İçinizdeki Geveze

2.9K 121 56
                                    

Her birimizin içinde, neredeyse gece gündüz konuşan, hiç susmayan bir geveze var. Konuştukça konuşuyor, daldan dala atlıyor ve onu susturmak neredeyse imkânsız gibi görünüyor.

İçimizdeki bu ses bir günde ortalama altmış bin tane düşünce üretiyor ve bu düşüncelerin çok büyük bir kısmı ne yazık ki olumsuz şeyler.

Hiç susmuyor! Sabah kalkıyorsunuz, "Yine mi sabah oldu?" diyor, pencereyi açıyorsunuz, "Ne kadar sıkıcı bir hava" diyor. Beklediğiniz bir telefon gelmediğinde, "Bunun böyle olacağı belliydi zaten" diyor...

Hiç yorulmadan, durup dinlenmeden konuşuyor. Üste para verseniz, pek çok insanı parayla bile bu kadar konuşturamazsınız. On binlerce düşünce, fikir, yargı, inanç, söz, hayal, kurgu, plan, pişmanlık vs.

Özgüvenimizi elimizden alan en sinsi düşmanların başında, işte bu geveze ve sürekli dırdır eden parçamız geliyor. Eğer içimizde bizimle sürekli olarak konuşan bir ses varsa ve o ses bize hep hatalarımı söyleyip duruyorsa ve biz de ona yenik düşüyorsak eğer, işte orada özgüven eksikliğinin temelleri atılıyor demektir.

İçimizdeki bu ses neden konuşuyor? Nereden geliyor bu ses? Kaynağı ne?

Bu ses bizim beynimizdeki, içsel konuşmalarımızdan sorumlu olan merkezden geliyor. İçsel konuşmaların bu kadar çok olması normalde problem teşkil etmez. Mesele bu seslerin yıkıcı ve yargılayıcı sesler olmasıdır. Eğer biz o içsel konuşma mekanizmasını terbiye eder ve eğitirsek, o zaman da düşmanımız gibi görünen bu canavar bizim en sadık dostumuz olmaya başlayacaktır.

Mesele, bu içsel sesimizin çok vahşi, terbiye edilmemiş, tabiri caizse tam bir orman kaçkını olmasıdır!

Evet, içimizdeki ses çoğunlukla tam bir balta girmemiş ormanda yaşayan vahşi hayvanlar gibidir. Bize ağzına geleni söyler, bizi yerin dibine geçirir.

"Zaten senden bir halt olmaz!"

"Sen kim, onu başarmak kim?"

"Sen önce git de bir aynaya bak!"

"Seni gidi işe yaramaz, beceriksiz seni"

"Aptal! Ne bekliyordun ki?"

Olabildiğince yumuşatarak yazmaya çalıştım. Siz onun çok daha ağır sözlerine tanık olmuşsunuzdur muhakkak.

Bütün bunları bir orman kaçkınından başka kim söyleyebilir? Terbiye edilmemiş, filtreden geçirilmemiş ve düşünmeden, patavatsız bir şekilde, öylesine söylenen sözlerdir bunlar. Ancak etkileri çok acımasızdır. Kişinin kendine olan güvenini siler süpürür ve geride boynu bükük, hayata küsmüş, kendisiyle sürekli kavga halinde birisini bırakır. Enkaz budur!

İşte bütün bunlar, bu orman kaçkınını çok fazla ciddiye aldığımız için başımıza gelir. Adı üstünde, o bir orman kaçkını...

Elinde sopasıyla bize saldıran ve kendi kurallarına göre bizi terbiye etmeye çalışan bir kaçık!

Ama artık onun işi bitti. Bir oyunda olduğumuzu hiç aklınızdan çıkarmayın. İçimizdeki orman kaçkınını bu defa sopamızla biz kovalayacağız. Onu bir köşeye sıkıştırıp sonra da onu kendi sopasıyla kovacağız.

Öncelikle, içinizdeki sesin ehlileştirilmemiş ve işe yaramayan ilkel bir ses olduğunu tam olarak kavramalısınız. Onun bize kattığı herhangi bir şey yok! Aksine, bizden çok şeyi alıp götürüyor. Sürekli olarak neleri yapamayacağımızı söyleyip duruyor. Kafamızı ütülüyor durmadan. Biz ona haddini bildirmedikçe de, tepemize çıkıyor adeta. Ne söylerse kabul ediyor, ne derse yapıyoruz.

Dikkat! Yüksek ÖzgüvenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin