"Biliyor musun? Ölüm döşeğinde olan her kurbanımın son isteğini sorarım." dedim ve sigaramdan son bir nefes alıp yere attım.
"Şimdi bana son isteğinin ne olduğunu söyle!" diye bağırdığımda göz yaşları daha hızlı akmaya başladı.
"Be-beni bırak lütfen." dediğinde yalancı bir kahkaha attım.
Başımı iki yana sallayıp "Yanlış cevap." deyip gözlerimi büyülttüğümde "Hayır!" diye bağırdı.
Ahh son çırpınışlarınıza bayılıyorum. Elime aldığım avcı bıçağım ile o çelimsiz vücuduna baktım. Bıçağı sol gözünün altına getirip yavaş yavaş aşağı indirdim. Boğazına geldiğimde nefes alamadığını farkettim. Güzel! Acı çekmeniz çok hoşuma gidiyor! Bıçağı tam kalbinin üstüne getirdim. Sol elimin üzerine sağ elimide koyup bıçağı tamamen kavradım ve o müthiş son! Bıçak kalbine girerken çıkardığı ses harikaydı... Bıçağı sağa doğru kıvırdım ve acı dolu bir kaç inleme... Kafamı çevirip suratına baktım. Ağzından akan kanı görünce tebessüm ettim.
Gözlerine bakarak "Elveda bebeğim." dedim. Gözlerini yumduğunda ellerimle duvara yaslanıp derin nefesler almaya başladım. Gözlerimi açamıyordum. Lanet olsun her taraf birbirinin içine giriyor! Sol elimi duvardan çekip kendime kuvvetli bir tokat attım. "6. ölüm hala küçük bir çocuk gibisin." dedim. Sağımda duran lanet bir ceset! Kahkaha atmaya başladım. "Bu kadar kolay öldüğüne şükret! O çocuklara yaptıkların bu kadar hafif değildi piç herif!" diye bağırdım. Aklıma gelenler daha da sinirlenmeme neden oluyordu. Bu cesede tecavüz etmeden en iyisi işimi halletmek. İğneyi ve tüpü alıp adamın sol tarafına geçtim. İğneyi hızlıca koluna soktuğum gibi kan almaya başladı. Koleksiyona bir tüp daha! İğneyi çıkartıp çöpe attım. Üzerinde 'Orhun' yazan tüpü çantamın içine atıp işe koyuldum.
Lanet herif yattığı sedyede kollarından ve ayaklarından bağlıydı. Ahh erkekler! Aptal oluşlarına bayılıyorum. Cidden kendimi senin gibi birine teslim mi edicektim piç kurusu?!
Onunla yatacağımı düşünmüş ve bağlanmayı kabul etmişti. Dar bir bakire hoşuna gitmişti anlaşılan. Kelepçeleri çıkardıktan sonra her bir parçasını atabilmek için torbaları getirdim. Tabi şuan en önemlisi neşter ve balta! Sol kolundan tutup omuz kısmından neşterle kesmeye başladım. Kemiğine geldiğimde durdum ve o hatırası bol baltayı alıp sol kolunun kopabilmesi için geçirdim. Sol kolunu aldığım gibi torbanın içine attım. Sağ koluna da aynı işlevi yapıp bacaklarına geçtim. En uğraştıran yerleri aslında hep bacakları olur. O tiksindiğim aletine yakın olmak midemi bulandırıyor. Bacaklarını da hallettikten sonra torbalara doldurdum. Diğer beş cesette yaptığım gibi bununda kellesine dokunmadım. Toprak altında yılanlar bedenlerine tecavüz ederken o çocuklara yaptıklarını onların kolları ve bacakları bağlıyken gördüklerini görmelerini istediğimden başlarını koparmıyorum.
Belki de insanlara özel kıyma makinesi yaptırıp bütün vücutlarını makineden geçirmeliyim. Canlılarken! Hayır bu bana zevk vermez... Küçük depodan çıkıp torbaları diğer beşinin olduğu yere götürdüm. Önceden kazdığım toprağa atıp üzerini kapattım. Bir LEŞ daha dünyadan kayboldu. Bunu da kutlamalıyım! Tabi öncesinde dedemi aramalı ve burayı temizletmeliyim. Telefonu cebimden çıkarıp 'God' yazan ismi aradım. Bir kere çaldı ve hemen açıldı. "Dede sana bir hediye daha bıraktım. Lütfen çabuk olun yenisi her an gelebilir." dedim ve kapattım. Ne demek istediğimi tabi ki de iyi biliyordu. Bende burayı temizlemesi için adam yollayacağını ve beni büyük bir zahmetten kurtaracağını biliyordum. Ne denilebilir ki harika bir dedem var.
Annem ile babam öldükten sonra asıl işimi yapmaya başlamıştım. Asıl ben olup, beni rahatlatan huzura kavuşturan şeyi. Ailem her zaman ayak bağı olmuştu. Ben 14 yaşındayken ölmüşlerdi ve beni büyük bir zahmetten kurtarmışlardı. Hımm trafik kazası belki de birilerinin müthiş bir oyunuydu. Ahh umrum da değil şuan hayatımda değiller ve ben oldukça memnunum.
Telefonumu elime aldım. "Hemen depoya gel!" dedim ve telefonu kapattım. Alex özel şoförümdü ve her dediğimi yapmak zorunda bir hizmetli. Yani şuraya iki zenci çağırsam ve 'Seni becermelerine izin ver!' desem yapmak zorundaydı. Yapmayacağı halde sonuçlarını çok iyi biliyordu. Araba geldiği an kapıyı açıp koltuğa yayıldım. "Beni eve bıraktıktan sonra depoya gel ve eşyalarımı topla. Sakın çantamı unutayım deme!" diye azarladım. "Tabi efendim siz nasıl arzu ederseniz." dedi. Kafamda yine o lanet gün vardı.
"6 yaşındaydım. Normal bir çocuk olmadığımı biliyordum. Birçok çocuk tarafından sevilmiyordum. Sevmelerini hiç istemedim zaten. Lanet tavşan yine bahçenin etrafında dolanıyordu. Bahçenin solunda bulduğum tırmığı aldım ve vurmaya başladım. Vurdum.. Vurdum.. Ve son bir kez daha hızlıca vurdum. Çimenlerin üstü kan olmuş, çiçeklere de sıçramıştı. Lanet hayvandan nefret ediyordum. Siyah-beyaz tüylerinin oluşundan benden bile daha özgür oluşundan nefret ediyordum! Arkamı döndüğümde dedemi gördüm. Her şeyi görmüştü ama sakin bir şekilde konuştu. "Sende DNA'dan gelen o acımasızlıkla büyüyen çocuksun. Ne kadar rahatladığını ve özgür hissettiğini biliyorum. Şimdi bunun rahatlığıyla git ve kafanı dinle burayı ben hallederim." dedi. Acımasızca bakıyordum. Kızmadı. Bağırmadı. Çağırmadı. Neden yaptın diye sormadı. Umursamadım ve dedemin verdiği güvenle odama çıktım."
Kafamı iki yana salladım ve başımı cama yasladım. "Demek DNA haa!" dedim ve sırıttım. Dedemin de bir seri katil olduğunu öğrenmem o olaydan bir hafta sonraydı. Bana yapmam gerekenlerle ilgili bilgi veriyor ve yöntemleri öğretiyordu. Soydan gelen bir seri katillik vardı bizde. Birçok ailenden farklıydık. Küçük yaşta bunlara eğitilmem benim için kötü değildi. Tam tersine iyiydi. Her öldürdüğüm canda biraz daha rahatlıyordum. Acı çekmeyi seviyordum ve çektirmeyi de...
Sadece 8-9 yaşlarındayken... Şuan 18 yaşındaydım ve konumuma bakıyordum. Zengin bir dedeye sahip, özel okullara giden, özel şoförü olan, dışarıdan soğuk bin bir duvarı varmış gibi görünen bir genç kızdım. Bunlara rağmen dışarıya tamamen normal davranıyordum. Kimse neler yaptığımı bilmiyor ve anlamıyordu. Kimse nelerle uğraştığımı, nasıl bir sadist olduğumu, inlemeleri, çığlıkları nasıl sevdiğimi bilmiyordu. Peki ben bundan sonra hala aynı kalabileceğimi biliyor muydum? Evet, kesinlikle biliyordum. Şimdi ikinci maskemi takma ve o muhteşem insanlara ikinci ruhumu göstermeliyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFİL KARANLIK
General FictionHikayemiz iyi, genç bir seri katil ile ilgili. Hikayede acı, tutku, kan, ölüm, ihtiras ve aşk olacak.