Genç adamın yüzünde tarifi olamayan bir gülümseme mevcuttu. Bakışları her zamankinden farklı, derin ve buğuluydu. Ellerini yavaşça genç kadının yüzüne yerleştirerek ıslak dudaklarını şakaklarına bastırdı, ardından ılık ve titrek nefesini yüzüne üfledi. Etraf Denizden yükselen minik hırıltıların dışında sessizdi. Genç kadın göz kapakları kapalı, kızarmış dudakları hafif aralık bir biçimde kendisini öpmesini bekliyordu. Giymesi için verdiği bir hayli bol kıyafetler bile ona ayrı bir çekicilik katmıştı. Bu Tuna için her ne kadar enfes bir görüntü niteliği taşısa da aklı başka bir yerde düşüncelerle boğuşuyordu.
Daha bir kaç saat önce "Seni sevmeyi çok istiyorum." tarzında cümleler sarf eden bu kadının şimdi kendisi için yanıp tutuşması mantığına ters düşüyordu. Ne olmuştu, nasıl bu karara varmıştı en ufak bir fikri yoktu. İhtimaller toz bulutu misali aklını esir almıştı.
Diğer bir yandan genç kadının sabrı tükenmek üzereydi. Biraz önce yaptıkları şey, o adlandırmakta bir hayli zorlandığı şey çok güzeldi. O anları tekrardan yaşamak için her şeyini verebilirdi. Tüm bunların nedenini o da bilmiyordu. Nitekim şu an bunu düşünmek ona hiç cazip gelmiyordu. Ellerini genç adamın ensesine yerleştirerek dudaklarının buluşmasını sağladı. Kirpikleri birbirine değiyor, ayrılmak istemiyordu.
Zorlukla genç adamın üstüne çıkmayı başararak dudaklarının çenesini, oradan da boynunu hedef almasını sağladı. Genç adam perişan halde, titrek nefesler veriyordu.
Genç kadını kendinden uzaklaştırarak ters döndürdü. Sırtını yatak başlığıyla buluşturarak çenesini omzuna yasladı. Sevdiği kadının anlık bir hevesle bir hata yapabileceğinden korkuyordu ki nitekim böyle bir durumda karşı koyabileceğini düşünmüyordu. Dudaklarından minik bir kıkırtı döküldü ve ardından kahkahasını dindiremedi. Genç kadın başta şaşırsa da ona eşlik etmekten kendini alıkoyamadı. Elleri ve gözleri kenetli bir şekilde gözlerinden yaş akıp karınları ağrıyana kadar belki de ilk defa bu kadar çok güldüler. Mutluydular.
***
"Dışarı çıkalım mı? Sahile falan gideriz." Uzun bir süre sonra sessizliği Deniz bozmuştu. Elindeki dergiyi sehpanın üstüne bırakıp Tunaya doğru yöneldi. Genç adam bilgisayarının başında her ne kadar çalışıyor gibi görünse de bir kaç saat öncesinde yaşananları düşünüyordu. Kafasını dağıtmaya gerçekten ihtiyacı vardı. "Tamam çıkalım. Üstüne kalın bir şeyler al. Rüzgar var." "Tamam da yanımda bir şey yok. Hırkayla geldim buraya." Tuna başıyla onayladı. "Doğru. Bir an aklımdan çıkmış. Benimkilerden verebilirim ama dışarıya çıkacağız sonuçta giymek istemezsen İremi arayıp getirmesini söyleyebilirim." "Olur. Ben o zaman bir lavaboya gideyim." "Pekala." Genç adam cebinden telefonunu çıkararak İremin numarasını tuşladı.
***
Genç kadın kapıyı çalarken yanında bir kaç soru da getirmişti. Deniz gecenin bir körü evden çıkıp gitmişti. Bir kaç saat sonra merak edip aradığında ise telefonu Tuna açıp, eve gelmeyeceğini söylemişti. Bunca saat Denizin o otel odasında işi neydi? Ne yapmış, ne konuşmuş olabilirlerdi ki? Sorması gereken bir çok soru vardı.
Genç adam kapıyı yapmacık bir gülümsemeyle açtı. "Hoşgeldiniz efendim. Ben onları alıyım." İrem elini Tunadan kaçırırmışçasına geri çekerek bir hışımla içeri girdi. "Deniz nerde. Ayrıca ne yaptınız bunca saat?" Gözü dağılmış yatağa ilişince anlık bir şok yaşadı ama toparlaması uzun sürmedi. Kısa bir kahkahanın ardından söze başladı. "Ben Yiğit her şeyi öğrenirse ne yapacağımızın derdine düşeyim siz burada-"
Tuna çevik bir hareketle İremin ağzını kapatarak koltuğa oturmasını sağladı. "Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki ne yaptığımız seni hiç ilgilendirmez. Yiğit meselesine gelirsek de inan ki o da bizi hiç ilgilendirmez. Ayrıca Denizin partiden haberi yok." "Nasıl haberi yok?" "Çok merak ediyorum bizim her bir araya geldiğimizde siz ve sizin çalkantılı aşk hayatınızı konuştuğumuzu mu düşünüyorsun gerçekten? Ki öyleyse yanılıyorsun da." Fısıldıyarak konuşuyorlardı. "Bak Tuna biz bu işe Denizle birlikte girdik. Bu yalanda benim kadar onun da payı var. Madem sen beni ciddiye almıyorsun ben de Denizle konuşurum. Deniz." Genç adam sevdiği kadının bu sebeplerle sorulmasını istemiyordu. Çaresizce kabul etti. "Tamam. Tamam. Denize bir şey söyleme. Ben halledeceğim." İrem zafer edasıyla gülümserken içeriye Deniz girdi. "Zuzu. Hoşgeldin." "Hoş bulduk canım. Yanımda bir tek yedek montla pantalon vardı. T-shirt bulamadım." "Yok zuzu problem değil Tunadan alırım." İrem hayretle gözlerini büyüttü. Tuna gülümseyerek araya girdi. "Deniz sen dolabımdan kendine uygun bir şey alıp içerideki odada hazırlan. Ben işimi banyoda hallederim. İremcim sen kapıyı biliyorsun." "Hayırdır nereye gidiyorsunuz? Hem ayrıca bu ne böyle." Deniz sevimli bir edayla cevapladı. "Uzun hikaye zuzu. Şimdi hava almaya bir sahile ineceğiz. Dönüşte ben sana her şeyi anlatacağım bak söz." "Peki madem. İyi eğlenceler size."
İrem dışarı çıkar çıkmaz Yiğiti arayarak sahilde buluşmayı teklif etti. Mantıksal açıdan Denizle Tunanın yalnız kalması işine gelirdi fakat tarif edemediği bir duygu tüm bunları bastırmaya yetmişti.
-Önümüzdeki iki hafta sınavlarım olduğu için bir sonraki bölüm 18-19 Kasım civarında gelecektir. Bu süre içerisinde yorum ve mesajlarınızı okuyup cevaplamaya çalışacağımdan emin olabilirsiniz.-