Bölüm 40 - Garip Olaylar

13.5K 1.1K 365
                                    

Bölüm 40 - Garip Olaylar

Zend gözlerini açtığında, siyah duvarlara ve tavana sahip, bunaltıcı, korkutucu bir odadaydı. Yatıyordu öylece, vücudu yorgun gibiydi ve gözlerini açmak için bile bir çaba sarf etmesi gerekmişti.

Aklında hiçbir soru oluşmadan düzgün bir şekilde doğruldu, elleriyle kendini destekleyerek, sırtındaki çatırdamalara aldırmadan karşısındaki siyah duvara bakmaya başladı ve bir dakika kadar bir süre boyunca başka hiçbir şey yapmadı.

Nerede olduğu sorusu, uzun bir zaman sonra aklına gelmişti. Uzun zamandır uyumamış ve zorla uyandırılmış gibiydi, aklı hala uykuya devam ediyordu sanki.

"Ranon?" Zend soru sorarcasına seslendi Ranon'a, cevap gelmesini beklerken de kendini zorlayarak ayağa kalktı ve odayı incelemeye başladı.

Odada hiçbir ışık kaynağı yoktu, her taraf son derece loştu ve Zend'in anlayamadığı bir şekilde, çıplak göz ile odanın içi seçilebiliyordu. Geniş bir tavana sahipti burası, bu tavan duvarlardaki siyah; korkutucu görünüm ile birleştiğinde insanda bu odanın bir mezar olduğu izlenimini uyandırıyordu. Daha fazlasını görmek için arkasını döndüğünde, hislerinde yanılmadığını fark etti Zend. Arkasında yüzü yukarıya bakacak şekilde dümdüz yatan, daha doğrusu yüzü dışında vücudunun hiçbir parçası görünmeyen, gözleri kapalı bir adam vardı. Adamın alnının üzerinde, tüm alnı kaplayacak ve onun başını yere sabitleyecek bir halat vardı, adamın başının iki yanından yere gömülüyordu.

Sadece bu da değildi, vücudunun üzerindeki güçlü bir taşa benzeyen siyah renkli, çatlaklarla ve oyuklarla dolu bir katman vardı, katmanın üzerinde de yine adamın iki yanından yere gömülecek şekilde onlarca kapkalın zincirler vardı. Birisi onun bir daha o konumdan çıkmamasını istemiş ve böyle yapmış gibiydi, Zend ilk başta gördüklerinde tereddüte düştü, hala baygın olduğunu düşünmeden edemedi.

"Ranon, bu adam kim ve neredeyiz?" Zend meraklı bir şekilde Ranon'a sordu. O adama da hiç yaklaşmadı, böyle zincirlenmiş birinin tehlikeli olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ona aşılayan fikirler dolaşıyordu onun genç, sınırları belli olmayan zihninde.

"Zend, nerede olduğumuz konusunda ben de senin kadar bilgisizim. Ben de tıpkı senin gibi, gözümü açtığımda burada olduğunu gördüm. Ama bu odayı değerlendirince," Ranon biraz bekledi, devam etti. "burası bir mabet olmalı. Nerede olduğumuza dair bir şey hissedemiyorum, büyük ihtimalle büyük bir mühürle mühürlenmiş bir yerdeyiz, ama etrafına bakınca odanın yapısından buranın mezar tarzı bir yer olduğunu anlamak zor değil. O kişinin kim olduğuna gelince... Büyük ihtimalle o adam çok güçlü bir büyüyle buraya mühürlenmiş. Git bak bakalım, onun üzerindeki siyah taş parçanın üzerindeki işaretler neye benziyor." Ranon biraz bekledikten sonra Zend'e cevap verdi.

"Kendin bakamıyor musun?" Zend masum bir şekilde Ranon'a seslendi tekrar. Bu sorunun amacı Ranon'a sitem etmek falan değildi, Ranon dışarıda bir şeye bakmak istediği zaman bir duman gibi dışarı çıkıp bakıyor, geri döniyordu. Zend ilk kez şu an Ranon'un ağzından böyle bir şey duymuştu ve bu sebeple biraz şaşırmış, nedenini sormakta fayda bulmuştu. İnsanlar zaten Ranon'u, Ranon duman haline girmişken göremiyorlardı.

"Zend, ben ruh formumdayken insanların beni görememesinin nedeni benden çok daha aşağıda olmaları. Kendimi onlardan gizleyebiliyorum, beni hissedemez, fark edemezler. Ama burada beni hissedebilecek kadar güçlü birinin olma ihtimali var. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Birisi, benim burada olduğumu anlamak için senin dibine girmek zorunda. Tabii çok güçlü ve kuvettli bir enerjiye sahip olan birisi için konuşuyoruz; örneğin Maızk gibi. O beni böyle fark etmişti. Ama ben herhangi bir formumla dışarıdayken beni fark etmek oldukça kolay. Sadece on beşinci seviye biri bile çok uzun bir mesafe uzaktan benim burada olduğumu anlayabilir. En iyisi senin görüşünü kullanmam." diyerek sabırlı bir şekilde açıkladı Ranon.

Argenta 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin