3- Düğün Günü

2.3K 159 5
                                    

Medya gelinlik ve Ateş'in aldığı kolye

Aynanın karşısında kendime bakıyordum. Ne kadar da güzel olmuştum. Gelinlik bedenimi kavramıştı. Ve cool gözüküyordu.

Kapının açılması ile kafamı oraya çevirdim. Biricik oğlum Martin.

Yüzünde yayılan sırıtış ile kapıdan kafasını uzatmış bana bakıyordu. Benim oğlum. Benim.

"Girebilir miyim kraliçem?" diye sordu.

"Tabiki de Prensim. Memnuniyet duyarım" dedim yerimde kıkırdayarak.

Yanıma doğru yaklaşıp iki elimden tuttu ve ellerimi havaya kaldırıp beni baştan aşağı süzdü.

"Çok... Çok güzel olmuşsun Kraliçem" dedi hala beni sürerken.

"Sende çok yakışıklı olmuşsun Prensim. Şöyle bakalım prensesiniz nerede? Yoksa onu kaçırdınız mı elinizden?" diye sordum sonlara doğru kaşlarımı çatarak.

"Hiç olur mu? Kendileri bir şeyler eksik mi diye kontrol ediyor. Nede olsa ev sahibiyiz." dedi.

Yüzümü nedenini bilmediğim bir nedenden dolayı asarak "Evet nede olsa kayın pederi ve kayın validesi evleniyor."

Martin anlamış olmalı ki hala ellerimi bırakmamışken tek elimi bıraktı ve ben kendi etrafımda döndürürken konuşmaya başladı.

"Şu güzelliğe şu vücuda bir baksana. Neredeyse aynı yaşta gözüküyoruz. Sana abla bile desem ablam yaşında bile gözükmüyorsun. Kim inanır annem olduğuna. Üzülme dünya güzeli. Biliyorum, fark ediyorum. Bu durum seni üzüyor ama üzülme." dediğinde zoraki gülümsedim.

"İyiki varsın, iyiki yanımdasın, iyiki doğmuşsun oğlum. Seni seviyorum." dedim ve oğluma sarıldım.

O da kollarını belime dolayıp "Canım kraliçem sen olmasan ben ne yapardım. Seni seviyorum." dedi.

O sırada odanın kapısı açıldı. Gelen büyük bir ihtimalle Ateşti.

"Lanet olsun. Müstakbel karım ve oğlum bensiz sarılıyorlar. Artık kimse beni sevmiyor." dediğinde Martin ile gözlerimizi Ateşten çekip aynı anda birbirimize baktık. Sonra ise aynı anda güldük.

"Sanırım kocam daha küçük bir çoçuk." dediğimde Ateşte bize katılıp hep beraber güldük.

Tek elim ise karnımdaydı. Yani çekirdek ailemizin en yeni üyesinde. Canım kızımda.

İşte mutlu aile tablosu denilen şey bu olsa gerekti.

Biraz gülüştükten sonra Martin Güneşin yanına gideceğini söyledi ve odadan çıktı.

Ateş ile baş başa kalınca birbirimize bakışlar atıyorduk. Ateşe "Hadi artık çıkalım mı?" diye sorduğumda bana kocaman gözlerle bakıp "Ha?!" dedi.

Şaşkın kocam. Bana bakarken dalıp gitmiş sanırım.

"Gidelim mi diyiyorum?" dediğimde bana doğru yaklaştı.

"Gidelim ama önce bir şey halletmeliyiz..." dediğinde arkama geçti. (Fesat anlamayan lütfen. Okumaya devam edin.)

Ben ne yaptığına baktığımda o ellerini one doğru uzatıp elinde ki dün gördüğüm gerdanlığı görmemi sağladı.

Ben ilk defa görüyormuş gibi yapmaya çalışmalıydım.

Usulca gerdanlığı tenime değdirince metalik soğukluktan dolayı titremiştim. Duamın altından gerdanlığın papağan klipsi taktı.

(Papağan klipsi kolyelerin arkasındaki kilide denir.)

Sağ elim karnımda sol elim kolye de iken Ateşe döndüm. Bana ne kadar da tedirgin bakıyordu.

Bana tedirgin bakıyordu dimi. Ne olmuştu ki.

İki elimi de Ateşin elmacık kemiklerinin üzerine koydum ve okşadım.

"Neyin var sevgilim?" diye sordum.

Derin bir şekilde nefesini verip "Heyecan yaptım sanırım. Sen beni boşver de hediye mi beğendin mi?" diye sordu.

Bakışlarımı Ateşten çekip kolyeye yöneltip sırıttım. Tekrar Ateşe bakınca "Çok güzel teşekkür ederim kocacım." dedim.

Ateşte sırıtması ile kollarını belime sardı.

"Sadece küçük bir teşekkür mü?" diye sordu.

Kollarımı Ateşin boynuna sarıp küçük bir kahkaha attım.

"Daha ne istiyorsun?" dediğimde hiç beklemeden "Seni" dedi.

Ben yine küçük bir kahkaha atınca ona doğru yaklaşıp dudağına küçük bir öpücük kondurdum.

"Şimdilik bununla idare et. Gece bakarız..." dedim ve ondan ayrıldım.

Daha doğrusu ayrılamadım. Tam ayrılacakken Ateş beni kendisine çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Geri çekilmeye çalıştığımda beni geriye doğru kendisi ile itip duvar ile kendisi arasında bıraktı. Anlaşıldı. Ateş ihtiyacını gidermek gerekti.

Ona karşılık verdim ve rujumun bozulmasını umursamadan onu öptüm.

Derin bir nefes alıp Ateşin elini daha çok kavradım. Düğün yerine giriş yapmıştık bile.

Her yerde insanlar doluydu. Onların arasından geçerken bize çiçek yaprakları atıyorlardı. En önde oğlum Martin, Güneş (Martinin eşi), Mayer(köken erkek Ateşin atası), Sophie (Köken kadın Ateşin atası) vardı.

**************,,, *****
Gereken ritüelleri (böyle yapıldığından emin değilim) işleri yerine getirip sözlerimizi vermiştik.

(Vampirlerin düğününü nasıl yapabilirim ki? Bu yüzden kısa geçiyorum. Ne yazacağımı bilmiyorum.)

Düğün bitmişti. Herkes eğleniyor, içiyordu.

Martin, Sophie, ben ve Ateş birlikte muhabbet ediyorduk.

Martin "Eee bebek ne zaman doğacak. Zamanımız az kaldı?" dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.

Ne demekti "Zamanımız az kaldı?"

Ateş boğazı gıcık tutmuşçasına öksürdü ve Sophie Martini dürtükledi.

Burada benim bilmediğim işler dönüyordu.

"Neye zamanınız az kaldı?" diye sorduğumda Ateş hemen söze atladı.

"Sanırım Martin doğum zamanına az kaldı mı? Diye sormak istedi. Dimi Martin?" dediğinde Martin başı ile onayladı.

"2 ay felan var. Bu saatten sonra kızım çok çabuk gelişecek" dedim.

Martin sevinmişçesine güldü. Sophie ise ona sinirli bakışlarla bakıyordu.

Bir işler dönüyordu benim anlamadığım. Ama ne?

ARKADAŞLAR BİR SONRAKİ BÖLÜMDE 2.KİTABIN KONUSUNA BAŞLIYORUM. BU ÜÇ BÖLÜM ISINMA TURU OLARAK ALGILAYABİLİRSİNİZ. BUNDAN SONRA SON SÜRAT KOŞACAĞIZ VE BİR SÜRÜ OLAY GERÇEKLEŞECEK. KEYİFLİ OKUMALAR...

Atarlı Melez 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin