"Ne yapacağız?" Tuna'ın bu sorusu endişeden bir hayli uzak, oldukça olağandı. Deniz ise bir kaç dakikadır kapının önünde voltalar atıyor, tırnaklarını yiyordu. "Ne yapacağız? Şey, gidelim. Hadi bir an önce." Deniz koltuğun üzerinden montunu alıp kapıya yönelmişti ki Tunanın kolu sayesinde durmak zorunda kaldı. "Bir şey unutmadın mı?" Deniz yüzünde büyük bir gülümsemeyle yanağına bir öpücük kondurduktan sonra tekrar hızını almıştı ki Tuna onu yeniden durdurdu.
"Elbise diyorum, makyaj diyorum. Hadi." "Tuna saçmalama. Adam orada yeri göğü dağıtıyor. Ne elbisesi." "Yani ben bilmem sevgilim. O elbise değişmeden değil oraya gitmek, bu odadan çıkmak bile yok." Deniz genç adamın vazgeçmeyeceğinden bir hayli emin olmanın hüsranını yaşıyordu. Sevgilisine sert bir bakış atarak odanın yolunu tuttu.
***
"Bak bu ilk ve sondu. Bir daha böyle bir şey tekrarlanmayacak Tuna Ertürk." Tuna kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra yavaşça ensesini kaşıdı. Tadı kaçmıştı. "Ne oldu? Hı? Tuna cevap versene." Tuna yavaşça sevgilisinin elinden tutarak yatağa yönlerdirdi. Deniz ciddi bir şeyler konuşacaklarını anlamıştı. Sırtındaki yastığı düzelterek boğazını temizledi. "Sevgilim. Hadi anlat." Tuna derin bir nefes alarak söze başladı. "Bak bu hisler bana çok yabancı. Bu yüzden nasıl anlatacağım dan emin değilim. Kısa giymeni istemiyorum, makyaj yapmanı istemiyorum. Sadece bana özel ol istiyorum. Biliyorum, çok bencilce. İstediğini yapmakta özgürsün. Buna asla karışamam. Fakat anla beni. Kıskanıyorum, elimde değil. Birinin sana alıcı gözle bakma fikri beni çileden çıkarıyor. Gerçekten çok özür dilerim, ama engel olamıyorum." Deniz başını sallamakla yetindi. Onu anlıyordu.
***
Deniz hışımla binanın kapısından içeriye girerken Tuna onu takip etmekle yetiniyordu. Asansörü bekleyecek zaman olmadığından merdivenlere yönelmişlerdi ki resepsiyonun sesiyle duraksadılar. "Tuna bey. Derginin son sayısı için acil imzanız gerekiyor. Başıma yetişmeyecek aksi takdirde." Tuna Denize kısa bir bakış atıp onaylattırdıktan sonra yönünü değiştirdi. Neler olacağından habersizdi.
***
Deniz ofise giriş yaptığında gözüne çarpan ilk şey kırık filamingo heykeli olmuştu. Yiğit bağırıp çağırıyor, etrafındakiler ürkek bakışlar sergiliyordu. O sırada gözleri buluştu. Yığın ağzından dökülenler fısıltı sayılabilecek kadar yumuşaktı. "Deniz. Deniz Aslan. Benim Deniz Aslanım." Süratle Denize doğru harekete geçti. Ne zaman kızgınlığı uçup gitmiş, yerini özlem almış haberi yoktu. Tek bildiği bir şey vardı. O da bu kadına deliler gibi aşık olduğuydu. Hiç tereddüt etmeden dudaklarının buluşmasını sağladı. Deniz ise belki de hayatının en büyük hatasını yaptı. O an ne düşündü, ne hissetti bilinmez ama usulca ona karşılık verdi. Tunanın, sevgilisinin bu ana yakından şahitlik ettiğini bilmeden.
-0.8, yani bir sonraki bölüm final.