''Veda.''

330 25 27
                                    

Ölümün nasıl hissettirdiği hakkında çok söylenti var. Çoğu insan onun aniden geldiğini, ruhunuzun bedeninizden çabucak çıkıp gittiğini söylüyor.

Ben katılmıyorum.

Hastalığa ilk yakalandığımda beşinci sınıfın yarı dönemini bitirdiğimizi hatırlıyorum. Belirtilerin ortaya çıkışından bir hafta sonra kendimi hastane odasında, başımdaki dört doktorun hüzün dolu bakışlarıyla bulmuştum. Annem ağlayıp daha çok küçük olduğumu söylüyordu, babamın nasıl bir halde olduğunu şu an hatırlamak bile istemiyorum.

Yani demem o ki; Ölüm öyle aniden gelen bir şey değildir. O sadece ortaya çıkacağı günü bekler, bunu yaparken de sizden pek uzak olduğunu söyleyeyemeceğim. Benim ölümüm ortaya çıkacağı anı çoktan belirlemişti. Uzak değildi, aksine şu an ben acı içinde yatağımda kıvranırken hiç olmadığı kadar yakınımda olduğunu hissediyordum.  Kaçınılmaz dediğim o sona bulanmış bir haldeydim.

''Sanırım artık veda vakti çocuklar.'' Hemşire hafif bir iç çekişin ardından mırıldanmıştı. Yüzünü göremesem de onun da bu durumdan memnun olmadığından emindim. ''Cevap veremesede sizi duyuyor olacak.''

İlk önce hafif tıkırtılar oldu. Büyük ihtimalle kimin başlaması gerektiğini düşünüyorlar. diye geçirdim içimden. Tıkırtılar azaldığında ilk önce bir öksürük sesi ve sonra babamın hafif tok sesini duydum.

''Bu anı uzun zamandır hayal ediyordum.'' dedi uzanıp elimi tutarken. ''Biliyorum, yapmamam gerekirdi. Senden asla umudumu kesmemem lazımdı. Ama insan bazen hayal gücünün esiri oluyor işte.

Ne diyeceğimi bilemiyorum, Elliot. Senden sadece tüm yapamadıklarımız için özür dilerim. Birlikte oynayamadığımız oyunlar, gidemeyip kaçırdığımız o sinemalar için. Sana gerçek bir baba olamadığım için üzgünüm. Gerçekten.''

Sert parmakları benimkileri bıraktığında hafifçe iç geçirmekle yetindim. Böyle durumlarda ne kadar bencilce olsa da onları görememek ve cevap verememek bana güzel geliyordu. Görsem hep birlikte ağlayıp duracağımızdan emindim. Aynı şey vereceğim cevaplar içinde geçerliydi.

''Selam Parnell.'' Hazel Jackson diye geçirdim. Demek ardımdan üzülenler kervanına o da katılacaktı. Burada olmasını başka nasıl adlandırabilirim  bilemiyordum. Gerçi geçen seneden beri Sam'e ilgi duyması da vardı, ama bu durumda bu konuyu açmak gereksizdi. ''Geçen gün partide iyi görünüyordun. Bilirsin işte, o bağırmaların falan.  Defter olayı için özür dilerim, okumamam gerekirdi. Ve şey...hoşçakal. Umarım bundan sonraki hayatın daha iyi olur. Bakarsın okula sarışın bir kız olarak geri dönmüşsün. Ah, tamam. Herneyse.'' 

Dudaklarımın hafifçe yukarı kalktığını hissediyordum. Aslına bakılırsa Sam ve Hazel'ın iyi bir ikili olacağını şu an anlamıştım. İkisi de ciddi bir ortamda saçmalamaktan geri duramıyordu. Ve bende ölüm döşeğinde durmuş, çöpçatanlık yapıyordum. Sanırsam Sam ile takılmanın yan etkilerinden biriydi bu.

''Hey Elly.'' dedi Sam yatağın bir köşesine  otururken. Sesi hala güçlü geliyordu. Suratını görmediğime memnundum. ''Sana diğerlerinin yaptığı gibi özür dolu bir konuşma yapamayacağım için üzgünüm. Aslında bir konuşma bile yapmak istediğimden emin değilim. Çünkü açıklama yapmak bu durumu kabullenenler için geçerli. Ben kabullenmiyorum.

Bak, senin ölmemen gerekiyor tamam mı? Hemen şurada toparlanıp ayağa kalkman ve şu lanet yerden çıkmamız gerekiyor. Hatırlasana, okulu bitirip bir eve çıkma planlarımız vardı. Buradan kalkınca onu gerçekleştirebiliriz. 

Okul balosunda kraliçe adaylarına yapacaklarımızı hatırla. Büyük şehire taşınma hayallerimizi. Yapılacak bu kadar şey varken sen ölmeyi mi tercih ediyorsun? Hayır, hayır bu kabul edilecek bir şey değil.'' Sonlara doğru titreyen sesine karşılık vermek istedim. Ağlama demeyi ya da onu teselli edebileceğim herhangi bir şey. Tek yaptığım bilincimin kapandığını adım adım hissettmek ve etrafımdakilerin çıkardığı sesleri dinlemek oldu.

Babamın sandalyeye tekme atışını dinledim.

Sam'in bağırarak bana sarılmasını.

Annemin çığlık atarak doktoru çağırmasını.

Sesleri dinledim ve bilincimin bir an önce kapanmasını hissettim adım adım. Önce hafifçe bulandı her şey, sonra baktığımda karanlığı hissettim. En derinlerimde. 

''Ölüm öyle adım adım gelmezdi zaten. Kol gezerdi. Ölümün bizden ayrıldığı bir zaman da yoktu hem. Yaşadığımız sürece bizimleydi. Biraz daha bırakmasını isterken sanki tümden içine çekerdi sizi. Arkanızda bıraktıklarınızla baş başa bırakarak, yavaş yavaş içine çekerdi. Yapabileceğiniz de bir şey yoktu. Beklemek. Sadece beklemek.''

Arkamda bıraktığım onca insan için bir yılımı böyle bekleyerek geçirmiştim. Ölüm zaten yeterince ayrıcalık yapmıştı bana. Zamanı gelen herkes gibi gitmek en doğrusuydu.

Ama üzülmeme engel olamıyordu işte. Sam için, ailem için. Arkada kalmak iyi değildi, hem de hiç. 

Umarım onlarda bensiz bir hayata alışmaya çalışırlardı.

Benden sonrasına.

BENDEN SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin