Bölüm 51 - Astraclar

10.6K 755 160
                                    

Bölüm 51 - Astraclar

Ayağını büyülü yaratığın kafa kısmına basarak kılıcını sertçe çekmiş olan adamın bakarak konuşmuş olduğu taraftan çalılıklardan geldiği belli olan bir hışırtı, ilk olarak Zend'in dikkatini çekmiş olan şey idi. Zend o adamın seslenmiş olduğu kişiye doğru bakmak için hızlıca o adamın baktığı, bir hışırtı sesinin çıkmış olduğu, kendisinin biraz sağ tarafında kalan ağaçlara doğru baktı. Birkaç saniye sonra, karanlıkta, bir insan silüetinin olduğunu ve o silüetin ağacın üzerinden yavaşça ilerlediğini, daha sonra da bir çırpıda aşağı atladığını gördü.

Birkaç saniyelik bir süre sonra o silüetin sahibi olan kişi ağaçların engellediği ay ışığının ona ulaşamadığı o karanlık bölgeden yavaş yavaş ilerleyerek, zarif bir şekilde kendini ay ışığının onu bulabileceği; Zend'in ve oradaki diğer kişilerin onu görebileceği, ağaçların arasında aydınlık kalmış olan bir yere doğru ilerleyerek kendini Zend'lere yakınlaştırdı ve oradaki herkesin onu görebilmesini sağladı. Onlara doğru ilerlerken kafası hafifçe yere eğikti ve birine bakmadığı anlaşılıyordu. Kafasını tıpkı biraz önceki eylemleri gibi yavaşça kaldırarak ilk olarak Zend ile göz göze geldi, Zend'in samimiyet ve güven duygusunu bir anda hissetmesini sağlayan bu gözler, yarım saniye kadar sonra Zend'in gözleri ile buluştuğu pozisyondan hızlıca kaçındı.

''Demek yaşlı adam seni de görevlendirmişti.'' Elindeki kılıcı etrafa doğru hızlı bir hareketle sallayarak kılıcın üzerindeki kanın çoğunluğunun, yerde, büyülü yaratığın biraz önce sürdürmüş olduğu Zend ve diğer çocuğu bulmaya çalışması olayından nasibini almış, birçok yerde ezilmiş ve büzülmüş olan çimenlerin üzerine sıçramasını sağlayarak kılıcının büyük bir kısmının temizlenmesini sağladı ve onu çevik bir hareketle sırtındaki kına koydu. Kılıç biraz önce büyülü yaratığın kafasına saplandığında oldukça küçük görünüyordu; bunun sebebi büyük ihtimalle büyülü yaratığın vücudunun oldukça büyük olmasıydı. Adam onu sırtına yerleştirdiğinde, aslında pek de küçük olmadığı, hatta normal kılıçlara göre oldukça iri, geniş ve uzun olduğu anlaşılabiliyordu. Adam onu beline takmış olsaydı, büyük ihtimalle tam olarak yan durmadığı takdirde yere sürünüyor olurdu.

''Evet, benden de birinin bir süre boyu güvenliğini sağlamam için bir ricada bulunmuştu.'' Biraz önce bir ağacın dallarından birinden atlamış olan, şu an ay ışığına çıkmış ve yüzünü gözler önüne sermiş olan kişinin ağzından çıkan ince, bir o kadar da ahenkli ve aynı zamanda da güçlü olan ses, rüzgarın uğultuları eşliğinde yumuşakça Zend'in kulağına ulaştı. ''Daha doğrusu, rica değil, üstü kapalı bir emirdi de diyebiliriz. Elbette bu emirden şikayetçi olduğum söylenemez.''

Zend son konuşmuş olan kişiye baktığında, gözlerinin ve hatta ağzının şaşkınlıkla açıldığını en azından on beş saniye boyunca fark edememişti. Tekrar kendine geldiğine ağzını hemen kapattı ve utançla, kadının yüzüne kendi kendine odaklanmış olan gözlerini hızlıca kaçırdı ve başını eğdi. Kulağına taşınan hafif, biraz öncekiyle aynı ses tonuna sahip olan küçük bir gülüşün sesini de duymuştu, bu, Zend için havanın iyice ısınmasına ve çocuğun esmer teninin dışarıdan belli olacak şekilde kızarmasına neden olmuştu.

Kadını ilk olarak gördüğü ve onun yüzünün tamamı ile karşı karşıya kalmış olduğu o an, Zend'in gözlerinin önünden gitmemişti hala. Ve bir süre boyunca da gidecek gibi görünmüyordu, zira Zend hayatındaki nadir anlardan birini yaşamıştı o an. Kalbi birden göğsünü delecekmiş gibi atmaya başlamış, Zend'in heyecanlanmasını sağlamıştı. Ama bu da pek uzun sürmemişti tabii, Zend gözlerini ondan çektikten beş saniye kadar sonra heyecanını dindirmiş ve kalbinin sakinleşmesini sağlamıştı. Zend duygularını kontrol etmekte o kadar zorlanmıyordu artık, geçen üç yıldan sonra, hislerini tutmayı öğrenebilmişti. Tabii belirli bir sürenin altında onları kontrol etmekte zorlandığı oluyordu, ama uzun süreli bir şekilde istenmeyen duyguların içine girmekten kaçabiliyordu artık Zend.

Argenta 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin