Çocukluğumuzda gerçekleşmesini umduğumuz hayaller kurardık. İçlerinden en çok gerçekleşmesini istediğimiz hayal için çaba sarf edip, dualar ederdik. Benim de en büyük hayalim gelecekteki yerimi planlamak oldu. Çünkü çocukken elde edemediklerimin, kısıtlanan özgürlüğümün, güçsüzlüğümün, sevgiye muhtaç hallerimin... Büyüyünce bana vaad edileceğini umuyordum. Tabi hayatın gerçekleriyle ve insanların gerçek yüzüyle karşılaştığım zamana kadar. Çocukluk hayallerimi birileri benden alana kadar...
Üzerime doğru yürüyordu. Sonra beni bir duvarla arasına sıkıştırdı ve penisini vajinama sürtmeye başladı. Bundan büyük bir haz duyup, inliyordu. Ben ise korkudan ağlıyor, bağırıyor, yardım dileniyordum. Gücüm yetmiyordu ona karşı koymaya. Yüzünü hiç göremediğim bir adam bana tecavüz ediyordu. Ve ben onu durduramıyordum. Elleri bedenimi yokluyordu. Daha fazla isitiyor ve üzerimdekileri yırtıyordu. Boynumu yalıyor, dudaklarımı azgınca öpüyordu. Karşısında sadece iç camaşırlarım ile duruyordum. Göğüslerimi yalıyor, ısırıyor, avuçları ile yoğuruyordu. Bense ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Elleri benim kadınlığımı bulduğunda, daha çok bağırıyor ve korkuyordum. Çünkü bakireydim. Tam beni kirleticekken, biri beni kurtarıyordu...
Ve ışte tam orada uyanıyordum rüyamdan. Geçmişimde bana iz bırakan kabuslar görüyordum. Ama bu rüyayı her gece olmasa da sıklıkla görmeye başlamıştım. Yüzü gözükmeyen bir adam bana tecavüz ediyordu. Diğer yüzü gözükmeyen adam ise beni kurtarıyordu. Artık bu rüyaya alışmıştım ama hala korkuyordum. Çünkü geçmişime iz bırakan bu iki adamı hatırlamıyorum. Ve bu yüzden rüyamda yüzlerini göremiyorum...
Sabah uyandığımda saat 8 idi. Yataktan çıkmak istemedim ama kalkıp işe gitmek zorundaydım. Banyoya girip elimi ve yüzümü yıkadım. Tam banyodan çıkacakken bir duşun iyi geleceğini düşünüp, üstümü çıkarıp duşa girdim. 20 dakika kadar oyalandıktan sonra bornozu üzerime alıp çıktım. Hemen saçlarımı kuruladım ve giyinme odasına girip üzerime bir şeyler bakındım. En son siyah hafif pileli bir etekte, onun üzerine de gri, kolları siyah tül detaylı bir penyede karar kıldım. Altına çok yakışacağını düşündüğüm kısa bot tarzı ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Deri ceketimi ve çantamı da elime aldıktan sonra hazırdım. İşte bu!! Mükemmel görünüyorum. Her sabah böyle özenle giyinmeyi ve kendime bakmayı seviyorum aslında.
Orta boy, gür ve hafif bukleli saçlarımı da sıkıca bir topuz yaptım. Salık bırakmayı daha cok seviyorum ama bu kıyafetime uygun olmazdı. Işe giderken pek makyaj yapmadığım için bugün de yapmadan çıktım. Sonuçta ise gidiyorum ne gerek var. Tekrar çantamı ve ceketimi elime aldım ve evden çıktım. Kahvaltı yapmaya zamanım kalmadı tabiki. Arabama doğru giderken telefonumu arıyordum. İyi de çıkarken almamıştım ki. "Of Allah' ım aklım nerelerde benim?" Diye kendi kendime söylendikten sonra hemen eve girip konsolun üzerinde duran telefonuma yöneldim. Tam evden çıkacaktım ki bir ses duyup irkildim. Çok yüksek bir ses değildi ama bir ses duyduğumdan emindim. Sesin ne olduğunu çözemedim, sesin geldiği yöne baktım ve korka titreye ilerledim. Ses salondan gelmişti ama her sey yerli yerindeydi. Masanın üstünde duran büyük bir kutu gözüme çarptı. "Bunun burada ne işi var, ayrıca benim böyle bir kutum yok ki." Diye içimden geçirdim ve kutuyu ellerimin arasına alıp, dizime koydum. Korkarak açtım kutuyu. Içinde sadece bir not vardı. Bu ne şimdi! Biri benimle dalga mı geçiyor. Düşüncelerimden sıyrılıp, orta boylukta ki kağıdı elime alıp yazıları okumaya başladım:
"KALBİNİN DERİNLİKLERİNE İŞLENEN ACIYI TEK KELİME İLE NASIL DİLE GETİRİRSİN?"
"Hayda. Bu ne şimdi?" Diye içimden geçirdim ve notu incelerken arka sayfada da yazıların olduğunu gördüm ve okumaya devam ettim:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN GELEN (+18)
Teen FictionSürekli geçmişe bakan bir kuş var içimizde. Mazimize yuva yapmış. Uçamıyor, kaçamıyor, kanatları yok... ... "Seni hayatıma sokarak yeterince zaman verdim, yalanını sürdürmek yerine bana her şeyi anlatabilirdin. Ama biliyor musun? İyi ki bana geçmiş...