Kapıdan bir sülün gibi zarif, Kraliçeler gibi asil bir girişle Melisa girmişti.
Ali, şaşkınlık heyecan sevinç ve hatta kaybetmeme duygusunu hep bir anda yaşıyordu. Ya sahi ne oluyordu böyle. Yıllardır hasret ve özlemiyle yanılan sevgilinin kavuşması gibi heyecan mı duyulurdu. O saniyeler içinde yılları yaşadı gibiydi.
- Merhaba kelimesiyle kendine gelmeye çalıştı.
- Özür dilerim bir şeymi oldu? Aaaa siz? Yani o anlı şanlı Ali AHMETOĞLU sizsiniz ve ben daha yeni anlıyabildim.
Ali ne demeliydi nasıl söze başlamalıydı. Şu an zaman durmuş sadece acı tebessüm bürünen Melisa'nın yüzüne ve gözlerine bakabiliyordu. Bir an gözlerini alamıyor, iç sesi kendine gel dedikçe daha da kötü oluyordu. Neler oluyordu böyle saniyeler içinde insan yılları yaşarmıydı. Geçmişle gelecek arasında gidip gelebilirmiydi. Hayalle rüya arasında bocalarmıydı insan. Aklına en uç nokta ne geliyorsa yaşarmış demek ki. Nihayet hafif yerinden doğrulup sanki uyku sersemi olmuşcasına,
- Hoş geldiniz. Melisa YÜREKLİ dimi?
- Hoş buldum da Ali Bey siz benimle oyunmu oynuyorsunuz Allah aşkına? Bu soruya şaşıran Ali,
- Anlamadım ne gibi?
- Kapıda karşılaştık tebessümle. Buraya en ön gelenlerdendim, bekledim gelmeyince benim de başka bir işim vardı çıkmak zorunda kaldım ve kapıda filmlerdeki gibi karşılaştık. Sonra gidiyorken asansörden geri döndünüz ve şimdi şu an, siz ne yapmak istiyorsunuz? Derdiniz ne?Hiç beklemediği sorular karşısında nasıl ve nereden başlamak gerektiğini bilmiyordu? Aslında hiç böyle biri olmamasına rağmen nutku tutulmuş kelimeler boğazında düğümlenmiş çıkmıyordu. Burasını hiç düşünmemişti. Bu gibi soruların geleceğini tahmin etmemişti. Zoraki yutkunarak;
- Lütfen, yine haddim olmadan iki kahve söylemiştim, kahveleri içerken devam edebilirmiyiz.
- Ama anlamış değilim Ali Bey? Neden?
- Melisa Hanım, lütfen.Elinde kahvelerle ile içeri giren bayan eleman, masanın üzerine kahve ve suları koyup dışarışa çıkarken,
- Başka bir emriniz varmı efendim dedi,
- Çikolata yokmuydu Elif Hanım? dedi.
- Getireyim efendim.
- Bi zahmet dedi.Melisa kahveden birer yudum alıp, Ali ise kahve yerine bardakta ki soğuk sudan iki yudum içip, derin bir nefes alınca,
- Evet Melisa Hanım, sizleri Londra'da üniversitede okurken tanıyorum.
- Aaa ciddimi? Ama nasıl?
- Sizden iki dönem öndeydim, sizleri son iki yıl uzaktan hep takip ettim. Niye diye sorma onunda bir gün zamanı gelir anlatırım. Okulu bitirip Türkiye'ye döndüğünü bilmiyordum. Evet kapıda karşılaşıncaya kadar. İlk anda hatırlayamadım. Trafik yüzünden siz ve arkadaşlarınızı beklettim, ondan dı aceleyle sizi de tanımadığım.Kahvesinden bir yudum alınca, kapı tıklandı, Elif hanım iki adet mini çikolatayla içeriye girdi, bir tanesini Melisa'nın bulunduğu orta sehpaya, diğerini Ali Beyin masasına bıraktı. Çıkarken ise;
- Başka bir emriniz varmı?
- Teşekkür ederim, elinize sağlık.
- Afiyet olsun efendim, diyerek kapıdan çıktı............
...........- Melisa Hanım, biliyorum ekonomi mezunusunuz, fazla sözü uzatmadan, sizin ne için müracaatta bulunduğunuzu da bilmem ama, ilk göreve başlamanız Genel Müdürümüz Yavuz Beyin yardımcısı olarak teklif ediyorum. Ne dersiniz?
Melisa tebessüm dolu yüzüne bir düşüncedir sardı.
- Bana damdan düşer gibi Genel Müdür Yardımcılığı görevini önermenizin sebebi ne?
Bir seyler söylemek istedikçe kelimeleri yutmaya başladı. Yalan söylemek istemiyor doğrulardan kaçıyordu. Ama mutlaka günü geldiğinde öğrenecekti. Hic diyebilirmiydi ki.
Nasıl derdi ki, siz bana kapı komşumuz İsmet amcanın emanetisiniz diye. Nasıl derdi ki bunu kendi bile ikrar edemedi?Aslında Yavuz'un yanında bütün şirket hakkında en küçük teferruatına kadar öğrenmesi için önermişti. Yavuz'un da haberi olmadan.
- Aslında üniversiteden çalışmalarını bildiğimden, şirketimin çıkarları doğrultusun da en iyi eleman sizsiniz. Önermem kariyeriniz başarınız ve çalışmalarınız. Dahası azminiz.
Daha saymak istiyordu ama işin boyutu nereye varacaktı kestiremediğinden durmayı tercih etti.
- Evet Melisa Hanım. Teklifim açık ve net.
- Ali Bey hiç bu boyutunu düşünmedim. Ama işin içinden üzüleceğim bir durum çıkarsa nasıl telafi ederim onu düşünmekteyim. Ama şunu söyleyeyim. Az önce uğradığım yerde de iş görüşmesi için gitmiştim. Ve o şirket muhasebe departmanını bana önermiş düşünmem için bir kaç günlük süre istemiştim. Şimdi sizden aynı durum istesem bana kızarmısınız?
- Bakınız Melisa Hanım, ben bir an önce ekibimi kurup hızlı bir şekilde projelerimin hayata geçirilmesi arzusundayım. Yani açıkçası yarın bile bana çok uzun.Tebessüm dolu yüzünü öne eğip düşünürken, birden başını kaldırıp,
- Tamam kabul ediyorum. Ücret sosyal haklar konusunda ne düşünüyorsunuz.
- Melisa Hanım Genel Müdür Yardımcısı olacaksınız. Yarın ücretini aldığında holding bünyesinde olan senin konumunda ki insanları araştırır öğrenirsin aranızdaki ücret ve sosyal haklarınızın ayrıcalığını. Siz kabul ediniz. İnce detaylar hiç sorun değil.
- Peki Ali Bey. Beni kazandınız. Kabul ediyorum. Umarım hayırlı olur dediğinde Ali'nin yüzündeki sevinç görülmeye değerdi. Sanki birden kanatlanmış yüreği bahar yağmurlarıyla coşmuş önüne ne takılırsa alıp gidecek gibi olmuştu. Yerinden aniden kalktı boynuna sarılacakken "aman ne yapıyorsun" diyen iç sesine kulak verip durdu ve elini uzattı.
- Hayırlı olsun. Başarı dolu yeni yıl ve adımlara, diyerek elini sıktı. Bu kez Melisa sarılma hamlesi gösterince yanak yanağa geldi,
"Allahım, bu ne tatlı bir kokuydu, bu ne tatlı andı. Sanki bahar ayında çiçek bahçesine düşmüş her an her yan ayrı bir kokuyla dolmuş gibiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri'de Yanmak
General FictionHayat, Bazen güler bazen ise ağlar insana. Aslında farkının farkına varabilsek ağlayanda gülende kim olduğunu. Olumsuzluklar karşısında direnebilmektir hayat.