Göz Yaşı

14 2 0
                                    

Heyecanlı adımlarla bir sağa bir sola dönüp duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Heyecanlı adımlarla bir sağa bir sola dönüp duruyordu. Bazen ellerini birbirine sürerek çaresizce etrafına bakınıyor bir imdat bir kurtarıcı yada bir ümit verecek söz, söz söyleyen birini arar gözlerle ümit bekler gibiydi. Tekrar kolunda ki saatine bakındı üç dakika olmamıştı. "Aman Allahım, neden niye geçmek bilmez bu zaman. Neden?" diye kendi kendine şikayet etmekteydi. İsyan etmek istemiyor ama bir nevi isyan gibi oluyordu. 
- Ya Rabbim sen af eyle. Kusurumu bağışla dedi.

Zaman denen şey ne kötü bir şeydi. İstemediği zaman su gibi akıyor istendiği zaman ise santim kıpırdamıyordu. Neden girmişti bu vebalin altına, neden kabul etmişti. 

------------------ 0 ----------------

Gözleri dalıp gitti. Böyle beklemişti yıllar önce. Ne beklemeydi. Kara kış, fırtına bir taraf, soğuk ve ayazda beklemek bir başka.
Yağan kar tanecikleri yüzüne her değdiğinde içine tarifi imkansiz bir his vermekteydi. Bazen tatli bir dokunuş bazen ise soğuk bir temas gibiydi. Ama olsun bekliyordu. Söz vermişti gelecekti ya.
Elleri üşümüş ısınmak için ovalıyor ayaklarını sırayla kaldırıp indiriyordu. Neden eldiven almamıştı. Oysa arabanın koltuğundaydi. Öyle ya buluşma heyecanı ile almayı unutmuştu. Sağa sola dönerken birden karar değiştirip arabaya doğru yürüdü. Tam kapıyı açmak için cebinden anahtarı alırken,
- Nereye Ali?
Bu ses evet bu ses. Aman Allahım. Hayallerimi rüyalarımı süsleyen bu ses. Heyecanı nefes alış verişinden belli olmaya başladı. Yine hayal diye geri dönmek istemedi. Ama,
- Çok mu beklettim, sesiyle irkildi.
"Ben seni bir ömür bekledim, bin ömrüm olsa yine beklerim" diyecekti ama içinde kaldı. Yutkundu. Diyemedi. Geri döndü burun buruna kaldı. Ne zaman yanına gelmişti. Göz göze geldi. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi sadece gözlerine bakıyordu.
Lapa lapa yağan kar sanki eşlik ediyor aralarina girmemeye çalışıyordu. Zaten tanecikler daha araya girmeden özlem ve hasret atesinin verdiği sıcaklıkla dayanamayıp eriyordu. Gözlerinden iki damla yaş yanağına doğru inerken o nazik parmaklar uzatıp silmek istercesine bekliyordu. Bir hareket yeterdi ama kim yapacak o cesareti kim gösterecekti.
- Hoş geldin dedi. Gönül Kuşum diyemedi.
Göz yaşlarını silmek isteyen parmaklara dokundu. Gözlerini o gözlerden alamıyordu. Saniyelermi dakikalarmi zaman mı hiç zaten durmuştu ya. Tekrar iki elini tutup,
- Üşümüşsün, diyerek kalbine doğru ceketinin yakasını açarak koydu. Aslında kalbi bir su motoru gibi atmaktaydı. Elini üzerine koyunca,
- Ali ne oldu? Kalbin yerinden çıkacak gibi?
Sen hiç çok sevdiğin bir gözlere bakmaktan yorulurmusun? Sen hiç hasret dolu gozlere bakmaya doyarmisin? Sen hiç özlem pınarlarının hasret diye aktığı çeşmeden kavuşmayı yudumlarmısın?
Ey yar!
Canına can gelmiş cana veda edermisin? İliklerine kadar sevgisi ruhuna işlenen aşkına soğukta durmaya kıyarmısın?
Sözcükler düğümlendi diyemedi. Yutkunmak isterken yutkunamadi bu sözcükleri yutmak gibi olur diye. Sakladı dilinin altında.
- Ali. Alim ne oldu? Cevap ver dondun kaldın.
Ne kadar zorlansada zamanın durduğu an bu olsa gerek.
İki dağın kavuşması bu demek.
Ve,
Aşk ile sevgi ile dahası özlemle akıtılan göz yaşı.
Paha biçilmez inci taşı gibi.

Zemheri'de YanmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin