Miraç Güney
Şirkette işlerle uğraşırken saatin kaç olduğunun farkına varamamıştım. O kız iki üç kez odama gelip bir şeyler imzalatmıştı ve hiç yüzüme bakmamıştı. Ben ise buna daha çok sinilenmiştim.
Oturduğum yerden kalkıp ceketimi aldım tam çıkacakken kapı çaldı.
"Gel" dedim. Her zamanki korkutucu sesimle.
Kapı yavaşça açıldı ve içeriye her zamanki gibi yere bakan Elif Ada girdi. Omuzları dikti. Bu onu kararlı kılarken gözlerini gözlerime bir kez dahi değdirmiyordu.
"Miraç bey son olarak bunları imzalamanız lazımmış" dedi. Sabahki yaşadıklarımız hiç yaşanmamış gibi işine dönmüştü.
Getirdiklerini imzaladım tam çıkacakken kolundan tuttum ve durdurdum.
"Dur" dedim.
"Miraç Bey bırakır mısınız?" Dedi her zamankinden daha yüksek sesiyle. Sesinde büyük bir korku vardı. Her ne kadar bunu gizlemek istese de fark edebiliyordum.
Ben ise onu dinlemek yerine ona bakıyordum sadece.
"Bırakın!" dedi rahatsız olmuş ki kıpırdanıyordu.
Ben hala ona bakarken bir anda bağırarak
"Bırak dedim sana! " dedi. Siz yerine sen hitabı kullanarak.
Elimi kolundan çekmeden önce kendime yaklaştırdım ve serbest bıraktım. Serbest bırakmamla benden uzaklaştı.
"Seni öyle bir bıktıracağım ki, ağlayarak istifanı verip çıkacaksın bu kapıdan." dedim sert mizacımla.
Dikleştirdi kendini bana baktığında fark ettim gözleri dolmuştu. Göz rengini ilk defa bu kadar net görmüştüm. Kahverengiydi. Ama farklı bir kahverengiydi sanki. Garip bir his uyandırmıştı bende.
Konuşmaya başladı.
"Neden yapıyorsunuz bunu bana? Benim giydiğim kıyafete ve dinime neden karışıyorsunuz ki? Ne yaptım ben size? Benim kiyafetim yaptığım işi engellemiyor ki! " dedi titreyen sesiyle. Gözlerinden üzerindeki kıyafete(feraceye) düşen gözyaşlarını saymıyordum bile.
Ağlamıştı ve bu benim canımı yakmıştı, kalbimde küçük bir sızı oluşmuştu.
Neden böyle olmuştu. Saçmalamıştım artık. Benim karşımda bir insan ağlarsa ağlamazdım ben, içimde bir dal bile kıpıramazdı ama şimdi neden içimde poyraz vardı. Bu his de neyin nesiydi böyle?
Hızla kendi kendime geldim.Bağırarak konuştum
"Canım istiyor. Patron değil miyim istediğimi yaparım? Karışacak mısın,karışabilir misin?" dedi. Fazla olmuştu bu kız. Ama ona yapacaklarımın yarısı aklımda bile değildi daha.
"Patronsunuz diye canınızın her istediğini yapamazsınız!" dedi bağırarak.
"Öyle mi? Bunu kim söylüyor peki?" diye bağırdım. Afalladı.
"Siz-" dedi ve sustu. Korkmuş olmalıydı. Sonra umursamayarak devam etti.
"Siz sadece zengin bir ailenin çocuğu olan parasıyla her şeyi satın alabileceğini sanan, kendini beğenmişin birisiniz. " dedi. Sabrımı mı zorluyordu bu kız?
"Kes sesini!" dedim. Her zamankinden daha çok sert çıkan sesimle.
Sanki her şeyin yeni farkına varmış gibi konuşmaya başladı.
"Özür dilerim özür dilerim Miraç Bey bi an kendimi kaybetti-" dediği sıra bağırdım.
"Kes sesini dedim sana şimdi defolll"