0.3

1.4K 44 109
                                        

  Deniz ve Tuna elleri birbirine kenetli bir biçimde adeta bitişik vaziyetteydi. İkisinin de göz kapakları kapanmamak için büyük bir uğraş sarf ediyordu. Yüzlerindeki tebessüm eşliğinde birbirlerinin nefeslerini soluyorlardı. Denizin kafası karışıktı. Eğer mantığıyla hareket eden bir insan olsaydı Tunayla birlikte olmuş, hatta belki iş çoktan ciddiye binmişti. Fakat kalbi keskin bir yol ayrımının eşiğindeydi ve ne tarafa gideceği hakkında en ufak bir fikri yoktu.

  Tuna şefkatli bir şekilde söze girdi. "Ne düşünüyorsun?" "Bizi." Elini genç adamın yanağının üzerine yerleştirerek, baş parmağıyla dairesel hareketlerle okşamaya başladı. "Seni sevmeyi o kadar çok istiyorum ki. Kendimi sana bırakabilmeyi." "Zorlama kendini. İçinden ne geliyorsa onu yap, onu yaşa." Tuna sol kolunu Denizin omzundan geçirerek belini kavradı. Sağ eliyle genç kadının boşta kalan elini sol göğsünün üzerine yerleştirdi. "Ama şunu bil ki bu kalp ömrümün sonuna kadar senin için atacak." Denizin gözünden bir damla yaş yanaklarına süzülmek üzere yola koyuldu. "Birine aşık olduğunu nasıl anlarsın? Mesela sen nasıl fark etmiştin?" "Benimki biraz uzun hikaye. Boşver." "Bildiğim kadarıyla daha 19 saatimiz var." "Pekala. Öyle olsun bakalım." Genç adamın dudaklarının iki yanındaki çukurlar yine kendini göstermişti. Sağ tarafındaki komidinin üst çekmecesinden mor bir defter çıkarıp genç kadına uzattı. "Bu ne?" "Yazdığım her şeyin başlangıcını ilk elle yazarım. Alışkanlık işte. Oku." Aslında ezberinde olmasına rağmen yaptığı bu hamleyle gurur duymuştu. Yazdıklarının genç kadın tarafından telaffuz edilmesi onu mutlu ediyordu.

  Genç kadın kendisine verilen emri tam kavrayamamıştı. Sorduğu soruyla burda yazılanların arasındaki ilişkiyi anlamak bir hayli zahmetliydi.

  "Hafiften sonbahara kaçan bir yaz günü. Saçlarımı uçuşturan rüzgar, gözlerimi kamaştıran güneşe adeta meydan okuyor. İnceden asabiyim. Sabah asansörde kalıp şiddetli dedikodulara maruz kaldım , üstüne bir de trafiğe yakalandım. İşte tam o an bakışlarım ona ilişiyor. Daha ilk saniyeden hayatımda bir şeyleri değiştireceğini seziyorum. Kalbim değişik bir ritim tutturmaya başlıyor.

  Üstünde siyah bir takım var. Uzun beyaz çorapları siyah rugan ayakkabılarından kendini belli ediyor. Kabarık saçları omuzlarına dökülmüş. Yanakları kırmızı bir elmayı andırırken üzerlerindeki çiller ona ayrı bir sevimlilik katıyor. Etraftaki insanların kınayıcı bakışlarına aldırmadan dimdik yürüyen bir kadın.

Sonradan öğreniyorum ki görüşmesine gelmiş. Mülakatta yazı işleri müdürünü ikna etmek bir hayli zor oluyor elbet. Sonuç olarak dostlar, arkadaşım oluveriyor.

Başta duygularımı hayranlığa yormaya çalışıyorum fakat zaman geçtikçe işin içine alışkanlık denen illet giriyor. Vaktimin çoğunu onunla geçire geçire zamanla içime işliyor."

"Devamı nerede?" "Bugünlük bu kadarı yeterli bence. Umarım sorunuza cevap alabilmişsinizdir."

***

Deniz garip hissediyordu. Fazlasıyla garip. İlk karşılaşmalarının Tunanın gözündeki yeri onu bir hayli şaşırtmıştı. Bir an içini bir korku sardı. Onu kaybetme korkusu. O olmadan yaşamayı hayal dahi edemiyordu. Genç adamla birlikte düşünceli bir biçimde, tavandaki cam aracılığıyla bulutları seyrederken bazı şeyleri sorgulamaya başlamıştı. Ya aşkına karşılık alamadığından çekip giderse veya duygularının karşılığını başka birinde aramaya başlarsa? Böyle bir durumda ne halde olacağını kestirmek zordu. Güneş "Saat kaç?" "Öğlen bir-iki falandır her halde." "İş, işe gitmemiz lazım." "Hallettim ben o işi. Hem bu kafayla çalışılmaz." "Ah sanki normal zamanda çok çalışıyorsun da. Lavabo nerede? Elimi yüzümü yıkayayım da uykum açılsın." "Bence yerini gayet iyi biliyorsun sen ama." Deniz eline gelen herhangi bir yastığı alıp Tunaya vurmaya başladı. "Gıcık mısın sen hı? Düştüm ben. Hafızam gitti belki." Tuna kollarını yüzüne siper ederken belki de ilk defa mutlu hissediyordu.

  O an belki de yaşanılabilecek en klişe olay meydana geldi. Deniz dengesini kaybederek soluğu Tunanın üzerinde aldı. Genç adamın ellerinin genç kadının belini bulması zaman almamıştı. Etrafta çağlayan kahkahalar kesilmiş, ortamı ciddiyet sarmıştı. Tuna genç kadının bir sonraki hamlesini merakla bekliyordu. Deniz iki eliyle yataktan destek alarak vücutlarının yapışmasına engel olmaya çalışıyordu. Aklına bir fikir geldi. Madem Tunanın ondan uzaklaşmasını istemiyordu, o zaman buna izin vermeyecekti.

  Genç kadın bir elini Tunanın yanağına koyarak dudaklarının buluşmasına izin verdi. Yavaş yavaş, sindire sindire öpüyordu karşısındaki adamı. Tuna ufak çaplı bir şok geçirmişti ki nitekim bunu hiç beklemiyordu. Bir kaç saniye sonra iştahla karşılık vermeye başladı. Genç kadını bir çırpıda altına alarak sırtının yatak başlığıyla buluşmasını sağladı. Öpüşmeleri gittikçe şiddetleniyor, başka bir boyut kazanıyordu. Denizin sağ eli Tunanın sırtında, diğeri ise saçlarındaydı. Genç adam dudaklarını sevdiği kadının dudaklarından ayırarak boynuna yöneldi fakat orada fazla oyalanmadan omzuna doğru yol aldı. Gözleri kapalı bir şekilde, kokusunu içine çeker çeke bu anları kafasına kazımaya çalışıyordu.  Deniz tarafından işittiği sesler genç adamı adeta delirtiyordu.

  Büyük bir güçlükle kafasını kaldırdı. Deniz kendinden geçmiş vaziyetteydi. Gözlerinin buluşmasını sağlayarak titrek bir sesle fısıldadı. "Seni seviyorum." Yanıtın gelmesi uzun sürmedi. "Ben de seni seviyorum."

Gölge ∞ TuDenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin