Tekne, Sicilya kıyıları,
Tekne Bovalino kentinin kırk mil açıklarında demir atmıştı. Kıyıya yaklaşmak için havanın kararması bekleniyordu. Teknenin kıç tarafında ki bayrak direğinde İtalyan bayrağı sallanıyordu artık. Fakat kaptan tek kelime İtalyanca bilmiyordu. İki hafta önce sıradan bir turist gibi İstanbul'dan hava yoluyla gelmişti Calabria'ya. Sonra Renzo ile birlikte, İtalyan gümrüğüne kayıtlı bu tekneyle tekrar Türkiye'ye dönmüştü. Sevkiyattan sonra tekneyi aldığı yere, Bovalino limanına geri koyacaktı ve kayıtlarda iki haftadır İtalya'da görünecekti. Her şey yolunda giderse hava karardıktan sonra yanlarına başka bir tekne gelecek, mallar ve kaptan dışındaki herkes o tekneye sevk edilecekti.
Renzo bataryasını yeniden taktığı telefonunda son yarım saattir sürekli konuşuyordu. Kimi zaman sinirlenip telefonun karşısında ki kişiye öfekeyle bağırıp çağırıyor, kimi zaman ise sakin bir tavırla söylenenleri kafasını öne doğru eğerek dinliyordu.
Kaptan dümenin başında Ahmet ile konuşuyordu. Renzo'yu göstererek;
''Bunlar hayvandır, sınır tanımazlar bunlara karşı her zaman dikkatli olmalısın. Eğer senden zerre kadar şüphe duyarlarsa gözünün yaşına bakmazlar. Geçen hafta bunların patronlarının yanındaydım. Adam psikopatın önde gideni. Clementze diye bir adam. Eğer onunla karşılaşırsan çok dikkatli ol. Adam benim yanımda, yaşlı bir adamı eşek sudan gelinceye kadar dövdü. Belki de bana gözdağı vermek içindir, bilmiyorum. Kendi içlerinde saçma sapan adetleri var. Bunlarda insanlık yoktur.''
Bir eli cebinde ayakta kaptanı dinleyen Ahmet diğer elini İtalyanın olduğu yöne doğrultarak ''Kafanı yorma kaptan, bunların kilosu kaç kuruş? Ben bunları sulu götürür, susuz getiririm''.
Sonunda telefonu kapattı Renzo. Kaptan köşkünde pencereden onu izleyen Ahmet ve kaptan'ın yanına koşarak geldi. Telaşlı olduğu yüzünden okunuyordu. Cebinden çıkardığı haritayı açıp ilk varış noktasının otuz kilo metre güneyini işaret etti; ''Buraya gidiyoruz, Brancaleone'ye, plan değişti. Bizimkiler ihbar almış limanda polis baskını olabilir. Şuan burada durmamız bile tehlikeli'' dedi.
Kaptan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı, Ahmet'e;
''Ne diyor bu, sakat bir durum mu var?'' dedi.
''Söylediği yere gitmemiz gerekiyor, limanda yakalanabilirmişiz.'' Dedi Ahmet. İtalyanca bir şeyler söyleyip duruyordu Renzo. Ahmet onu sakin olması konusunda uyardı. ''Hemen mi gitmeliyiz? Akşamı beklersek daha rahat hareket ederiz''. ''Hayır'' dedi italyan, ''Oraya varır varmaz bir sandalla karaya çıkacağız, kaptan bizi bıraktıktan sonra tek başına Bovalino ya dönecek, yeni plan bu''.
Kaptan kendisine söyleneni yaparak tekneyi güney batı yönünde harekete geçirdi. Farzaan ve Sirya Kaptan köşkünde ki sesleri duymuştu. Ama neler olup bittiğinden bİhaberdi ikisede. Yine de Tekneni tekrar yol almasından mutlu olmuşlardı. Kıyıda görünen şehrin yukarısında ki heybetli tepeye neredeyse paralel gidiyorlardı. Kıyıya daha fazla yaklaştıklarını hissediyorlardı.
Tekne gittikçe kıyıya daha fazla yakınlaşıyor. Dağlar tepeler daha net görünüyordu. Sağ taraflarında kalan Bovalino şehri görünmüyordu artık. Tekne şehrin yedi sekiz kilometre güneyinde ki yat limanına doğru gidiyordu. Burası oldukça büyük genelde zengin turist yatlarının konakladığı, Brancaleona marinasıydı. Kaptan Renzo'nun direktifleriyle tekneyi Marinanın iki kilometre kuzeyinde, küçük bir ırmağın denize döküldüğü yere doğru sürüyordu.
Yarım saat sonra bir mil kadar önlerinde küçük bir sandal göründü. Renzo ''Sandalda bizimkiler var. Yanlarına gidelim'' dedi. Biraz daha yaklaşınca sandalın içinde balık yutuyor izlenimi veren İki kişi göründü. Kaptan Sandala yaklaştıkça hızını düşürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
''Cenneti Iskalamak''
Ficción GeneralEğer damdan düşer gibi bir travmanın, kaosun, fırtınanın, toz bulutunun ya da karanlığın ortasına düşerseniz, paniklemeyin! Bu bir yanılsamadır. Sadece bütünün parçasıdır, bir kesit, anlamsız bir kafa karışıklığı ya da büyük resmin küçük penceresidi...