Aile

52 2 0
                                    

Ne yani biz sevgilimiyiz şimdi, diye bağırmak geliyordu ıçimden. Bunun yerine ;

"Daha açık konuş." diyebildim.

İşte o an koyu kahve gözlerinin en derinine kadar gülümseyip elimi tuttu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan...

Bu an böyle dondurulup kalmalıydı. Ama illaki her güzelliğin bir sonu vardı.

"Siz iki genç aşıklar, dersi astığınız için ceza alacaksınız."

Profesör Stain muzipçe gülümseyip bize kapıyı işaret ediyordu.

Melek'le birbirimize bakıp güldük ve elele Profesörü takip ettik.

****

Kütüphaneyi temizleyecektik. Büyük kütüphanedeki ilk rafın arkasında yığılı kitaplarla başladık işe. Profesör bize bol şans dileyip gitmişti. Melek ise işine öyle dikkatle odaklanmıştı ki , kitaplara bakıyordu ve onları belli bir şeye göre ayırıyor sonra ayırdıklarının tozunu alıp yerleştiriyordu. Konuşmak istiyordum ama yaşadıklarımın bir rüya olmasından korktuğum için susup ona eşlik etmeyi tercih ettim.

Sessizliği o bozdu.  Yere düşürdügüm kitapları alırken

" Seni hiç tanımıyorum Marcus. Yani ailenin nasıl olduğunu, nelerden hoşlandığını, kaç kardeşin olduğunu?"

"Zamanla öğreneceksin."

Evet , bu bir rüya değildi ...

"O kadar zamanımız olduğunu bilemezsin. Sana geç kalmak istemiyorum."

Onun yanına yaklaşıp gülümsedim

" Anne-baba-çocuk. Çekirdek aile yani. Annem önceden kreş işletiyordu. Şimdi evde. Babam ise bu okulda profesör."

Şaşkın gözlerini gözlerime dikerek

"Gerçekten mi? Bunu kimse bilmiyor."

"Bilinmemesini özellikle tercih ediyorum. Öğretmen çocuğu olmak diye bir deyim vardır. Hayatı böyle arka planda daha kolay yaşıyorum."

"Yine de çok popülersin."

Ona en çapkın gülümsemle cevap verdim.

"Ama diğer popüler çocuklar gibi kötü ve kaba değilsin. Çalışkan...Yakışıklı...Ve de anlayışlı."

"Sende diğer kızlar gibi değilsin."

"Biliyorum."

"Ee sıra sende sen anlat şimdi."

Dikildiğim yerden eğilip aşağıdaki rafı düzeltmeye başladım.

"Oraya değil."

elini,yanlış yere koyduğum kitaba uzatıp doğru yere kaldırdı. Ve benim beceremediğim düzenlemeyi yaparken konuşmaya başladı.

"Babam mezarlık bekçisiydi. Annen ben ve babam bir mezarlık kulübesinde kalırdık. Gece bazen babamla mezarlıkları dolaşırdık. Sonra beni iri gövdesiyle kucaklar dizine oturtur ve hikaye anlatırdı. Mezarlık bekçiliği çok önemli derdi. Yaşayan insanlardan daha çok saygı duyardı mezarlara. "

Tepkimi ölçmek için başını bana çevirdi. Bense ilgiyle onu dinliyordum.

"Sonra bir gün taşındık, babam mezarlık bekçiliği yapmadı bir daha. Bir sabah uyandığımda da...derin bi nefes alıp... yoktu. Mezarlıklara baktım, gidebileceği her yere, ama yoktu."

Uzanıp soğuk ellerini avuçlarımın arasına alıp hohladım.

"Çok üşümüşsün."

Kocaman gülümsüyordu.

Onun ellerini ısıttığım gibi kalbini de ısıtmak istiyordum.

"Öhö. Öh-hö."

İkimizde aynı anda arkamızı döndüğümüz de profesörün bize gülen yeşil gözlerini gördük.

"Aradığın kitap bu muydu Melek?"

"Ah evet ben tamamen unutmuşum onu. Teşekkür ederim Profesör."

"Oğlum kiz arkadaşını bi gün evimize yemeğe davet edebilirsin.Kendisini yakından tanimak isterim."

Utancımdan Melek'in şaşkın gözlerine kaçamak bi bakış attım.

Babam sessizce giderken bana dönüp

"Baban mıydı ?"

"Evet. Kitap mı arıyordun?"

"Evet."

Başımı uzatıp kitabın adına baktım

Şizofreninin İncelikleri

İkimizinde şaşkın gözleri birbirinde tutuklu kalmıştı.

Sen Gerçek Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin