''Elliot Anısına!''

208 18 16
                                    

Öncelikle, bu hikayenin fazla okuru yok, biliyorum ama yine de belirtmeden edemeyeceğim ki, kurgu da ne yaptığımı bende bilmiyorum. RP grubumuzdan yola çıktım, ve her bölümde farklı kişi ve olayları ele aldım. Yani tek bir şey yok bu hikayede, öyle söyleyeyim. Elliot öldükten sonra herkesin arkadaşlık bağlarının güçlenmesi ile ilgili bir nevi. Her halükarda Elliot , hikayenin baş kahramanı oluyor. Hani böyle bu kız ne yapıyor diye soran olur diye söylemek istedim. (Selam Öykü) Tüm karakterlerin ağzından ayrı ayrı bölüm yazayım ki, sonradan toplu bir bölüm yazdığımda sorun çıkmasın hepsini tanıtayım diye böyle yaptım büyük ihtimalle. Ya da yapmışımdır, ne yapmaya çalıştığımı bende unuttum. Her neyse, iyi okumalar. *.*

-Allysia'dan-

Hayatımın çoğunu bir şeylerden kaçmakla geçiştirmiştim. 

İlk önceleri ailemin baskılarından bunalıp, onlardan kaçmıştım. Daha sonra sevgilimin aşırı korumacı tavırlarından. Bazen bir arkadaşın sevgisinden bile kaçtığım olmuştur.

En yakın arkadaşlarımdan birinin -ki bu topluluk yalnızca iki kişiyi kapsıyor- cenazesinden de kaçtım.

Ona değer vermediğimden değildi. Aksine o bu dünyada değer verdiğim yegane kişilerden biriydi ve ben orada bulunmak, ona karşı son görevimi yerine getirmek yerine bir barı tercih etmiş ve orada saatlerce durmayı seçmiştim. Nedeni de apaçık ortadaydı, bazılarının aksine sorumluluklarını yerine getiremeyen bir kızdım, kaçmak benim için en kolayı gibi geliyordu. Ama şimdi, cenazesine bile gitmediğim en yakın arkadaşımın odasında dururken, ne kadar aptallık ettiğimi yeni anlıyorum.

Oraya gidip ona veda edebilirdim. Bu, odasındaki eşyalara ve fotoğraflara bakmaktan daha iyi gelebilirdi. Belki gitseydim burada olmamın bir anlamı olurdu. Suçluluk duygusuyla gelmiş gibi hissetmezdim. Fakat işte burdaydım, artık kaçık yoktu.

Vakit, yüzleşme vakti.

''Selam, Elly.'' dedim yatağında oturup, tam karşımdaki çerçevelenmiş resmi elime alırken. ''Muhtemelen beni duymuyorsun. Ve yine muhtemelen duymak bile istemiyorsun ama ben bir ihtimal sana seslenişte bulunacağım.''

Aşağı kattaki kapının çaldığını duydum, ama umursamadan devam ettim. Muhtemelen babası veya taziye için geç kalmış akrabalardan biri gelmişti, benimle bir ilgisi yoktu.

''Senden beni affetmeni bekleyemem çünkü bu yaptığım affedilir gibi değil, bunun farkındayım. Bu zamana kadar ne sorunum olursa olsun hep senin yanına gelip danıştım, bana yardım ettin. Ve şimdi farkediyorum da sana sarılmayı gerçekten özlemişim. Elly, sen benim en yakın arkadaşlarımdandın. Sen ve Sam, ikiniz, beni yaşama bağladınız ve ben seni hayal kırıklığına uğrattım. Ama emin ol bunu telafi edeceğim. Senin arkada bıraktıklarını birleştirerek, oluşturduğun bağları güçlendirerek. Sana söz veriyorum, seni bir anı olarak bırakmayacağım. Benim amacım, seni yaşatmak. Umarım beni bir gün affedebilirsin koca adam. Şimdilik hoşçakal.''

Elimdeki çerçeveyi yere bırakırken kapıdan tıklanma sesi gelince üstümdeki elbiseyi düzeltip hafifçe öksürerek sesimi düzene sokmaya çalıştım. Yaşadığım duygu selinden sonra ciddi anlamda çatallaşmıştı. ''Girebilirsiniz.''

İçeriye ilk önce Sam, arkasından da Hazel girdi. Ben onların neden birlikte olduğunu ve neden geldiklerini sormaya başlamadan Sam'in delici bakışlarından sonra susmaya karar vermiştim.

''Gelmedin.'' dedi Sam kapıyı çarparken. ''Aptal bir cenaze törenine bile gelmedin. Buna arkadaşlık mı diyorsun sen?''

''Nedenini biliyorsun.'' İç çektim. ''Bunu sana kaç kere anlattım. Yapamadığımı biliyorsun, Sam. Üstüme gelme.''

Sam derin bir nefes aldı. Hazel'ın yanında kavga çıkarmak istemediğini anlayabiliyordum ama nedenini anladığım pek söylenemezdi. Arada bir ona bakıyor ve bir an için sakinleşiyordu fakat bakışları yeniden bana döndüğünde yeniden o sinirli havasına bürünüyordu. Bunun kalbimi kırmasına izin vermemek adına kapıya doğru yöneldim. Burada işim bitmişti.

''Onun arkada bıraktığı bağları güçlendireceğini söylemiştin.'' dedi arkamdan. ''Yoksa yanlış mı duydum Ally?''

''Hayır doğru duymuşsun.'' Kapı kolunu çevirip biraz bekledim. Gitmek istemiyordum ama kaçmaya alışkın kişiliğim kalmama müsade etmiyordu. Ben böyleydim, ne kadar sinir bozucu ve acı olsa da. ''Yalnızca henüz hazır değilim. Yeniden geldiğimde tüm bağları güçlendireceğim. Aradan biraz daha zaman geçtiğinde her şeyi yaşatacağım ama şimdi değil.''

Yeniden gitmek için hareketlendim fakat bu sefer de kapının açılmasıyla yeniden içeriye geçmek zorunda kaldım. Evrenin bana bir mesaj  verip vermediğinden emin değildim ama bu kadar tesadüfün bir açıklaması olmalıydı doğrusu. Bir de Emily'nin burada olmasının bir açıklaması olmalıydı, ki onu da birazdan öğrenecektim.

''Selam çocuklar.'' Kapıyı kapatınca görüş alanına bende dahil olmuştum. ''Ve Allysia. Buradasın. Yüzleşme anını bugüne mi sakladın?''

Gözlerimi kıstım. ''Mümkünse kısa kes.''

''Pekala.'' dedi yatağın kenarına otururken. O anda yatağın bir diğer ucunda etrafa şaşkınlıkla bakan Hazel'ı farkettim. Bu kadar şey ona saçma ve ilginç geliyordu ama yine de burada olmayı o seçmişti, bu yüzden pek umursamadım.

''Bu yıl son senemiz. Biliyorsunuz bir mezuniyet partisi yapacağız-''

''Bizden para mı istiyorsun yoksa?'' dedi Sam alayla gülerek. ''Bizden topladıklarınla amigolara dans olanağı mı sağlayacaksın?''

Üfledim. ''Kapa çeneni de anlatsın Sam, saçmalıyorsun.''

''Sizden para istemiyorum.'' Emily onun dediklerine bozulmamış gibiydi. ''Bugün Elliot'ın bana yazdığı defteri okurken onun mezuniyet hakkındaki görüşlerini gördüm. O kadar içten yazmıştı ki, hala aklıma geldikçe üzülmekten geri kalamıyorum. Hatta sizin de bilmezini istedim.'' Cebinden defteri çıkarıp aralık bıraktığı sayfayı açtı. Gözlerimi kapayıp bekledim. 

''Bugün bu deftere yazacak bir şeyimin olmadığını farkettim. Ne zaman gözümü açıp hayal etmeye kalkışsam aşağıdan gelen parti sesleri buna elvermiyor, kafamı meşgul ediyor. Bu yüzden aklıma gelen ilk şeyi yazmaya karar verdim, bu da mezuniyet partisi oldu. 

Öncelikli hayalim o güne kadar yaşıyor olmak, bunu belirtmek istiyorum. Olur da yaşarsam ilk işim üstüme güzel bir takım almak olacak. Ve giymeceğine emin olsam bile Sam'e de alacağım. Özel bir gün olacak çünkü.

Daha sonra eğer bir cesaret ile sana açılmışsam, babamın arabasını da alıp evine geleceğim. Şey, filmlerde evden alma olayları çok tutuyor. Ve açıkçası bende seviyorum. Belirli bir yeri var, eskimiyor.

Herkesin bakışları altında içeri gireriz seninle. Sadece bir an bile olsa, insanların bakışlarının üzerimde ve senin de yanımda olmanı istiyorum. Ego, ya da başka bir şey. Bir an olsun insanlar içinde bir yer edinmek istiyorum sadece. Ama özellikle senin içinde bir yer edinmek. Bu önceliğim.

Sonra herkesin deli gibi dans etmesini istiyorum. Romantik şarkılar olmasın, sadece çılgın gibi dans edelim. Saçma kuralar çekelim. Sanki hepimiz başından beri arkadaşmışız gibi olsun istiyorum. Herkesle başından beri arkadaşmışım gibi.

En azından sadece bir gün olsa bile, tanınmak istiyorum insanlar arasında. Sevilmekte. Bir gün olsun, çok şey istemek istiyorum hayattan. Yalnızca bu kadar.''

O iç çekip okumayı bırakırken hepsinin yüzüne teker teker baktım. ''Ona bir parti yapmalıyız. Hatta ona, en harika partiyi yapmalıyız.'' 

Herkes kafasını sallayıp onaylarken o an aynı anda partinin konseptini dile getirmiştik. ''Elliot anısına!''

BENDEN SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin