Meyus-1

2.7K 27 2
                                    

Dileklerim sizinle,iyi okumalar.

Yorum veya,oy beklemiyorum sizden. Gönlünüzden,ne kopuyorsa yorum yapabilir oy verebilirsiniz.

"Ayakta bile duracak gücüm yok ama,yine de sana koşuyorum."

-

Aralanan gözlerimi etrafta gezdirdiğim an,beynimin büyük bir şokla sallanmasını önlemek amacıyla gözlerimi tekrar kapattım. Bu gerçek değildi değil mi?

Sadece saatler sonra intihar ettiğimin gerçeği aklımda dolaşırken,ne yapacağımı bilemeyen bedenim acıyla sarsılmaya başladı. Şaka mıydı? Ölmüştüm ben. Ben..ben ölmüştüm. Nefesim yaşamak istemediğim hayattan sökülüp atılmış,ruhum mezarına çoktan gömülmüştü. Bedenim? Hayal mi görüyordum? Titreyen ellerim çıplak bacaklarıma dokunmak için havaya kalktı yavaşca.

Tanrım,yalvarırım hayal gördüğüme dahil birşeyler fısılda bana.

Tanrım,aklımı kaçıracağım,gerçek olmamasına yarım et nolur.

Titreyen ellerim çıplak bacaklarıma dokundu. O an beynimde çakan şimşekler yağmurunu attırdı ve ne olduğunu bilmediğim bir döngünün altına girdim. Kızarmış olan elimin hissettiği soğuk tenimin gerçekliği bir tokat gibi yüzüme vurulurken donup kaldım. Kesiklerim? Alttığım jiletler? Küçük banyomun demirlerinden sarkıttığım bedenimin ölüme kucak açtığı anlar? Bunlar gerçekti. Hayal görmüş olmam imkansızdı. Acıyı hissettiğim her an gerçekti. Gözlerimden,tüm yaşanmışlıkların toplandığı küçük bir damla süzüldü çilli yanaklarıma doğru. İnanmak istemediğim gerçekler canımı yakmasının yanı sıra,bedenimi sarsıyor bulunduğum mekanın basıncının üstüme gelmesini sağlıyordu.

"Hayır,hayır!"diye bağırdım inleyerek. Bacaklarımda duran ellerim yanaklarıma gitti ve sağ yanağıma hızla bir tokat attım. Sızlayan yanağıma aldırmadan bedenimi ayağa kaldırdım. Burası neresiydi? Gözlerim yavaşca bedenime düştü. Üzerimde beyaz tülden bir elbise vardı. Buda neydi böyle? Ayaklarım çıplaktı,parmak boğumlarımda kanın en koyu tonu vardı. Saçlarım dağılmış,her zamanki gibi kabarmıştı. Dudaklarımı aralayarak derin bir nefes aldım. Ciğerlerime akın edip,kalbime yumru gibi oturan bir nefes. Bu nefes. Olamazdı,nefes almam imkansızken dudaklarımın arasından sızan hava gerçek olamazdı. Bilinmezliğin denizinin tam ortasındaydım ve ben bu girdapta yüzmesini dahi bilmiyordum. Ne yapacağımı bilmediğim halim boş arazide öylece beklerken,esen rüzgar kalbimin perdelerinin arasında gezinip saçlarımı savurdu. Etrafta gezinen bakışlarımı herşeyin bir şaka olduğunu istercesine ışıklarını söndürdü.

Bekledim.

Belki birkaç saniye.

Belki birkaç dakika.

Belki birkaç saat.

Bir umut geçer,diye bekledim.

Olmadı. Ne bulunduğum yerin gerçekliği değişti,nede halen nefes aldığımın gerçekliği. Umut kanatlanıp kalbimden uçarak ayrılırken,boşluğa sürüklenen bedenim ayaklarımı sonunda hareket ettirip sarsak adımlarla etrafta dönmemi sağladı. Gözlerim ağırlaşmaya başlarken bir yerde odaklandı bakışlarım. Boş arazinin tam ortasına dikilen mavi tabelada. Kalın siyah yazıyla nerede olduğumu gösteren tabelaya inanamaz bir şekilde baktım.

Şebiyelda.

Kanatların altında yatan en uzun gece.

O an ellerim ben deha ne olduğunu anlayamadan öyle bir hızla saçlarıma tırmanıp saçlarımın dibini sökercesine asılmaya başladıki. Gerçeği yüzüme vuran tabelaya boş boş bakarken buldum kendimi. Ellerim saçlarımdan ayrıldı,gri saç tellerimin bir çoğu avuç içimden yere düştü. Bulunduğum yerin adı Şebiyelda mıydı? Yada tabelanın altında yazan o cümle? Bu nasıl bir saçmalıktı. Ayaklarım hareketlendi ve ayak tabanıma batan taşların acısını önemsemeden koşmaya başladım. Nereye gittiğimi yada ne yaptığımı bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum,nerede olduğumu veya ne olacağını. Tüm bu yaşadıklarımın sebebi neydi? Ben ne yapmıştımda bu kadar yıpranmış,bu kadar mahvolmuş bi ruhun içine hapsolmuştum?

MEYUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin