“Sağ yumruk,sol yumruk!”
“Sağ yumruk,sol yumruk!”
Hem kum torbasına vuruyor hem de bağırıyordum. Kum torbası ileri gidip gelirken dizlerimi onun hareketine göre ayarlıyor yumruklarımı ona göre savuruyordum. Bedenimin bana bahşettiği gücün 2 katını istiyordum. Bunun için ise bugün olduğu gibi çok çalışmalıydım. Ne kadar yorulduğumun bir önemi yoktu. Her an bir aksilik olup basıma hiç istemeyeceğim seyler gelebilirdi. Belki kimse katil olduğumu bilmiyordu ama insanların amaçları çok farklı seyler olabiliyordu.
Hiçbir ümit gecem de bu kadar yorulmuyordum. Çünkü ümit geceleri bana ilerleyebilmem, doğru yolu görebilmem için enerji veriyordu. İnsanların beni tanıdıkları zaman nasıl bir tepki verebileceklerini az çok biliyordum. Onlar benim ne kadar kötü olduğumu düşünse de her seyi insanlık ve doğru bir nesil için yapıyordum. Bu insanların tabiri ile cinayet olabilirdi. Ama benim için daha fazlasıydı.
Kasıtlı adam öldürmek bir nevi insanlıktan kopmaktır. Ben tamamen insanlıktan kopmuş nazik, tatlı bir canavardım. Bir insanı parçalara ayırabiliyor, çığlıklarından hoşlanıyor ve onları bulabilmek için harika yollara başvurabiliyordum. Kendime canavar diyordum. Ne bir insan ne de bir hayvan. Onların tabir etmediği türden bir canavar. Ya da ben sadece Mina Tanrıverdi’ydim.
“Hiç yorulmak bilmiyorsun!” kum torbasını iki elimle durdurup arkamı döndüm. Burak sasırmamıs bir sekil de bakıyordu. Belki de artık yaptıklarıma alışıyordu.
“Yoruldum. Hemde çok!”dedim. Yorulabilirim. Bende bir bedene sahibim.
“Tamam o zaman. Dus alıp salona gel. Biraz konuşalım.”dedi.
“Bakarız superman. Seni kokumla daha fazla boğmadan gidiyorum.”söylediğim sözlere gülümseyerek karşılık verdi. Gerçekten yanında biraz daha dursam kokudan boğulabilirdi. Zaman kaybetmeden odama çıkıp çekmecelere yöneldim. Takım iç çamaşırları alıp yatağın üstüne fırlattım.
En zor kısma gelmiştim. Dolabın kapaklarını açıp ne giyebilirim diye bir göz attım. Yine her zamanki gibi giyinecektim. Siyah bir tayt ve üstüne bir bluz. Hem cinslerim gibi dolabın karsısına geçtiğimde giyecek bir seyler bulamıyordum. Belki de en yorucu islerden biri kadınlar için bu isti.
Dolabın kapaklarını kapatıp banyoya girdim. Buranın bu kadar saf ve temiz gözükmesi beni her zaman etkileyecek ve büyüleyecekti. Sıcak suyu açtım ve küvete dolmasını beklemeye başladım. Sıcak su dolarken kıyafetlerimi çıkarttım. Gözüm banyoyu tararken aynaya ilişti. Yavaş yavaş aynada kendimi inceledim. Çelimsiz biri değildim. Bakışlarım bir insanı delip geçecek kadar sert ve ruhsuz bakıyordu. Gözlerime baksalar belki gerçekleri görebilirlerdi ama bedenim buna izin vermez kendini hemen geri çekerdi. Zaten bu tamamen benim uydurduğum bir seydi. İnsanlar kördü. Gözlerimden hiçbir anlam çıkaramaz sadece bir kaçık olduğumu zannederlerdi.
Elimle aynada oluşan buharı silip son kez yüzüme baktım. Hemen ardından küvete yönelip içine girdim. Sıcak su bedenimi yakmaya başladığında acıdan çok keder hissettim. Beni endişeye düşürende buydu. Keder…
İnsanlar ölümü her zaman zor kabullenirdi. Ben o duyguları çok kolay bastırırken onlar en yoğun sekil de çevrelerine sunarlardı. İste duygusuz olmanın başka bir avantajı daha. Arkadaslık, sevgi, ask bütün bu duygular beraberinde yeni bir problem getirir. Benim hayatımda problem demek maskemin kayması anlamına geliyor. En büyük avantajım ise gerçekten aska inanmamak. İki cins birbirine duygu beslediğini, asık olduğunu düşünüp büyük bir hata yapıp dünyaya yeni bir katil getiriyor. Kötü bir katil.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFİL KARANLIK
Ficción GeneralHikayemiz iyi, genç bir seri katil ile ilgili. Hikayede acı, tutku, kan, ölüm, ihtiras ve aşk olacak.