Kitabı okumaya başladığınız tarihi bu satıra bırakabilir misiniz?
Elif Ada Doğan
Kur'an-ı kerimi öptükten sonra kitaplığa koydum ve sessizce girdim yatağıma. İçimdeki huzur ve heyecan anlatılamazdı. Yarın ilk iş günümdü. Hem ilk işim, hem ilk iş günüm. Heyecanlıydım ve bu durumda uyumak benim için çok zordu.
Bugün büyük patronla görüşmüştüm ve giyim tarzımın onları rahatsız etmeyeceğini söylemişti. Çok iyi birisine benziyordu ama bilgiler üzerine asistanı olacağım patron küçük patrondu. Yani oğlu. Klasik bir türk dizisi yaşamak istemiyordum. Umarım o da babası gibi anlayışlı biridir diye geçirdim içimden. Çünkü bu işe gerçekten ihtiyacım vardı. Yeni eve çıkmıştım ve ev sahibim çok tatlı bir kadındı ona mahçup olmak istemiyordum. Kirayı hemen vermek istiyordum. Biliyordum kirayı geçiktirsem de kadın bir şey söylemezdi ama her ne olursa olsun birilerine borçlu kalmak istemiyordum.
Çünkü ben işe giremeyip kiramı ödeyemezsem isteyecek bir annem ve babam yoktu. Ya da evden atılırsam gidecek bir evim yoktu. Yeni çıkmıştım yetimhaneden, kimsem yoktu evine gidebileceğim bu yüzden olsa gerek çok çalışmalıydım, kimseye borcum olmamalıydı.
Yetimhane geldi bir an aklıma, orada geçirdiğim günler...
~
"Acaba anne ve baba ne demek Tuğçe? Yani şimdi benim annem ve babam olsaydı burada yaşamayacak mıydım?"
Tuğçe gözleri dolu dolu bana baktı.
"Yaşamayacaktık tabiki de, onlar bizi seveceklerdi ve biliyor musun yeni yeni kıyafetler alacaklardı bize?"
"Gerçekten mii?" dedim küçük ve heyecanlı sesimle sesimle.
"Eveet." dedi Tuğçe umutla.
"Umarım ikimizinde anne ve babası hemen bizi buradan alır" dedim gülümseyerek.
"Ama o, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını burada kimsesiz kalacağımızı, söylüyor." dediğinde ona kızarak baktım.
"Biz kimsesiz değiliz ki, mesela senin yanında ben varım, benim yanımda da sen varsın. Ben seni hiç bırakmacağım Tuğçe." diyerek ona sarıldım o da bana sarıldığında küçük hayallerime dalmıştım bile.
Belkide yarın annem ve babam beni buradan alırlar hem belki onlara ısrar edersem Tuğçe'yi de alırlar böylelikle biz de kardeş oluruz.
Tuğçe uyuyakaldığında onun yatağından kalkıp kendi yatağıma geldim. O hep korktuğunda onun yanına gider konuşurdum sonra da o böyle uyuyakalırdı işte. Ben çok korkmazdım. Yani tabi korkardım ama Tuğçe kadar değil.
Kendi yatağıma girdiğimde oturarak tavana baktım.
"Allah'ım bugün öğretmenimiz senin çocukların duasını kabul ettiğini söyledi. Allah'ım bana ve Tuğçe'ye anne baba verir misin? İkimize ayrı ayrı olmasa da olur bize bir tane anne bir tane de baba var Allah'ım lütfen"
Gözlerimden yaşlar pembe yanklarıma dökülüyorken elimi hocanın öğrettiği gibi yüzüme sürdüm.
Belki de yarın bize Allah bir anne bir de baba verirdi...
~
Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu ardından acı bir tebessüme dönüştü. Küçükken böyle dua ederdim sürekli ve her sabah annemin ve babamın beni gelip alacaklarını sanırdım.
Yaşadıklarımın imtihan olduğunun daha yenilerde farkına varıyordum ama hala anne ve babanın olmasını ne demek olduğunu bilmiyordum.
Ama güzel bir şeydir eminimki...