Evin içine girdiğimde burnumu tıkamak zorunda kalmıştım. Sigara dumanı, bira kokusu ve daha ismini bile bilmediğim pek çok şey masanın üzerinde duruyordu. "Josh!" diye bağırdım. Ses gelmeyince endişelenmeme engel olmadım ve yerde ki çöpleri tekmeleyip masanın üzerinde dağılmış beyaz tozlara ve sarılmış esrarlara baktım.
"Josh!" neredeyse çığlık atar gibi bir endişeyle bağırarak hızlı adımlarla odasına ilerledim. Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde oradaydı. Bedeni yatağın yanındaydı ve başını yatağa yaslamış gözlerini de kapatmıştı. Çantamı yere bıraktım ve daha yakınına gidip elimi omzuna koyduğumda kanlanmış gözlerini açtı. Tuttuğum nefesimi bırakıp başını göğsüme bastırdığımda kalbim korkunun verdiği dehşetle atıyordu.
Bir gün bu tür şeyler yüzünden onu kaybetmekten korkuyordum. Elini koluma koyup göğsüme sürttü ve burnunu çekti. "Lanet olsun çok korktum." omzuna vurduğumda gülüp boynuma bir öpücük bıraktı. "Korkma, küçük kardeş. Sadece kafam biraz güzel."
Yanağımı başına bastırıp burnumu çektiğimde kaşlarının çatıldığını hissediyordum. "O gerizekalıya ortalığı toplayıp gitmesin söylemiştim. Siktir." diye tısladı ve başını benden ayırıp yüzümü elleri arasında tuttu. "Gerçekten, iyiyim. Korkmana gerek yok. Bu baş belası hala burada." alnıma bir öpücük bıraktığında kollarımı boynuna sardım ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
Bir kere kriz geçirmişti ve o an yaşadıklarım korkunçtu. Ne yapacağımı bilememiştim, onu kaybetmekten deli gibi korkmuştum. Josh, o günden sonra asla evde ve ona kriz geçirtecek kadar içmemişti ancak şimdi ne olduğunu bilmiyordum. Ama deli gibi korkuyordum.
"Autumn.." diye fısıldadı bıkkınca. "İyiyim, görmüyor musun? Ağlayacak bir şey yok." derin bir nefes aldığında omuzlarımı silktim. Sadece boxerla olmasını bile umursamıyordum şuan.
"Çok kötü gözüküyorsun.." diye fısıldadım geri çekilip. Gerçekten berbat gözüküyordu. Yüzü çökmüştü ve ne kadar zayıfladığını şimdi fark ediyordum. Göz altları mor ve gözleri kırmızıydı. "Bunu kendine neden yapıyorsun?" diye fısıldadım. Hala o parlak gülüşlü çocuğu hatırlıyordum bu yüzden de, bu haline inanasım gelmiyordu.
"Sadece beni rahat bırakıp okuluna git, tamam mı? Bunu kafam dağılsın diye kendime yapıyorum ve sen şuan beni sıkmaktan, aklımda ki bulutu dağıtıp düşünceleri ortaya çıkarmaktan başka bir bok yapmıyorsun. "
"Beni terslemekten vazgeç senin için endişeleniyorum." her zaman bunu yapıyordu ne zaman o şeylerle kafayı bulsa ve ben onunla konuşmaya çalışsam beni bu şekilde tersleyip başından savıyordu.
"Autumn." üzerinde ki buğuların üzerini sinir örten gözlerine baktığımda derin bir nefes aldım. "Pekala, ne halin varsa gör ama ben eve geri döndüğümde onlar salonda olmasın," diye mırıldandım yanından kalkarken. Kapının önünde bıraktığım çantamı aldım ve kapıdan çıkmadan önce yenide konuştum. "Evi havalandırmayı da unutma."
*
Zaten okuldan döndüğümü ona açıklayamayacak kadar kafası güzel olduğu için evden çıkmıştım ancak şuan nereye gideceğimi bilemediğim için bir kafede oturmuş saatin geçmesini bekliyordum. Tüm bunlara alışmak benim için zor olmuştu.
Önceden tüm bu şeylerden uzak büyütülmüş bir kızken ailemden evimi ayırıp kendi evime çıkmamla her şey değişmişti.
Uyuşturucu, içki, esrar, barlar, dövmeler, piercingler, tehlikeli çocuklar, ilişkiler, barlar ve gece eğlenceleri. Bunların hepsi benim gibi el bebek gül bebek yetiştirilmiş bir kız için oldukça yabancı şeylerdi ve bir anda kendimi tüm bunların merkezinde bulmuş olmam beni zorluyordu. Arkadaşlarımı seviyordum, kötü alışkanlıklarında kötüsüne sahip olan sadece Josh'tu.
Hepimiz onun için çabalamıştık bırakması için uğraşmıştık ancak o gerizekalı çocuk asla vazgeçmiyordu. İçmediği zamanlar eski Josh gibiydi. Çok sık kullanmıyordu ancak vücudu zehri atmaya başladığı zamanlarda tekrar kullanması onu daha kötü bir hale getiriyordu.
Bardağın kulpunu tutup derin bir nefes aldığımda biri karşıma oturdu. Kim olduğunu bildiğim için sadece iç çekip konuştum.
"Gerçekten bugün sana ayıracak enerjim yok, Zayn." gözlerimi yüzüne çevirdiğimde beni izliyordu. "Beni izlemenden rahatsız oluyorum." dirseklerimi masanın üzerine koyup kollarımı masaya uzattığımda yüzümü inceliyordu. "Bende seni istediğim zaman izleyememekten rahatsız oluyorum."
Yüzüne yine o gülümsemelerinden birini yerleştirdiğinde güldüm. "Benimle flört etme." aklım biraz buğuluydu. İçtiğim dördüncü bardakta bulunan alkol oranı yüksek olan likör aklımı bulandırmaya yetmişti.
"Neden?" kaşlarını çatarak sorduğunda kahvemden bir yudum almadan önce konuştum. "Çünkü bu iğrenç, beni yatağa atamayacaksın." dudaklarını sarkıttığında bardağı masanın üzerine geri bıraktım. "Boşuna kürek çekiyorsun adamım, benimle zaman kaybetme." masanın üzerine yeterli parayı bırakıp çantamı alarak kafeden çıktığımda peşimden geliyordu.
"Amacımın seninle sevişmek olduğunu mu sanıyorsun?" başka ne olabilirdi ki? Buradaki erkekler kadınlardan seks dışında başka ne isteyebilirlerdi? Buna defalarca şahit olmuştum. Hatta bizzat yaşamıştım ve onunla sevişmiyorum diye benden ayrılmıştı.
Hepsi ibnenin tekiydi.
"Senin gibi biri benden başka ne isteyebilir ki?" evime gitmek için ara sokağa döndüğümde kolumdan tutup beni durdurdu. "Benim gibi biri mi?" gözlerini gözlerimde gezdirdi ve beni duvara itip tam önümde durdu.
"Ne demek istiyorsun?"
"Ne demek mi istiyorum?" gülüp yüzüne baktım. "Demek istediğim eğer sana yüz versem hiç düşünmeden beni evine götürüp becereceğin. Haksız mıyım? Sizin için işler böyle ilerlemiyor mu? Eğer-"
"Seninle sevişmek isteseydim bunu çoktan yapmış olurdum ve sen şuan bu konuşmayı yapmak yerine, altımda adımı inleyip daha fazlası için yalvarıyor olurdun." ona şok içinde baktığımda meydan okurcasına tek kaşını kaldırdı. "Ne o? Gerçeklerden bahsedeceğiz sanıyordum, Autumn." gözlerim adımı söylerken öne ittiği dudaklarına takıldığında yutkunup derin bir nefes aldım.
"Seni sadece tanımak istiyorum, ancak lanet olası derece çekici bir kızsın ve bende arsız bir erkeğim. Hareketlerimin tek seb-" yakınımda duran dudaklarının aklımı daha fazla karıştırmaması için onu öptüm. İçtiğim likörlü kahve sayesinde yanan dudaklarımı onun soğuk dudaklarına bastırdığımda ellerim çenesiyle boynu arasında bir yerde duruyordu.
O çekici bir erkekti.
Bir an yaptığım şeyin ona yaşattığı şokla duraklasa da bir adım daha atarak sırtımı tamamen duvarla birleştirdi ve ellerini iki yanımda ki duvara yasladı. Ağzımda ki likör ve kahvenin karışımı olan tadı aldığında bir eli çenemi kavradı ve hafifçe sıkarak inleyip belden aşağımı ona bastırmama sebep olan bir şey yaptı.
Dili, çeneme baskı yapan parmakları yüzünden aralanan dudaklarımın üzerinde gezdi ve parmaklarında bulunan yüzükler tenime batıp beni rahatsız ediyorken alt dudağımı dudakları arasına alıp emdi. Nefes nefese kalmışken elimi pantolonunun kemer takılan halkalarına geçirdim ve onu kendime iyice çektim.
"Zayn.." diye fısıldadım. Çenemde ki eli artık canımı yakmaya başlamıştı. Onu itip benden uzaklaşmasını sağladıktan sonra gözlerinde ki şaşkınlığa bir süre baktım.
"Üzgünüm." gözlerimi kaçırdım ve onu arkamda bırakıp evime ilerlemeye başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Violet || z.m
Fanfiction"Onu her gün, yeni yollarla etkilemeye çalışan görünmez bir adamdım sadece."