hafif çatılırken mutfaktan çıkıp tam karşıdaki salona yöneldim. Ama bir ses evi doldurdu. Telefonumun sesi. Bavulumun üzerine bıraktığım çantama koştum ve karıştırıp telefonumu elime aldım. Dayım arıyordu. Telefonu açıp kulağıma dayadım. '' Alo dayıcım beni aramışsın işlerim vardı. Kusura bakma. '' '' Yok dayı önemli değil de ben seni annemler için aramıştım. Onlardan haberin var mı ? '' '' Annenle bugün konuşmadık hiç. Ne oldu ki ? '' '' Deniz otobüsünde iken annemleri alsınlar beni diye aradım açmadılar sonra aklıma sen geldin ama senin de telefonun kapalıydı. Endişelendim çok sonra kendim gelecektim taksiye binip ama baktım dışarıda Samet abi var ben bekliyor filan. Babam onu göndermiş o beni aldı eve getirdi az önce ama evde de değiller galiba. '' Kendimi girişteki pufa saldım. '' Hiç haberim yoktu senin bugün geleceğinden. Şimdi sen evde misin dayıcım ? '' Oturduğun yerden kalktım konuşurken salona doğru yürümeye başladım. '' Evet evdeyim. Ama dediğim gibi bizimkiler yok. Nerede bilmiyorum telefonlarını da açmıyorlar çok merak ediyoru- ''
Salona girmemle gördüğüm manzara beni şok etmişti. Uzun ve acı çığlığım boş evi doldururken telefon avucumun içinden kayıp yere düştü. Kendimi dizlerimin üzerine salarken gördüğüme inanamıyordum. Telefondaki dayımın bağırışları boğuk boğuk gelirken ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. Bir çığlık daha çıkıverdi dudaklarımın arasından '' Anne !!! ''
Merhaba arkadaşlar bu benim ilk bölümüm. İyi ve kötü eleştirilerinizi yorumlar kısmına eklerseniz çok sevinirim ve ayrıca bölümümü beğendiyseniz oyla kısmına da tıklamayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAKBER
Teen FictionBen nerdeydim ? Kimlere güveniyordum böyle ? Babam neredeydi ? Annemin ölümü hayatımı o kadar çok değiştirmişti ki. Yaşadığım sorunlar, başıma sardığım belalar, boşluğa düştüğüm anlar, bide tüm bunlar yetmezmiş gibi annemin ölümünün bir cinayet old...